Bölüm 2 - Acıyan Kalp

69.5K 2.6K 69
                                    

Genç kadın, karanlığa teslim olmuş göz kapaklarını zorda olsa açmaya çalışıyordu.  Verdiği mücadele sonrası yavaşça açılan göz kapakları ile beraber yaşadıklarını birbiri ardına hatırlamaya başlayınca içini saran ızdırap ile nefes almakta zorlanıyordu.

Gerçekti... Gördükleri, görmek istemedikleri hepsi gerçekti. Kalbinde her saniye kanayan bu yara ve acısı da gerçekti. Şuan neredeydi ne hissetmeliydi bilmiyordu? Sanki kocaman bir boşlukta ölümüne sadece acı çekiyordu. Tek hissedebildiği acıydı. 

Bedenine komut vermekte zorlanıyordu ama yerden kalkmalıydı. Kalkıp kendine gelmeliydi. Son bir gayretle yattığı yerden hafifçe toplandığında başına saplanan acı ile gözleri kararmıştı.  Bu yaşadıklarının bir kez daha gerçek olduğunu hissetmesine neden olmuştu. Hala inanmak istemeyen kalbine kızıyordu. Nasıl bu kadar arsız olabiliyordu halbuki nefes almasını zorlaştıran kalbindeki sızı unutulacak gibi değildi. 

Aldatılmıştı işte bunu açıklamaya kelimeler yetmezdi ki. Canından vazgeçecek kadar sevdiğin adam yaşatmıştı bu acıyı ona. Sanki acısına deva olacakmış gibi kalbinin üzerine koydu ellerine birbiri ardına düşen damlalar ile ağladığını yeni fark etmişti.. Ve gözyaşları hiç bitmeyecekmiş gibi akarken, elinin tersiyle gözlerini silmeye çalışmıştı. Kendini öyle bitik hissediyordu ki. Elleri kaldırmaya dahi gücü yok gibi geliyordu. Bir süre olduğu yerde kalmış ve göremeyen gözleri yatak odasının krem rengi duvarında bakışları sabit kalmıştı. Bu tükenmiş hali ile eline bir şey geçmeyeceğini biliyordu. Ne kadar acı çekerse çeksin ayağa kalkmalıydı.  Zorda olsa ayağa kalkıp  odadan çıktığında, oturma odasına doğru bakmıştı. Ev ölüm sessizliğindeydi ya sanki acısı katlanarak çoğalıyordu. Her odayı tek tek titreyen uzuvlarıyla gezmişti ama Akad yoktu. Onu bırakıp gitmişti. Tek bir söz söylemeden gitmişti.

Hesap sormak istiyordu. Neden demek istiyordu?Neden yaşattın bunları demeliydi.  Acı içinde ki kalbinin daha fazlasını kaldıracağından şüpheliydi ama yine de neden demek istiyordu. Gelişi güzel vestiyere bıraktığı çantasının ulaştığında, telefonunu alıp kocasının numarasını tuşlamıştı. Belki şuan yaptığı saçmaydı ama neden yaptığını soracaktı. Biliyordu neden sorusuna cevap bulsa bile artık onunla birlikte olmazdı ama aldatılmayı affedemezdi. Telefonuçalmış çalmış ve meşgule atmıştı. Bu durum genç kadını daha da hırslandırmıştı. Yeter bu kadar durduğum deyip hızla giriş kapısını açıp evden çıkmış ve caddeden bir taksi ile Akad'ın şirketine doğru yola çıkmıştı.

Yolculuk boyunca ne yapacağını düşünmüştü. Çıkar yol bulmaya çalışmaktan bile aciz gibi hissediyordu kendini. Bunu bilen gözyaşları da ona inat durmaksızın akıyordu sanki. Taksicinin acıyan bakışları eşliğinde parayı ödeyip taksiden inmişti.

İşte şimdi her şeyin başladığı yerdeydi. Derin bir nefes alıp, durmaktan korkarak hızlı adımlarla şirketten içeri girmişti. Etrafına bakacak gücü yoktu. O yüzden hızlıca asansöre binmişti. Akad'ın sekreter onu görünce ayağa kalkmıştı.

