Part 28- Kendine iyi bak.

5.1K 279 42
                                    

2 gün sonra

  Cuma sabahı Gizem güne gözlerini açtığında, aklındaki tek soru düğünün olup olmayacağıydı. Rüya babasının ısrarına rağmen düğünsüz bir nikah istiyor, babası kızının ısrarına rağmen düğünü yapalım diyordu. Dün geceye kadar maç berabereydi ve kimin galip geleceği izleyiciler için merak konusuydu. Gizem her sabah ki rutininde olduğu gibi Kerem'le kahvaltı sonrası yola çıktığında, gerginliği yüzünden okunuyordu.

"Kendini üzmen Rüya'nın bir işine yaramaz bebeğim. Ona yardımcı olmak istiyorsan toparlanmalısın." Kerem'in söylediklerinde haklı olduğunu biliyordu ama arkadaşının durumuna üzülmeden edemiyordu. Ailesi Rüya'nın mutluluğu için cenazeyi görmezden gelmeyi teklif ediyordu resmen. Gizem arkadaşını iyi tanıyordu, Rüya bu yükle düğün yapamazdı. Bir şekilde evlenebilirdi belki ama o şekli ortaya koyabilmek için tutarlı bir orta yola ihtiyaçları vardı. Bir çözüm bulduklarını duysa rahatlayacaktı da.

"Pişt kime diyorum ben?" Kerem sessizliğin içinde kendini yiyen sevgilisinin yüzünü güldürmeye uğraşıyordu olayı duyduğundan beri. Ama çabaları sonuç vermiyordu. Kerem korkusundan dile getirmese de içten içe Rüya bile Gizem kadar üzülmüyordur diye düşünmeden edemiyordu.

"Bana diyorsun aşkım." Dedi duygusuzca. Hiç neşesi yoktu. Şimdi cıvıldayarak düğünde ne giyeceğinin derdine düşmüş olacaktı dede ölmeseydi. Bu gece çıkacağı otobüs yolculuğu sonunda, gideceği evin hem düğün evi hem cenaze evi olduğunu bilmek bile içini sıkıyordu.

Kerem zorla güzellik olmayacağına kanaat getirip onu kendi haline bıraktı. Holdingin önüne geldiklerinde küçük bir buseyle uğurladı sevgilisini.

"Bir gelişme olursa beni ara, öğle arası gelirim." Dedi genç adam. Gizem küçük bir gülümsemeyle başını 'tamam' anlamında salladı. Ofisine gitti, bilgisayarını açtı, dün akşam tamamladığı çizimini dosyalayıp Şefi Mehmet Bey'in ofisine yöneldi. Sekreteri şefin gelmediği söyleyince geri döndü, kahvesini içti. Çantasının içinden gelen telefon sesini duyduğunda tek dileği arayanın Rüya olmasıydı. Telefonu alıp ekrana baktığında dileğinin gerçekleştiğini gözleriyle gördü. Heyecanla açtı telefonu.

Rüya "Babamı ikna edemedim. Ama orta yolda anlaştık sayılır." Dedi sabırsızca. 

Gizem içinde tuttuğu nefesi serbest bıraktı "Şükürler olsun... Ne karar verdiniz peki?" merakı sesine de yansımıştı.

"Burada düğün yok. Salonda kına yakılacak, sonra nikah ve yemek, tüm bunlar olurken gelinlik giyeceğim." Dedi duygusuzca.

"Pek hevesli anlattın ya, nasıl olcak bu iş?" Gizem arkadaşının silkelenip kendine gelmesini bekliyordu.

"Bombok olacak işte belli değil mi? Adamın burnu düşmeden biz kına yakacağız. Hadi dedem seksen doksan yaşında olsaydı belki bu kadar koymazdı, ama daha yetmişi bile göremedi. Gizem sen biliyorsun dinçti sağlıklıydı. Ben nasıl giyinir süslenir oynaya oynaya kocaya giderim?" Rüya'nın sinirinden çatlamak üzere olduğunu anlamıştı ama son cümlesi ister istemez komiğine gitti. Ama gülünemeyecek kadar bıçak sırtı bir konuydu bu ve duygularını bastırıp sakince sordu "Peki Murat ve ailesi ne diyor sizin bu kararınıza?"

Derince bir iç çekti Rüya "Ailesi bana direk bir şey demedi henüz. Murat da iki seçenek sundu. Ya düğünü seneye yaza tamamen erteleyelim, ya da her şeyi Aydın'da yapalım, dedi Murat. Zaten çift düğün olacaktı ya."

Gizem Rüya'nın yerinde olmak istemeyeceğini düşündü o an. Kızın dedesi daha dün toprağa verilmişti ve her dakika onun düğünü konuşuluyordu. Arkadaşının ister istemez kendini suçlu hissettiğini tahmin edebiliyordu. Aklından geçenlerin aksine sorulması gereken asıl soruyu sordu "Peki sen aslında ne istiyorsun?"

Öyle sıkı sarıl ki...Where stories live. Discover now