Bölüm 24- Darısı Başına.

5.1K 304 20
                                    

Gizem kulaklarına çalınan şarkının kaynağını arıyordu. Sıcak kumlar ayaklarının tabanını ısıtırken şezlongda uzanmakta olduğunu fark etti. Denizin kokusu her dalgada burnuna dolarken gözlerini açıp dikkatle çevresine bakındı. Yanında Esra, Simge bir de Rüya vardı. Rüya ne zaman gelmişti ki? Sessizlerdi. Öylece uzanmış, güneşleniyorlardı. Burası hangi sahildi? Bilmiyordu. Başını kaldırıp denize baktı, rengi hayranlık yaratacak kadar saf bir turkuazdı. İçinde bulunduğu ortama yakışmayan, bu hızlı melodi de nereden çıkmıştı? Çevresine bakınarak sesin kaynağını aradı yeniden. Onu hemen bulmak ve susturmak istiyordu. Rüya onun bu sersem haline bakıp gülümsedi. Elindeki telefonu uzatıp "Al." Dedi, sesi boğuk çıkmıştı. Gizem öylece bakıyor, telefonu almaya çekiniyordu nedense. Rüya gülümseyerek "Al ve aç, Kerem arıyor" diye fısıldadı. Gizem telefonu eline alıp tuşlara bastı, ama ses susmuyordu. Tekrar tekrar bastı, müzik çalmaya devam ediyordu, sinirlenmeye başlamıştı ki gözlerini açtı. Sahil falan yoktu, evindeydi. Rüyasından ona kalan tek gerçek, telefondan gelen müzik sesiydi. Uzanıp eline aldı, ekrana baktığında 'Aşkım' arıyor yazısını görünce şaşırdı. Kerem'in numarasıydı, ama isim bölümündeki yazıyı değiştirdiğini hatırlamıyordu. Esneyerek telefonu açtı "Efendim?"

"Canım aşağıdayım, balkona çıkar mısın?"

"Hoş geldin de... Saat kaç?"

"Saat dokuzu geçti, sen daha kalkmadın mı uykucu? Hadi ama kalk artık, ağaç olduk burada"

"Tamam kalktım" diyerek yatağından çıktı. Kulağında telefon, kabaran saçlarını eliyle yatıştırmaya çalışarak balkona çıktı. "Geldim, balkondayım. Sen nerdesin?" diye sorarken etrafa bakınıyordu. Kerem genç kızı gördüğü anda kükredi

"Bu ne hal? Çabuk içeri geri gir"

"Ne, ne var?" diye sorarken Kerem'i görmüştü.

"Bu kılıkta balkona çıkılır mı? İçeri gir dedim sana" derken bir eli başında, saçlarını yoluyordu.

"Ne varmış kılığımda?" diye itirazla sorsa da, panikle içeri girmişti bile.

"Çıplaksın! Üstünde hiç bir şey yok. Sorun da bu zaten." Diyen Kerem ayağını yere vuruyordu sinirden.

Gizem "İyi. Bekle o zaman!" dedi telefonu kapattı. Banyoya girdiğinde aynadaki görüntüsüne baktı telaşla. Uykudan yeni uyanmış Gizem'den başka bir şey görmüyordu. Kerem'in takıldığı nokta üzerindeki pijama takımıydı şüphesiz. Pembe beyaz, tavşan resimli şortlu takımı vardı üzerinde. Az önceki öfkesi biraz yatışıp da, kendine yeniden alıcı gözle bakınca Kerem'e hak verdi. Şortu boxer boyundaydı, üstü de ip askılıydı. İçindeki pembe iç çamaşırı takımının askıları da görünüyordu üstelik. Kendine dikkatle bakınca iki gece önce, karın bölgesinde bulunan, altı aylık hamile gibi görünmesine neden olan göbeğin onu terk ettiğini fark etti. Emin olmak için geceliğinin üstünü kaldırıp çıplak karnına aynadan da baktı. Önden baktı, yan dönüp baktı, tekrar tekrar baktı ama göbeği kaybolmuş eski ince beli ve düz karnı geri gelmişti. Bedenine kısa süreliğine misafirliğe gelen şişkinliği, yaşadığı stresli günlere bağladı. Sonuçta artık yoktu ve kendini hafiflemiş hissetti. Geldiği gibi haber vermeden sessizce çekip gitmişti neyse ki. Kerem'in çığlıklarına sebep olan gecelik takımına bakıp gülümsedi. Tamam, tamam genç adam haklıydı. Denizli'deki baba evinde böyle balkona çıkacak olsa, babası da canına okurdu şüphesiz. Hatta babası Kerem kadar kibar cümleler seçmezdi onu azarlarken. Elini yüzünü yıkayıp odasına geçti, eline geçen ilk bluzu sırtına geçirdi, dolabın üst raflarından bol bir pantolon bulup giydi. Balkona çıkmak üzereyken telefonu yeniden çalmaya başladı. Yine aşkı arıyordu, ne zaman böyle yazmıştı ki? "Geldim" derken, aynı anda balkona da çıkmıştı.

Öyle sıkı sarıl ki...Where stories live. Discover now