5: Ruh Güveni

1.1K 52 9
                                    

Kanar, Güncel Gürsel Artıktay
All İn A Day, The Unthanks

𓍯

Daha öncesinde hiç tanımadığımız, bilmediğimiz hatta varlığından dahi haberimizin olmadığı insanlara ve hislere özlem duyardık. Ve şimdi karşımda onu tanımadan, var olduğunu bile bilmeden özlemini duyduğum o insan duruyordu.

"Ağabey?"

Pars elindeki çantayı yere bırakıp kollarını iki yana açtı "ta kendisi" kollarımı boynuna dolayıp ona sıkıca sarıldığımda kollarını belime doladı ve beni havaya kaldırdı. Bana sarıldığında bu sarılma bana yeterli gelmedi ve ona daha sıkı sarıldım. Pars beni yere bıraktı ve yüzümü avuçlarının arasına alıp alnımı öptü. Bunu yaparken kokumu da içine çekmişti. Beni hep böyle öperdi, kokumu içine çekerek. Pars çantasını alıp içeri girdiğinde Hera "hoş geldin" dedi ve selamlaştılar. Pekala, ben ikisini fazlasıyla yakıştırıyordum ancak ne Hera ne de Pars birbirlerine o şekilde bakmıyorlardı.

Pars beni kolunun altına aldı ve birlikte masaya geri döndüğümüzde başımı göğsüne yaslayıp kolumu beline sardım. Hera "ben artık yatayım, sabah erkenden dersim var" dediğinde "iyi geceler hayatım" dedim.

"İyi geceler Hera."

"İyi geceler Pars."

Hera yanımızdan ayrıldığında başımı göğsünden kaldırıp gözlerimi üzerine diktim "bana geleceğini neden söylemedin?" Cebinden sigara paketini çıkartırken "sürpriz yapmak istedim" dedi. Paketten iki sigara çıkartıp birini bana uzattığında sigarayı elime aldım "ve eğer sana söylesem bu sürpriz olmazdı güzelim."

Pars ile şafak söküp hava aydınlanana kadar sohbet etmiştik. Bu süreçte onu ne kadar özlediğimi fark etmiştim. O benim ailemden geriye kalandı. O ve ablam. Eğer onlar da olmasa nasıl ayakta dururdum bilmiyorum. Pars uyumak için salondaki koltuğa geçtiğinde bende üst kattaki banyoya çıktım. Üzerimi çıkarmadan suyu açtım ve suyun ısısı normal olana kadar üzerimdekilerden kurtulup duşakabine girdim. Kısa bir duş aldıktan sonra banyodan çıktım ve odama ilerledim.

Dolaptan iç çamaşırlarımı alıp üzerime geçirdikten sonra makyaj aynasına ilerledim ve kendimle göz göze geldim. Pars'ı gördüğümden beri yüzümü süsleyen gülümseme solarken dişlerimi sıktım. Mosmor olmuş göz altlarıma, açık kahverengi gözlerimin beyaz kısmından geçen kırmızı damarlara baktım. Kırmızı damarlar aydınlık bir ortamda bal rengi olan gözlerimin içinden tıpkı bir insanın bedeninden süzülen kan gibi geçiyordu.

Titreyen ellerimle makyaj masasının üzerinde duran kapatıcıya uzandım ve kapağını açıp göz altlarıma sürdüm. Sünger ile yedirdikten sonra bir daha sürdüm ve bir kez daha. Göz altlarım normal bir görüntüye ulaşana kadar bunu tekrarladım. Göz altlarım normaldi ama göz bebeklerime yapabilecek bir şeyim yoktu. O kırmızı damarları yok etmek için uyku lazımdı ama uyku haramdı.

Tırnaklarımı çıplak bacaklarıma sürttüm. Sonra daha derine batırarak tekrarladım bunu ve daha derine. Tırnaklarımın içine dolan kanımı hissettiğimde bedenim titremeye başlamıştı. Bütün bedenim titriyordu ancak ben durmuyordum. Tıpkı onun durmadığı gibi.

Bacaklarımda gezinen el beni huzurla uyuduğum uykumdan çekip çıkardığında küçük gözlerim kısıktı. Başımı çevirip bana dokunan şeyin ne olduğuna baktığımda minik kalbim korkuyla kasıldı. Mideme yediğim yumruk nefesimi kesti.

Koyu renk gözleri açık renk gözlerime dokunduğunda bana gülümsedi. Bu gülümseme bana yaptığı şeyin yanlış olduğunu düşünmemem içindi. Yanlış olup olmadığını bilmiyordum, bunu ayırt edebilecek yaşta değildim henüz. Ancak bütün bedenim ısınmaya ve terlemeye başladığımda içten içe bunun yanlış olduğunu hissediyordum.

SarmaşıkWhere stories live. Discover now