Bölüm 24 - Umut

33.5K 1.6K 156
                                    

Siz hiç kalbinizle kavga ettiniz mi?
Ey aşk..
Kalbimin en büyük savaşısın sen...

                            *****

Bazen düşünmelidir insan. Bir an için durup geriye bakmalı, iyisini kötüsünü ölçüp biçmelidir. Yani iyisini doğrusunu ayırt edebilmelidir. Peki, iyi ne demek bilmiyorsa. Tüm doğrular ve yanlışlar karışmışsa lügatin da. Tek kelime ile içi karmakarışıksa...

Genç kadın da kendini tarif etse diyeceği tek kelime karmakarışığım olurdu.  Tanıtım gecesinin üzerinden bir hafta geçmesine rağmen hala toparlanamamıştı. O gece eve gittiğinde annesinin odasına gidip, onu uyurken  görmüş ve sonrasında odasına geçmişti. Yatağa uzanıp saatlerce düşünmüştü. Belki de genç adama çok sert davranmıştı. Bunu kabul ediyordu ama Bulutta öylece duygulari anlatırken kendini tutamamıştı. Bu kırıklarla dolu kalbi kimseye güvenemiyordu ki. Kimseyi yanına yaklaştırmıyordu bile. Deli gibi korkuyordu.  Yavuz'la bunu konuşmuşlardı. Yavuz ona yeni bir hayatı hak ettiğini söylemeye çalışırken bile Yaren'in içi bu cümle ile kötü olmuştu. O yeni bir hayatın içinde kimseyi istemiyordu. Tekrar inanıp, tekrar yıkılmaktan ölesiye korkuyordu. Yine de genç adama o kaba sözleri sarf etmemesi gerektiğini hissediyordu. Kırıcı olmuştu. Bu yüzden tam bir haftadır genç adamdan özür dileyecek fırsatı kollamıştı. Ne yazık ki yakalayamamıştı. Genç adam, o gecenin ertesi günü yurt dışına çıkmış ve dün sabah gelmişti. Şimdi elindeki dosyayı bahane ederek odasına gitmek için koridorda ilerliyordu.  Kalbi heyecandan duracak kadar hızlı atıyordu. Garipti, onun kalbi uzun yıllardır bu şekilde atmamıştı. Heyecandan ayakları dolaşsa da odanın önüne gelebilmişti. Kapının hemen yanında ki sekretere Bulut Bey ile görüşmek istediğini söylemişti. Ve genç adam onu beklediğini bildirmiş içeri çağırmıştı.

Kapıyı açıp içeri giren genç kadın oldukça tereddütlü adımlarla odada ilerlemişti. Genç adamı beyaz masanın üstündeki dosyaya yoğunlaşmış, kaşları çatılmış bir şekilde görünmüştü hemen sonra genç kadının geldiğini fark edince kaşlarının o sert kıvrımları yok olmuştu. Ayağa kalarak genç kadını karşılamıştı.

"Hoş geldin Yaren."

"Hoş buldum."

"Şey ben geçen hafta konuştuğumuz satışlar üzerinde mali tabloda bir iki düzenleme gerektiren yanlışı gördüm size sormak istedim."

Evet, evet konuşabilmişti. Konuşmasının ardından genç adam onu odanın sağ köşesinde bulunan odayla uyumlu beyaz toplantı masasına davet ederek dosyaya bakmaya başlamıştı. Kısa bir incelemeden sonra.

"Haklısın. Ben de sen gelmeden önce bir dosyada bir sorun gördüm. İlginç bir durum araştıracağım."

"Evet bir aydır bazı problemlerle karşılaşıyorum. İsterseniz son bir ayın mali tablosunu inceleyeyim."

"Çok iyi olur aslında. Çünkü ne kadar söylemek istemesem bile burnuma pis kokular geliyor."

"Nasıl anlamadım?"

"Şuan için önemli değil dediğim gibi araştıracağım."

Genç kadın bu konu üzerinde çok durmadan, bu odaya asıl geliş amacı için uygun bir cümle ararken direk konuya girmeye karar verdi.

"Şey ben sizden özür dilerim" Genç adam baktığı dosyadan kafası kaldırıp, genç kadının gözlerine baktı.

"Anlamadım? Neden özür diliyorsun ki?"

"Tanıtım gecesinde kırıcı konuştuğumu fark ettim. O yüzden özür diledim üzgünüm."

"Yaren bak ben sana bir söz verdim. O konuyu tekrar açmayacağım. Ama kalbime de söz geçiremem inan istesem de yapamam. O kalp çoktan başkasına ait. Bana söz hakkı vermiyor" deyip sevimli bir şekilde gülmüştü.

"Hem sen bana ne yaparsan yap kırılmam ki. O an üzülürüm ama seni tekrar görünce unuturum her şeyi. O yüzden için rahat olsun."