"Hoş geldiniz Yaren Hanım."

"Hoş bulduk Ayça, Akad odasın da mı?"

"Şey odasında yalnız toplantı da geç bitebilir." diye bir şeyler gevelenmişti. Bu hali ile bir şeyler saklamaya çalıştığı çok barizdi. Ama genç kadın artık kanmıyordu. Sekreterin Yaren Hanım deyişini duymazlıktan gelip hızlı adımlarla odanın önüne gelmişti. İçeriden sesler geliyordu.

Kocası karşısında kim varsa bağırarak konuşuyordu. Sinirlendiği çok belliydi.  Ardından sesini yükselten bir kadın sesi kulağına çalınmıştı. Bu sırada sekreter de yanına gelmişti. Genç kadının ne yaptığını anlamaya çalışır bir şekilde bir süre bakmıştı. Yaren eliyle sus işareti yapıp gitmesini işaret etmişti. Sessiz ve acıyan bakışlar eşliğinde sekreter yavaşça geri çekilmişti.

"Bu kadar dert ettiğine inanmıyorum Akad."

"Nasıl dert etmem Sinem, Yaren benim karım ve senin en yakın arkadaşın."

"Eee ne yapayım aşkımdan mı vazgeçeyim ben seni seviyorum Akad yapma böyle." diyen Sinem sesini duyduğunda o an duyduklarına inanamamıştı. Kalbi sanki daha fazla parçalana bilirmiş gibi iyice un ufak olmuştu ve parçalarını bir kez daha toplayamayacağı kadar uzağa göndermişti.

"Seni tanıyamıyorum Sinem biz yakalandık aylardır süren bu ilişki, açığa çıktığı için hiç mi vicdan azabı çekmiyorsun."

"Hiç çekmiyorum neden çekecekmişim .Yaren bu kadar saf olmasaydı, gözünün önünde aldatıldı fark etmedi bile."

"Bazen keşke sende Yaren kadar saf olsan istiyorum."

"Ama beni seviyorsun" diyen en yakın arkadaşı sandığı kişinin sesi ile yıkılan aşkının enkazından sağ çıkamayacağını biliyordu. Akad kısa süre sessiz kalmıştı. Sanki cevap vermeye zorlanır gibi. Ama sonra daha kısık bir sesle cevap vermişti.

"Evet seni seviyorum ama bu Yaren'e yaptığımız şeyi haklı çıkarmaz." 

"Ama Akad Yarenden önce de beni seviyordun sırf inat uğruna onunla evlenmedin mi?"

Nasıl? Neden? Geçmişe geri dönmüştü bir anlığına. Beyni bir anda binlerce şey düşünüyordu. Her bir parça tek tek yerini bulurken, bir kez daha gerçeği yeni idrak eden kendine kızmıştı. Sinemin ona anlattığı ama asla tanışmadığı âşık olduğu adam gelmişti aklına. 

O adam Akad mıydı? Bu imkansızdı...

"Sen beni aldatmıştın." 

"Hayır aldatmamıştım yanlış anlamıştın ki bunu sonradan ispat ettim ben." demişti Sinem.

O adam Akat'tı.

Ve o asla şüphelenmemişti. Gittikleri  yemeklerde ki imaları, konuşmaları ve daha birçok şeyi anlamamıştı. Nasıl bu kadar saf olabilmişti? Nasıl inanmıştı onu sevdiğine. Aşk dolu sözlerine.

"Tamam, yeter artık bundan sonra ne yapacağız? "

"Çok basit aşkım Yaren artık biliyor ve boşanır senden."

"Boşanır mı?" Diyen Akad'ın sesi sanki bu ihtimali yeni düşünmüş gibi geliyordu. Bir için Akad'ın bu ihtimali hiç düşünmediğini hissetmişti. Sonra hala bu alçak adam için atan kalbini yerinden çıkarmak istemişti. Hak etmeyen biri için atıyordu. 

Biliyordu artık kalbini vazgeçirmeliydi. O yüzden içten söylediği Vazgeç Kalbim sözü tüm benliğine yayılmıştı. 

Artık sevmekten vazgeç...

Vazgeç KalbimWhere stories live. Discover now