30: Kırlangıcın Pençesi

494 23 2
                                    

Happier Than Ever, Billie Eilish
Bana Elini Ver, Dogii

𓍯




Bir ruha acı vermek ve o acıyı o ruhla bütünleştirmek kolay değildir. Önce o ruhu tanımalı, ona güven vermeli, o ruha dokunmalısınız. Ve sonrasında o ruha acı vermek artık çok kolaydır, zor olan kısım, diğer kısımdır zaten. Ben inanları severim, ben gerçekten her insanı en başta severim. Ona tamamen iyi niyetle yaklaşır ve onun da bana öyle yaklaştığını düşünürüm. Ama sonrasında eğer o insan bana gerçekten iyi niyetle yaklaşıyorsa ona ruhumu açarım. 

O insanı kendimden öne koyar, kendimden önce onu düşünürüm.  Ve karşılığında gördüğüm şey genellikle acı olur, tam da şu an olduğu gibi. Tamda Ali ve Hera'nın bana yaptığı gibi gördüğüm şey ihanet olur. Sevgisizlik olur. 

Karton bardağı avucumun içinde bir kez daha döndürdüm ve gözlerimi cama çevirdim, dün gece yaşanan her şey zihnimde kara bir leke gibi yayılıyordu. Sağ dizim stresten dolayı titremeye başladığında dudaklarımı birbirine bastırdım, içimdeki acı yüzümün kasılmasına neden oldu. Sadece yarım saat kadar uyuduktan sonra kalkmıştım, Deniz'e yalnız kalmak istediğimi söylediğimde beklediğimin aksine benimle gelmek için ısrar etmemişti. Bende kısa bir duşun ardından evden çıkmış ve kafeye gelmiştim, daha güneş yeni doğmuştu. 

Kafe neredeyse boştu, tezgahın arkasında duran Latif dedenin bakışlarını üzerimde hissediyorum. Ancak o kadar halsiz ve güçsüzdüm ki sadece kahve istemiş ve sonrasında 22 numaralı masaya oturmuş ve kahvemi içerken güneşli havaya bakmıştım. Hava benim kasvetli ruh halime tezatla fazla canlıydı ama yine de tüm enerjisiyle parlayan güneş soğuğu kırmıyordu. Kahve bardağını sıkıca tuttum ve yerimden kalkıp kafeden çıktım, Latif dedeye haftalar önce kapı önüne masa atma fikrimden bahsettiğimde bunu yapacağını düşünmemiştim aslında. Ama yapmıştı. 

Bardağı masaya bıraktım ve ahşap sandalyeye oturdum, montumun cebinden sigara paketim ile çakmağımı çıkardım. Sigaramı hızla yaktıktan sonra paketi ve çakmağı masaya bıraktım, ruhumun sızladığını hissediyordum. Ruhum o kadar sızlıyordu ki nefes almak bile zordu benim için, bazı insanlar belki abartığımı düşünürdü ancak abartmıyordum. En güvendiğim iki insan tarafından neredeyse bir senedir kandırıldığımı öğrenmiştim ve bu gerçekten kolay değildi. 

Arka cebimdeki telefonum çalmaya başladığında sigaramdan bir nefes daha çektim ve telefonu cebimden çıkartıp aramayı cevapladım. "Abim" dudaklarımda oluşa buruk gülümseme kalbimi bir kez daha sızlattı "günaydın." 

"Günaydın."

"Senin canın mı sıkkın, sesin fazla sıkıntılı?"

"Sadece seni özledim" zorla yutkundum "mavi gözlerini ve beni dizine yatırıp saçlarımı okşamanı çok özledim."  Abim uzun bir süre sessiz kaldı, sigaramdan son nefesi çekip yere attım ve botumun ucuyla izmariti ezdim. "Gelmemi ister misin?" bende tıpkı onun gibi uzun bir süre sessiz kaldım, eğer buraya gelirse Deniz ile kalamayacağımın bilincindeydim ama onu gerçekten çok özlemiştim ve ilk defa ona bu kadar ihtiyacım olduğunu hissediyordum. Ama kızlarla da kalamazdım, Hera ile aynı evde asla yaşayamazdım. Abimi Deniz'in evine de getiremezdim.  

"Evet, lütfen. Olabildiğince çabuk bir şekilde, yanımda olmana çok ihtiyacım var."

Bu abim için yeterli olmuştu, akşam yola çıkacağını söylemiş ve beni sevdiğini de ekleyerek telefonu kapatmıştı. Ben uzun süre daha telefonu kulağımdan çekmeden kaldırımı izleyerek oturdum. Bazen öyle bir an gelirdi ki hem dünyayı yıkmak ister hemde bunun için güç bulamazdınız. Ben güç bulamıyordum eğer bulsam belki dünyayı yıkamazdım ama o ikisinin dünyalarını başlarına yıkardım. 

SarmaşıkWhere stories live. Discover now