10:Duvar

994 40 8
                                    

Yara, Yasir Miy & Çağan Şengül
Aura, Dennis Loyd

𓍯

Eğer bir bataklığın içine düşerseniz çırpınmak sizi daha da derine batıracaktır. Kurtulmak için yaptığınız her bir harekette batmaya daha da yaklaşırsınız. O yüzden çabalamak yerine sakince kurtarılmayı beklemeniz gerekir, veya ölmeyi. Hayatın kendisi de böyledir çünkü bazen ruhsal olarak bir bataklığa düşmek, fiziksel olarak düşmekten daha kötüdür. Çünkü bedeniniz o bataklığın içinde olsa da başınız dışarıda olduğu müddetçe nefes almaya devam edebilirsiniz. 

Ancak ruhunuz bir bataklığa düşüğünde, nefes almak imkansızdır. 

Ben bataklığın içinde yaşamaya, nefes almamaya o kadar alışmıştım ki hiçbir zaman ne kurtarılmayı ne de ölmeyi beklememiştim. Sadece bataklığın içinde duruyor ve nefesimi tutuyordum. Çünkü biliyordum, aldığım her nefes ciğerlerimi dağıtacaktı. Ama, sonra bir şey oldu ve ben nefes aldım. Hala o bataklıkta boğuluyordum ama artık nefes alabiliyordum. 

Kahvemden bir yudum aldıktan sonra karton bardağı masaya bıraktım ve kızları dinlerken gözlerimi kafenin içinde gezdirdim. Latif dede burada değildi, onun gündüzleri gelmediğini, sadece akşamları burada olduğunu biliyordum. İlk zamanlar benim işi tamamen öğrenmem için her gün burada olurdu ama artık akşamları da daha az gelmeye başlamıştı. Çünkü artık hem işi öğrenmiştim hemde burayı bana emanet edecek kadar güveniyordu bana. 

Kafe fazla dolu değildi. Bu saatler insanların işte, öğrencilerin de okulda olduğu saatler olduğundan dolayı sadece bir kaç masa doluydu. 13, 19 ve bizim oturduğumuz 21 numaralı masalar. Gözlerim hemen yanımızdaki 22 numaralı masaya kaydığında yutkundum ve gözlerimi kaçırdım. O masa dolu olduğunda, o masada oturan insanlara karşı içimde istemsizce bir kin besliyordum. Sanki o masaya ondan başka kimse oturamazmış gibi.

"Tuhaf, yani eğer olaylar yeni olsaydı onu anlardım" gözlerimi Zümrüt'e çevirdiğimde onun gözleri Doğa'nın üzerindeydi "ama siz, onlar ayrıldıktan uzun bir süre sonra sevgili olmuşsunuz ve siz sevgili olalı da bir seneden fazla olmuş" Doğa kahvesinden bir yudum almadan önce başını salladı "bende onu diyorum, neden bu nefret?"

"Senden nefret etmiyor ve seninle aynı ortama girmekle bir sıkıntısı yok" kollarımı masaya yasladım ve ellerimi bardağın etrafına sardım "sadece aynı evde kalmak istemiyor ki bence haklı." 

"Aynı ortama giriyor yani?" Zümrüt gözlerini bana çevirdiğinde onu başımla onayladım "o zaman hep birlikte bir şeyler yapalım" bir şeyler yapmak. Doğa ve Lorin'in en son bir araya geldiği an ben yalanları öğrendiğim zaman olmuştu. Çok kötü bir haldeydim, hiçbir şey yapmıyordum. Ve o zaman beni konuşturmak için veya en azından bir tepki vermem için birlikte hareket etmişlerdi. 

Doğa yüzündeki heyecanı sesine taşıyarak "olur" dediğinde gülümsedim. Doğa'nın aslında Lorin'i çok sevdiğini ve onunla arkadaş olmak istediğini biliyordum. Lorin ve ben arkadaş olduğumuzda uzun bir süre sadece ikimizdik. Ne o beni birileriyle tanıştırmıştı, ne de ben onu.  beni Hera ve Aymira ile tanıştırınca bende bir süre sonrasında onu Doğa ile tanıştırmıştım. Onlar tanıştığı zamanlarda Doğa ve Burak yeni konuşmaya başlamışlardı. Ve sonrasında Lorin bunu öğrendiği zaman bir daha kolay kolay Doğa ile aynı ortama girmemişti ama o seneler öncesinde kalmıştı. 

"Ben kızlarla konuşurum ama ne yapacağız?"

"Deniz'in evinde toplanabiliriz hem onun evi büyük, eğer çok içersek falan orada hepimize yetecek kadar oda var."

Doğa ve ben planı onayladığımızda Zümrüt haber vermek için Semih'i aradı ve Deniz'in de Semih'in yanında olduğunu öğrendik. Zümrüt telefonu hoparlöre alıp masaya bıraktığında telefondan Deniz'in sesi geldi "ne toplanması kızım, benim işim gücüm var" dediğinde kızların gözleri bana döndü. "Ama Deniz çok eğleneceğiz" Zümrüt küçük bir kız gibi konuştuğunda şaşkınlıkla ona baktım. Hem çok olgun hemde fazla çocuksuydu.

SarmaşıkWhere stories live. Discover now