9: Kabuk

1K 39 16
                                    

Yangınlı Şiir, Emircan İğrek
Voice of the Soul, Death

𓍯

Elimdeki kibriti sallayarak söndürdükten sonra elimdeki mumu diğer mumların yanına, pencerenin kenarına yerleştirdim. Demir kül tablasında duran sigarayı parmaklarımın arasına aldım ve dudaklarıma götürdüm. Sigaradan uzun bir nefes çekerken aklımda sadece geçen sabah yaşanan an vardı.

Dudaklarını dudaklarıma tam şafak sökerken bastırmıştı.

Duman dudaklarımdan süzülerek mumların ateşini titretti ama onları söndürmeye yetmedi. Yaşamama zor yeten nefesim onları söndürmeye yetemezdi zaten. Gözlerimi kısarak telefondan yayılan şarkının sözlerine odaklandım. İtalyanca veya İspanyolca olmalıydı. Eskiden sürekli dinlediğim ama sonrasında hafızamın derinliklerinde kaybolan bir şarkıydı.

Mesaj sesleri şarkının arasına girdiğinde telefonumu elime aldım ve mesajlara baktım. Mesajların çoğu kızlarla olan guptandı ama bir tanesini Doğa atmıştı. Uzun süredir onu aramadığım ve mesajlarına dönmediğim için hissettiğim pişmanlıkla onun mesajına tıkladım.

Doğa Kazal: Biliyor musun seni ne çok özlediğimi...

Lavinia Denli: Biliyorum, bende seni özledim.

Doğa Kazal: O zaman çok şanslısın, çünkü şu an otobüsteyim ve bir saate otobüsten inerim.

Lavinia Denli: Ne?

Doğa Kazal: Sevinme faslını sonraya bırakıp evden çıkabilir misin acaba?

Doğa Kazal: Ayazda götüm donsun istemem.

Ve sonrasında çevrimdışı oldu. Sigarayı kültablasına üst üste bastırarak söndürdükten sonra mumları da söndürdüm ve hızlıca yerimden kalktım. Siyah eşofman takımımı ve postallarımı ayağıma geçirdikten sonra montumu da üzerime geçirdim ve çantamı alarak hızla evden çıktım.

Apartman kapısı arkamdan kapanırken saçlarımı tutturduğum kalemi çekerek saçlarımı saldım ve kalemi çantama attım. Demir kapıyı iterek bahçe kapısından çıktığım an kafamı kaldırdım ve onu gördüm. Deniz'i.

Arabasının içindeydi. Kolunu arabanın dışına sarkıtmıştı. Parmaklarının arasında duran sigaranın külü uzuyor ve yere düşüyordu ama o bunun farkında değil gibiydi. Gözlerini ön cama sabitlemişti ve gerçeklikten kopmuş gibiydi.

"Deniz" ona doğru attığım adım gözlerini aniden bana çevirmesiyle durdu "ne işin var senin burada?" tekrar ona doğru yürüdüm. Parmaklarının arasında duran sigara yere düştü "yollar" dedi kısık bir sesle ve tekrarladı "yollar Lavinia."

Arabanın önünden dolaşarak ön yoldu koltuğuna geçtim ve kapıyı kapattım. "Senin bu saatte dışarıda ne işin var?" derken arabayı çalıştırmıştı bile. "Otogara gitmem gerekiyor, kuzenim geliyor" başını hafifçe eğdi ve arabayı otogara doğru sürmeye başladı. Gözlerim direksiyona vuran parmaklarına kaydığında o dikenleri hissettim ve bu sefer hiç acımaları yoktu.

"Eline ne oldu?" dedim endişeyi saklayamadığım bir ses tonuyla. Parmak boğumlarının üzerinde kurumuş kanlar vardı. Direksiyonu sıkıca kavrarken "hiç" dedi "ufak bir kaza sadece, kuzenin neden kargalar ötmeden gelmeyi tercih etmiş?"

"Kargalar bokunu yemeden o lafın doğrusu."

"Kargalar bokunu niye yesin Lavinia, biraz mantık" konuyu değiştirmek istediğinin farkındaydım ve bu isteğine saygı duyarak üzerine gitmedim. "Geleceğinden haberim bile yoktu, bana mesaj attı ve bir saate burada olacağını söyledi" göz ucuyla bana baktı "büyük ihtimalle gelmeye de aniden karar vermiştir, hayatı plansız yaşayan bir kız."

SarmaşıkWhere stories live. Discover now