Part 27- Gün Bugün.

5K 302 26
                                    

Merhaba arkadaşlar. Bir yeni bölümle daha karşınızda kahramanlarım. Bu bölümde onları daha yakından tanıyacak ve duygularının içine daha sakin ritimlerle girebileceksiniz. Umarım beğenirsiniz. Olumlu ya da olumsuz fikirlerinizi benimle paylaşırsanız minnettar kalırım. Kelimelerin sihri üzerimizde olsun.

Keyifli okumalar.

Gizem eve gelir gelmez başını yastığa koymuş, tüm benliğini uykunun güvenli kollarına teslim etmişti. Son bir ayda İstanbul kazan onlar kepçe misali Kerem sürükleyerek gezdirmişti onu. Gizem gezmeyi çok seven biri olmasına rağmen Kerem'in hızına ve enerjisine yetişemiyordu. Şimdi fırsat bulmuş uyurken derinlerden gelen bu tanıdık ses onu uykusundan koparıp almaya çalıştığı için canı sıkıldı. Pikeyi kafasına çekerken duymazdan gelmek istiyordu ama Esra örtüyü asılıp seslendi

"Kalk, telefonun susmak bilmiyor kalk da dön şunlara. Arayıp duruyorlar, kalk hadi!" örtüyü üzerinden tamamen çekip aldı ve odadan çıktı. Gizem gözlerini zorlukla açtığında havanın kararmak üzere olduğunu gördü. "Zaman sadece uyurken çabuk geçiyor zaten" diye söylenerek yatağından kalktı. Elini yüzünü yıkayıp salona geçti, telefonunu eline alıp koltuğa yerleşti. Esra mutfaktan seslendi ona "Ben bir şeyler atıştırdım, sen aç mısın?" "Sonra yerim" diye cevapladı arkadaşını.

Annesi ve Rüya aramıştı hem de defalarca. Rüya'nın düğününe on gün kalmıştı, herkes katılabilsin diye düğünü bayram tatiline denk getirmişlerdi. İlk düğün Denizli'de ikinci düğün Murat'ın memleketinde olacaktı. Gizem üç gün sonra gidecekti arkadaşının yanına. Düğünün çoğu hazırlığı bitmişti ve Gizem Rüya'nın bekar olarak geçireceği son üç beş gününde yanında olup mutluluğunu paylaşmak istiyordu. Telefonun çalma sesini dinlerken hangi sebepten kendisini bu kadar çok aradığını merak ediyordu. Arkadaşı telefonu açtığında ağlamaktan kısılıp boğulmuş sesini duyunca şaşkınlıkla tüketti birkaç saniyeyi. Sonunda "Ne oldu? Neyin var? Diye sordu endişeyle.

"Gizem dedem öldü, dedemi kaybettik Gizem çok kötüyüm." Rüya'nın sesi hıçkırıklarının arasında kaybolurken Gizem bu kadar uzakta olduğu için lanet okudu içinden. Arkadaşının ona şu anda çok ihtiyacı vardı ama yanına gitmesi olanaksızdı. Üç gün sonrasına zaten gidecekti ancak Rüya şu anda acı çekiyordu.

"Başımız sağ olsun canım, çok üzüldüm." Diyen Gizem şaşkındı. Yakında yapılacak düğünü ve Rüya'nın babasının durumunu düşündü. Bir yanda kızının en mutlu günü, bir yanda babasının cenazesi, adam kendini çok kötü hissediyor olmalıydı.

Tedirgin ve üzgün sesiyle "Ne zaman, nasıl oldu?" diye sorabildi ağlayan arkadaşına.

"Daha birkaç saat önce. Evdeymiş, fenalaşmış, halamla eniştem hemen hastaneye götürmüşler, ama kurtaramamışlar. Kalp krizi geçirmiş. Hastaneden buraya getirecekler biraz sonra, yarın defnedilecek." Cümlesini tamamladıktan sonra öksürmeye başlayan genç kızın toparlanmasını bekledi bir süre Gizem.

"Murat'a haber verdin mi? Yanında mı?" diye sorarken elinden bir şey gelmediği için perişandı.

"Murat'ta duyunca şok oldu ve çok üzüldü. Şimdi yolda, yanıma geliyor. Bana eğer istersem düğünü erteleyebileceğimizi söyledi. Ben ona ne demeliyim bilmiyorum. Gizem ben ne yapacağım? Çok az zaman var ve ben ben..." mutsuz hıçkırıkları yükselirken sesi yeniden boğuldu. Gizem arkadaşının kendisinden yardım istediğinin farkındaydı ama ne söylemesi doğru olurdu hiçbir fikri yoktu.

"Tatlım, bence karar vermek için acele etmeyin, şu birkaç günü atlatın. Yaşadığınız şoktan bir çıkın da ondan sonra düşünürsünüz düğün işini." Diyebildi.

Öyle sıkı sarıl ki...Where stories live. Discover now