Yaren sözlerin anlamsız olduğu bir an yaşıyordu. Genç adamın sözleri üzerine ne denirdi ki. Genç kadında susup kafasını eğmişti. Kalbi bu sözlerle kanatlanmıştı. Bu düşündükleri yanlış mıydı? Belki yanlıştı. Ama içinde bir yerlerde yanlış olduğunu düşünmüyordu. Genç adamın sözleri söylerken ki bakışları öyle parıltılıydı ki. Doğruluğuna o saniye inanmıştı. Ağzından çıkan her söz bir yemin gibi genç kadını kuşatmıştı işte. Buz tutmuş kalbi bir anda ılımıştı sanki. Telaşa kapılmış bir şekilde dosyayı kapatıp ayağa kalkmaya çalışmıştı.

"Şey ben kalkayım sizi daha fazla oyalamayım."

"Yaren lütfen benden kaçma,  bu beni üzer. Seni rahatsız ettiğimi söylediğin an bir daha beni görmezsin."

"Yok yok ondan değil yani beni rahatsız etmiyorsunuz da. Benim işim var hem sizin de var."

Alelacele söylediği sözlerin anlamını sonradan fark ettiğinde belki kendine kızacaktı ama şuan tek istediği bu odadan gitmekti. Yoksa kalbi çalışmayı durduracak ve odanın içine yığılıp kalacaktı.

"Tamam, tamam ben anladım görüşürüz o zaman." Genç adam gözlerinde bin bir parıltı ile gülümsemişti. Yaren o odadan kendini deyim yerindeyse dışarı atmış ve koridorda koşar adımlarla odasına gitmek için yürümeye başlamıştı.

O odada neler olmuştu anlamamıştı genç kadın. Yine kontrolünden çıkmıştı her şey. Paniklemiş ve saçmalamıştı. Neyse bunları sonra düşünürüm diye hızla odasına gidip kapıyı kapattı. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Hemen işine konsantre olmalı ve o odada olanları unutmalıydı. Ama o sözleri unutmak kolay değildi. Öyle güzeldi ki. Yüzünde hüzünle karışık bir gülümse belirmişti. Hala akıllanmıyordu. Daha ne kadar acı çekmesi gerekiyordu bunu anlaması için bilmiyordu. Ama bu kalp atışları hayra alamet değildi. Korkuyordu.

Çok korkuyordu...

Tekrar inanıp incinmekten, kalbini henüz kendi bile  tamir edememişken bir başkasından medet umarken bulmak istemiyordu. Bıraksa daha mı iyi olur yoksa daha mı kötü olur bilmiyordu. En kötüsü de bilinmezlikti sanırım. Neyse şimdilik kendini işine verecek ve bu konuyu bir başkası ile konuşacaktı. Tabi o bir başkası Yavuz'du. Ona danışmalıydı o yol gösterirdi.

                                              ******

İki gün boyunca mali raporları incelemişti genç kadın. Ve sonunda bulduğu gerçek hiçte iç açıcı değildi. Bulduğu şeyleri gidip Bulut Bey ile konuşmalıydı. Hemen eline aldığı dosyayla genç adamın odasına gitmeye karar vermişti. Odaya yaklaştığında genç adamın odasından Yavuz'un çıktığını görmüştü. Kötü bir durum olmasından endişe ederek adımlarını hızlandırmış ve iki adamın yanına gelmişti.

"Hoş geldin Yavuz bir sorun mu var?"

"Hoş buldum fıstığım ne sorunu Bulut'u ziyarete gelmiştim az sonra senin yanına gelecektim."

Yavuz gözlerini kaçırarak konuşmuştu. Bu genç kadını daha da huzursuz etmişti. Gözlerini Bulut'a çevirmişti. O direk genç kadına bakıyordu. Sonra Yavuz'a bakmıştı. Yavuz gözleri ile bir şeyler anlatmıştı sanki. Genç kadın ikisi arasında sözsüz diyalog ile kötü bir şey olduğunu anlamıştı.

"Yavuz bence Yaren'in bilmeye hakkı var."

"Bulut yapma dostum."

"Ne oluyor anlatın Yavuz korkutma beni."

"Yaren bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Bulut senin odana geçsek daha iyi olur"

Hep birlikte odaya geçmişlerdi. Beyazın hakim olduğu odada krem renginde ki deri koltuklara oturmuşlardı. Yaren huzursuz vaziyette Yavuz'un ağzından çıkacaklara odaklanmıştı.Kısa bir beklemenin ardından Yavuz konuşmaya başlamıştı.

"Yaren bir süredir Bulut ile bir konu üzerinde çalışıyoruz. Sana anlatmak çok zor. Bulut'un yönettiği şirkette, bizim şirkette yaşadığımız sorunlara benzer bazı sıkıntılar yaşanıyor."

"Evet bunu bende fark ettim hatta bunun için buraya gelmişti." deyip elindeki mavi dosyayı göstermişti.

"İşte bu duruma sebep olan biri var. Nasıl söyleyeceğim bilmiyorum aslında emin de değiliz ama Akad yaşıyor olabilir..."



Vazgeç KalbimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin