Bölüm 15- Ah bu ben...

6.7K 332 25
                                    

Gizem balkona çıktığında elleri titriyordu. Bu hayat çok acımasızdı. Tesadüfen karşılaşmayı umduğu birkaç haftada, onu görmeyi çok istemiş hatta dilemişti ama acımasız kader buna müsaade etmemişti. Yolda yürürken etrafına bakınmaktan, o kadar yorulmuştu ki, kendini eve kapatmakta bulmuştu çareyi. Şeytanın bacağını kırıp dışarı çıktığı ilk akşam, hoop adam karşısındaydı, tam da umudu tükenmişken. Onca gün sonra, bir dakika görmek bile dizlerinin bağını çözmeye yetmişti. Duruşu bakışı, gülüşü, tepsiyi tutuşu bile bu kadar iyi olmak zorunda mıydı? Peki şimdi ne yapacaktı? Üstelik kendini çok çirkin hissediyordu. Esra onu bulana kadar dakikalarca ağlamıştı, gözlerinin içi yanıyordu. Ayağındaki ayakkabılar bile topuklu değildi. Bu halde karşısına çıkmalı mıydı? Belki de ona görünmeden kaçıp gitmesi en iyisiydi. Belki de Kerem’in hayatına yeni biri girmişti bu süre zarfında, adamın onunla karşılaşmayı bekleyecek hali yoktu ya... Hem de o gözlere, o gülüşe, o vücuda sahip olan bir adamın yalnız kalması, çok küçük bir ihtimaldi. Birde Ersin’le karmakarışıktı durumu. Ersin’e kızıp ta Kerem’in kollarına atlar mıydı birde. Off!! Düşünmek zaman kaybı Gizem, kafanı dağıt, sakinleş dedi kendine. Çaresiz hissettiği her seferinde yaptığı gibi bir sigara yaktı. Gözlerinin önündeki lacivert manzara, Kerem’le Antalya’da yaşadıklarını daha çok hatırlatıyordu ona. Görmemek için usulca kapattı gözlerini, düşüncelerinden kaçmanın en sevdiği yoluna soktu kendini, sevdiği şarkılardan birini mırıldanmaya başladı

Zor olsa da galiba, dönüyorum sana

Gel dersen hemen, çağırmazsan geçerken

 Yerle gök arasında bir yerde,

 Sen beni tanımazsın severimde söylemem

 Sen beni uzak sanırsın, bilirim söz dinlemem... derken, kendine vokallik eden erkek sesinin kime aid olduğunu anlamak için gözlerini açtı. Kerem yanına dikilmiş denize bakarak, şarkıyı söylüyordu. Gizem o şokla sustu ama Kerem devam etti

 Sen beni uzak sanırsın, bilirim söz dinlemem,

 Ah bu ben kendimi nerelere koysam?

 Saklansam bir yerlerde gizlice ağlasam,

 Ah bu ben kendimi nerelerde bulsam?

 Çekilsem sahillere hayaller mi kursam?

 Gizem “Kaçma ihtimalim kalmadı, o benim yanıma geldi, onu bırakıp gidemem artık.” diye düşünüyordu. Garson forması başka bir adama daha bu kadar yakışamazdı şüphesiz. Aslında o çuval giyse bile yakışırdı. Üstelik sesi de hiç fena değildi. Gizem Kerem’in şarkısını bölmeye kıyamadı. Aynı şeyi bir başkası yapsa, ne kadar çok kızacağını düşündü bir an. Ama bu şarkıyı şuanda Kerem’le paylaşmak büyük bir zevkti. Gözlerinin renginiunutmuşum, nasıl güzel bir yeşil bu, diye düşündü onu dinlerken. Orada durmuş onu izleyerek sesini dinlerken, hiçbir erkekle, böyle şarkı söylemediğinin farkına vardı. Buruk bir huzur sızlattı yüreğini, çok eskiden duyduğu çok tanıdık birinin sesiydi sanki. Kimi nasıl anımsattığını çözemeden şarkı bitiverdi… Kerem lacivert dalgalardan Gizem’e çevirdi bakışlarını

 “Saklanıp bir yerlerde gizlice ağlamak mı istiyorsun? Bugün yeterince ağlamışsın bence, gözlerin aynı parkta ağladığın günkü gibi. Pırıl pırıl ve mutsuz.” Dedi. Akşamın serinliği bir yana duydukları karşısında ürperdi Gizem. Bu adam nasıl böyle can evinden vurabiliyordu onu, anlayamıyordu. Hem bu kadar yabancı hem bu kadar tanıdık olmayı nasıl başarabiliyordu? Gizem ne diyeceğini bilemedi ve aklından geçen düşüncelere tezat, kalbinin derinlerine inat en sığ cümleyle giriş yaptı.

 “Seni garsonluk yaparken gördüm, emlak işini bıraktın mı?” Kerem bakışlarını mavi sulara çevirip cevapladı “Ben burada çalışmıyorum. Tüm akşam tek masaya servis yaptım, buraya onun için geldim, genel bir garson değilim yani.  Ve benim müşterilerim de gittiler zaten.” Derken eliyle çenesindeki görünmez sakallarını kaşıdı.

Öyle sıkı sarıl ki...Where stories live. Discover now