Bölüm 16- Kibarlık senin yanından geçmez.

5.8K 331 27
                                    

                Gizem arabaya bindiğinde ne söyleyeceğini, hatta konuşup konuşmayacağını bile bilmiyordu. Esra’nın korku filmlerini anımsatan tavırları onu germekle kalmıyor bazen kendine olan güvenini bile sarsıyordu. Kerem içinde hissettiği tarifsiz heyecanla gülümserken Gizem’e dönüp baktığında onun yüzündeki huzursuzluğu gördü. Bu gerginliğin sebebinin ne olduğunu bilememek içini kemirirken kızı rahatlatmak adına bir şeyler söylemek zorunda hissetti kendini. “İstersen, biraz ağırdan alalım. İlk gün çıkmak zorunda değiliz. Esra da endişeli, bugün sadece eve bırakayım seni, yarın akşam daha erken bir saatte buluşalım ister misin?” diye bir fikir attı ortaya.

Gizem duyduklarına inanamazken bakışlarını Kerem’e çevirdi “Arabayı almaya gittiğinde sevgilin mi aradı, ona mı gideceksin?” diye sorarken, bunun doğruluğuna inanmak üzereydi.

 Kerem şaşırdı, niyeti sadece Gizem’in nabzını ölçmekti, böyle bir imaj yaratacağını düşünmeden konuşmuştu. Nasıl toparlayacağını bilemez halde dudaklarından döküldü savunma cümleleri “Benim sevgilim yok. Ayrıca bir sevgilim olsa da seninle çıkmama engel olmazdı bu, seninle arkadaş olmayı deneyeceğiz. Tabi ben centilmenlik edeyim derken her şeyi berbat etmezsem.”

 Gizem çok alınmıştı “Ben salak değilim, öğrenmek istediğin şeyi direk sorabilirsin.  Geleceğim dedim, geldim. Gideceğim dersem giderim. Yok işte hızlı gitmeyelim, bugün geç oldu yarın mı çıksak falan filan dersen ben pişman olduğunu, yanımda olmak istemediğini düşünürüm ve şimdi de öyle düşünüyorum.”  dediğinde Kerem duyduklarının şokuyla arabayı durdurdu. Bir çuval inciri berbat etmişti, Gizem’in böyle alınmasına inanamazken ne diyeceği hakkında pek bir fikri yoktu “Beni yanlış anladın, buna da ben sebep oldum. Özür dilerim.” dediğinde Gizem ona bakmıyordu, tırnaklarını küçük çantasının derisine batırmış, kaşlarını çatmış karşıya bakıyordu.

 Kerem sabırla kendisine dönmesini bekledi, kız inatla sabit kalınca “Ben konuşurken yüzüme bakar mısın? Eğer bakmazsan inanman daha zor olur” dedi dönüp bakması için bekledi ama Gizem yüzünü çevirmeden konuşmaya başladı “Sana inanmak zorunda değilim. Ben seninle ne yapmak istediğimi bile bilmiyorum zaten. Seninle konuşamıyoruz bile. Esra haklıydı, seninle işim yok benim. Birlikte zaman geçirmeyi denemek kötü bir fikirdi. Lütfen beni eve bırak” dedi kollarını birbirine bağladı.

 Kerem arabanın motorunu çalıştırdı, konuşmayacaktı. Konuştukça batırıyordu zaten. Az önce Gizem’e sadece “İyi misin? Gergin misin? Tedirgin misin? Diye sorsa, ya da hiç bişey konuşmasa olmuyordu sanki. Bir cümleyle dağıtmıştı kızı. Kendini ağırdan satıyor konumu yaratmıştı. Yalvara yakara ikna ettiği halde nasıl böyle bir laf çıkmıştı ağzından. Az önce hazırladığı CD yi çalmak anlamsızdı artık, radyoyu açtı. Sessizlik çıldırtacağına gürültü olsun daha iyiydi.  Ama gürültü yerine Şebnem vardı radyoda,

                 Söyle canım sevgilim, hayat bize oyun oynuyor olabilir mi?

                 Yorgun gibi bir halin var, duyguların karışık olabilir mi?

                 Sil baştan başlamak gerek bazen, hayatı sıfırlamak

                 Sil baştan sevmek gerek bazen, her şeyi unutmak.

 Kerem tesadüflerin yüceliğine inanmaya başladığı gibi, birde şarkıların kendisiyle alay ettiğine inanıyordu artık. Bu neydi şimdi? Bu şarkı mı çıkardı yani böyle batmışken. Kahrol Kerem! Öl geber Kerem! der gibiydi şarkı şu anda.

 Gizem pencereden dışarı bakıyordu boş boş. Kerem’in kendisiyle oynadığını düşünüyordu. Kedinin fareyle oynadığı gibi oynamıştı onunla ve hala dalga geçiyordu. Adam benle kafa kırıyor, bende insan gibi oturur konuşuruz, diye hayal kuruyorum ne aptalım, ne aptalım, diye yiyordu kendini. Bu adam, sırf kendini eğlendirmek için hesap ödeyecek kadar çatlaktı. Gizem bir sürü şey sormak istiyordu ama gururu el vermiyordu. Duruma bakılırsa az önceki hevesi sahteydi Kerem’in. Beni eve bırak dediğinde, hiç ikiletmemişti, Gizem’den kurtulmak istiyordu belli ki. Gizem hüsranın dibine vurmuş, paçasından başlayıp boynuna doğru tırmanan alınganlık çamurunun içinde debeleniyordu sessizce.

Öyle sıkı sarıl ki...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin