Bölüm 29 - İnanmam

30.2K 1.4K 25
                                    

İçimde bir sızı var 

Göğsümde büyür anne Koskoca bir şehirde 

Yanlızım yine anne...*

      
  ❃  

Bazen tek bir kelime söylerken bile sanki saatlerce konuşmuşcasına yorulurdu insan.  Bazen de saatlerce konuşmak isterken, susmak zorunda kalırdı. Susarak biriktirirdi kelimelerini, biriktirdiği her kelime boğazında düğümlenip kalırdı. En kötüsü de biriktirdiklerin çoğaldıkça tükenmekti. Dar gelirdi yaşadığı evren kişiye, kaçmak ister çok çok uzaklara gitmek isterdi.

Bir de kendini sorgulamak istemezken, durduk yerde kendinle sonu gelmez hesaplara girerken bulmak vardı.

Hani bitmişti?

Hani kendine gelmiştin?

Hani iyileşmiştin?

Yaren günlerdir bu soruları kendine sordukça, içinden çıkılmaz hesaplarla karşı karşıya kalıyordu. Biliyordu düşünmek onu bir adım ileri götürmüyordu. Ama kendine engel de olamıyordu işte. Akad ile konuştuktan sonra o konuşmayı kafasında defalarca canlandırmıştı. Her düşündüğü an da kendine hem kızmış, hem de tebrik etmişti. Kızmıştı çünkü hala kafasında cevaplanmayan sorular vardı. O anlık sinirle sormamış ve bir yerde pişman olmuştu işte. Acaba sorsaydı ne olurdu? Ne anlatabilirdi ki?

Yine kendiyle mücadele ediyordu. Akad gelmiş ve hep yaptığı gibi kafasını karıştırmıştı. İçinde galip geldiğini söyleyen tarafı ise onu cevaplarıyla susmak zorunda bırakınca garip bir haz almıştı. Eskiden olsa, orada durur, dinler ve belki de inanırdı. Ama artık inanmıyordu. Öylesine kırılmıştı ki kendi parçalarını bile, yeni yeni buluyor ve kendini tamir etmeye çalışıyordu.

"Yaren Hanım, bu raporları inceleyeceğinizi söylemiştiniz."

Düşüncelerini geri plana atarak, sekreterine baktı. Genç kız elindeki dosyayla kapıda bekliyordu.

"Tamam, getir bakayım. Bir de bana bir kahve getirebilir misin?"

"Tabi ki hemen getiriyorum."

Yaren gelen dosyalara bakarken sekreteri kahvesini bırakıp, yavaşça odadan ayrılmıştı. İşini çok seviyordu. Düşüncelerini bir kenara bırakıp, tamamen işine konsantre olunca yaşadıklarından uzaklaşmak ona iyi geliyordu. Yine dünyadan soyutlanıp işine yoğunlaşmıştı. Tüm detayları ile incelediği dosyayı bir kenara bırakıp, uyuşmuş vücudunu esnetmek için ayağa kalktığı sırada kapısı çaldı. Kısa bir beklemenin ardından kapıdaki kişi gel sesi ile baraber içeri girmişti.

"Yaren nasılsın diye bakmaya gelmiştim."

Yaren, Bulut Bey onu merak etmesi ve ara ara bir şekilde karşısına çıkmasından rahatsız olmuyordu ama yine de doğru gelmeyen birşeyler vardı. Henüz hayatını düzene koymamışken, yeni adı altında hiçbir yeniliği kabul etmiyor. İstese bile yanlış geliyordu. Ama Bulut Bey'in ona bakarken parlayan gözlerini görünce içinde garip bir şekilde tebessüm etme isteği doğuyordu. Bu istek ona bile garip geliyordu aslında.

"İyiyim Bulut Bey teşekkür ederim. Siz nasılsınız?" Ve genç kadın için konuşma buraya kadardı. Karşısındaki adama baktığında susuyordu. Konuşacak bir şey bulamıyordu. Konuşunca yanlış anlaşılmaktan da çekiniyordu.

"Bu akşam işin var mıydı? Beraber yemek yiyelim mi diyecektim."

Yaren şaşırmıştı. Gen ç adam ilk defa doğrudan bir teklifle geliyordu. Ne cevap vereceğini bilmiyordu.

"Teşekkür ederim Bulut Bey ama annem evde yalnız , gece dışarı çıkmayı sevmiyorum."

