Bölüm 45 Tutsaklık.

4K 275 26
                                    

Merhaba arkadaşlar. Yaz bize hiç yaramadı. Kendimi istikrarlı bir yazar olarak tanımlıyor ve kendimle gurur duyuyordum ama bugün tahminimden de tembel olduğumu kabullendim. Bölüm eklemeyeli uzun zaman oldu. Bu durumun tek suçlusu ben miyim? En büyük suçlusu bensem de günlerce internetimizi açamayan çalışanların da payı var. 

Gelelim hikayemize. Gizem le Kerem'in aşkına son gaz devam ettirmemi beklediğinizi biliyorum. Ama onlar hiç ummadığınız bir yerdeler şimdi. Bakalım aşkları bu durumun da üstesinden gelebilecek mi?

Yorumlarınızı beklediğimi hatırlatırım. Sevgilerle... 

Mehtap Öztürkay

             

   Kerem ensesinin sızısı ve başının zonklamasıyla gözlerini açmayı denedi. Ama açamıyordu, gözlerinin üstündeki engel her neyse, onu yüzünden çekmek için beyni ellerine emir verdi ama boşunaydı çabası. Ellerini hareket ettiremiyordu. Bir an felç olduğunu zannetse de sonrasında ellerinin bağlı olduğunu idrak edebildi. Burnuna dolan küf kokusu, pekte temiz bir yerde olmadığını anlatıyordu bedenine. Bileklerindeki soğuk metali daha önce defalarca kez eline alıp suçluların bileğine taktığını hatırladı. "Oysa benim hiçbir suçum yok?" diye masumca bir savunma geçti kalbinden. Ellerindekine benzer iki kelepçenin ayak bileklerini de metal sandalyeye bağlamış olduğunu anlaması uzun sürmedi. Ağzı bağlı değildi. Bu demek oluyordu ki, yardım istemek için bağırsa bile kimsenin duyamayacağı kadar ıssız bir yerdeydi. "Tıpkı Rüya ve Arel gibi." Diye geçti aklından.

Kendisini kimin neden tutsak ettiğini merak ederken karanlığa hapsedilmiş gözlerinin önündeki tek görüntü Gizem'in prova için giydiği gelinlikli haliydi. Uzayan saçlarına doğal rengini bozmayacak hafif bir gölge yaptırmıştı genç kız. O gün gelinlik provasına gelirken sadece pembe bir ruj sürmüştü dolgun dudaklarına. Kerem genç kızın hayaline gülümserken bağlanmış gözlerinden birkaç damla yaş aktı. Genç kızı bir daha görüp göremeyeceğini merak ediyordu. Derin bir nefes alıp kendisini sakinleştirmeyi denedi. Aklını toplamaya çalışırken en son nerede ne yaptığını hatırlamaya çalıştı. Yaşadığı son dakikaları anımsamayı denedi ve görüntüler zihninde bir bir sıralanmaya başladı. Anadolu yakasındaydı... Yalnızdı... Arabaya binmeden hemen önce Gizem'le konuşmuştu... Genç kız Nadide Abla ve Esra'yla birlikte evlenince oturacakları yeni evi temizliyordu. Kerem de gidip onlara yardım edecekti... Arabaya binince çalıştıramadı, marş basmıyordu... Arabadan çıkıp kaputu açtı, yanına bir adam yaklaşmıştı "Yardım ister misin birader?" diye sormuştu... Gerisi yoktu... Gerisi burasıydı. Oysa hiç de tenha bir yerde değildi. Kendisini kimin neden tutsak etmiş olabileceğini düşünürken onlarca kötü adam, onlarca operasyon ve onlarca dosya geçti zihninden. Hepsi olabilirdi, her hangi biri olabilirdi. Muhtemelen görevi için, karşısındaki muhatabı kötü işlere bulaştığı için canını yakmıştı genç adam onun. Hangi adam onu hangi kimlikle tanıyordu da Kerem Sevgen olarak yaşarken izini bulmuştu? Bunların cevabını aldıktan sonra mı yoksa alamadan mı öleceğini merak ediyordu şimdi.

Karşısında oturan adamlardan biri Kerem'in kıpırdandığını fark edince gülmeye başladı. "Patron, seninki uyandı" dedi alayla. Adamın kahkahaları boş depoda tekrar tekrar yankılanırken Kerem'in aklına gelen tek şey Gizem oldu. Bu adamların onun varlığından haberdar olma ihtimali çok yüksekti ve bu düşünce genç adamın kalbine camdan bir bıçak gibi saplandı.

Nasıl bir rüya gördüm de kandırdım kendimi ben? Diye hayıflandı kendi kendine. Bir gün biri bana bunu yapacaktı, bu ihtimal hep vardı. Daha göreve başlamadan bu riskler anlatılmıştı bana, bizden habersiz yurt dışına çıkamazsın, şehir değiştiremezsin, söylediğimiz isimler dışında kimseyle görüşemezsin, kimseyle çalışamazsın, evlenemezsin... Ve kim bu hergelenin patronu? Acaba bu hangisi? Kuyruğuna bastığımız hangi adam beni böyle sadece donumla sandalyeye bağlatan? Diye sorguladı bir süre. Askerdeyken komutanının onlara anlattıkları aklına geldi. "Düşmanınız sizi ele geçirdiğinde, ilk işi sizi soymak olur, psikolojik olarak çökmenize sebep olur çıplaklık" Çıplak olup olmamak umurunda değildi, kendini çökmüşte hissetmiyordu ama çok gergindi.

Öyle sıkı sarıl ki...Where stories live. Discover now