Genç adamın gözlerindeki parıltı bir anlığına kaybolmuştu. Ama sonra kendine çeki düzen vermiş ve sanki olumsuz cevap almamış gibi tekrar konuşmaya başlamıştı.

"O zaman annen de gelsin. Hem evde sıkılmıştır. Ne dersin bu da mı olmaz?"

Genç adamda bugün farkı bir durum vardı. Normalde bir kere sorar ve olumsuz cevaptan sonra bir daha ısrar etmezdi.

"Şey annem dışarı çıkmayı sevmiyor. Bu seferlik beni affedin olur mu?"

Genç kadın geçiştirmeyi istemişti. Çünkü ona böyle güzel bakan bir adamı üzmek istememişti. Kıymamıştı sanki. O adı gibi bulutları andıran gözlerinin ardında fırtınalar başlamış gibi gelmişti. O yüzden de daha sonra diyerek, belki de farkında olmasa da kendine bir şans vermişti.

"Tamam, öyle olsun. Başka sefere... Ben seni daha fazla oyalamayım, benimde işlerim vardı. Kendine iyi bak Yaren..."

Yaren giden adamın arkasından sadece bakmıştı. Onu seven birini üzmek en son isteyeceği şeydi ama olmuyordu işte. Ara ara olabilir mi diyen tarafına yenik düşüyor bir adım atacakken, sonra hemen geri çekiliyordu. Yeniden yara almaktan korkuyordu. Oysa genç adamı sevmek çok kolaydı. Belki de kendini bıraksa... Daha fazla oyalanmadan hazırlanıp, eve gitmek istiyordu. İçinde garip bir sıkıntı vardı. Hemen hazırlanıp, eve gitmek için şirketten çıktı. Yol boyunca da içinde ki sıkıntı ferahlamak yerine artmıştı. Yolda Yavuz'u aramıştı. Arkadaşı ile konuşmuştu. Sonra Yavuz bir saat sonra Almanya'ya gideceğini söylemişti. Şirketin alacağı bir iş için orada toplantı yapması gerekiyordu. İçinin rahat etmediğini söylemişti. Ufacık bir sorunda hemen aramasını, hemen yanına geleceğini söylemişti. Yaren de Yavuz'u ikna edemeyeceğini bildiğinden tamam demiş ve telefonu kapatmıştı. Evinin bulunduğu sokağa geldiğinde arabasını park edip, evinin bulunduğu küçük ve bakımsız bahçeyi geçip, içeri girmişti. Asansörle bulunduğu kata çıktığında, içinde ki huzursuzluk artmıştı. Anahtarı hemen sokup, kapıyı hızla açmış ve annesine bakmak için odaya koşmuştu. Ev sessizdi.

Odaya girdiğinde annesi kendi yatağında uzanırken bulmuştu. İçi rahatlamıştı. Yaşlı kadın içtiği ilaçlarla sürekli uyuyordu zaten. O da annesine uzaktan bakıp, hemen üzerini değiştirmiş, yemek hazırlamak için odadan çıkmaya çalışmıştı. Kapıdan çıkarken dönüp yatakta yatan annesine tekrar bakmıştı. Yaşlı kadın sanki nefes bile almıyormuş gibi gözüküyordu. Yaren içini dolduran korkuyla, annesine ulamıştı. Annesinin başucuna geldiğinde oda yere doğru eğilmişti.

"Anne..."

"Anne?"

"Anne beni duyuyor musun?"

Yaren annesine seslenirken, ölesiye korkuyordu. Her alamadığı cevap sonrası daha yüksek sesle bağırmıştı ama annesi cevap vermemişti. Elleri titremeye başlamış her saniye artan gözyaşları da akmaya başlamıştı.

Bu kez titrek ellerini annesin yüzüne uzatmıştı. Buz gibi vücuda çarpan elini korkuyla geri çekmişti. Annesinin yüzü buz gibi değildi değil mi? Onun eli sıcaktı. Bu olamazdı?

"Annecim beni duyuyorsun değil mi? Anne? Ne olur yapma... Aç gözlerini korkuyorum ben..."

Yaren korksa da elini tekrar uzatmıştı. Ama hala buz gibiydi. Bu kez iki eli ile annesini sarsmaya başlamıştı.

"Annem? Hadi uyan... Annem... Bana bunu yapma. ANNEM"


Vazgeç KalbimWhere stories live. Discover now