Bölüm 9- Bazı şeyleri şansa bırakamazsın.

8.3K 405 34
                                    

Gizem parktan ayrılmak üzere arkasını döndüğünde Kerem'i gördü, ne söyleyeceğini bilemez şekilde ağzı açık bakakaldı. Kerem bir adım ilerleyip genç kıza iyice yaklaştı. Gizem'in yüzünü nazikçe ellerinin arasına alıp gözlerinin içine baktı.

"Ne ruhum nede gözlerim doymayacak seni izlemeye Gizem, ama kal desen kalamam da. Ben hayatından birkaç saat çal, benimle paylaş istiyorum. O kadar çok dövüştük ki, birkaç tanede güzel anı istiyorum senden. Bana birkaç saat tahammül edebilir misin?"

Gizem şaşkınlığın zirvesine çıkmış dünyaya oradan bakıyordu. Şu anın rüya olmadığından emin olmak için kendi bacağına cimcik attı. Yapayalnız dolanırken Kerem'i burnunun dibinde bulmak büyük bir sürpriz olmuştu. Ama bu sözler... Kerem'in ağzına yakışmayacak kadar güzeldi ve onu büyülemişti. Çok heyecanlandı, dizlerinin bağı çözülecek diye korktu bir an, ne yapacağını bilmiyordu. Yüzüm onun ellerinin arasında... Nasıl görünüyorum acaba? diye düşünürken yakaladı kendini, sonra silkelenip zihnini toplamaya çalıştı. Önünde iki seçenek vardı. Ya şimdi bu istediğinin imkansız olduğunu ona anlatır, ya da kulaklarında çınlayan daveti kabul ederdi, 'birkaç saat hayatından çal, benimle paylaş, birkaç güzel anımız olsun' mu demişti, ne demişti? Unutmuştu bile Gizem ve hatırlamadığı sözcükler karar vermesine yetmezdi, yeniden duymalıydı. Kaşları çatık zihninde cümleleri tararken, Kerem onun mimiklerini izliyor genç kızın ne düşündüğünü merak ediyordu. Onun vereceği cevaba kendini hazırlamaya çalışıyordu.

Gizem kaşları çatık ifadesiyle "Ne dedin? Cümleleri tekrar et, neler dedin az önce bana?" dediğinde Kerem korkuyla, ellerini geri çekti. Geriye doğru bir adım atmıştı ki Gizem sakince koluna dokundu onun

"Hayır, korkma... Kızdığım için sormuyorum. Sadece heyecanlandım, unuttum ve sen bana unutulmayacak kadar güzel şeyler söyledin az önce... Söyledin, söylemiştin dimi?" yaşadıklarının gercekliginden hala şüpheliydi.

Kerem yüzünü buruşturarak "Söylemiştim, ama beni dinlememişsin bile. Ve ben doğaçlama yapmıştım, şimdi nasıl hatırlayayım ki?" dedi bıkkın bir şekilde ellerini açarak. Gizem de üzgün bir ifadeyle dudak büktü "Sen unuttun, ben unuttum... Yani şimdi boşa mı gitti bütün cümleler?" Kerem ona yeniden yaklaşarak gülümsedi "Sen bana bağırma, beni dövme de, ben sana başka güzel laflar da ederim"

Gizem içindeki şımarık kızı özgür bıraktığından habersiz, yarım ağız bir gülüşle "Peki ne zaman edeceksin bakalım o güzel lafları?" diye sordu.
Gizem'in gülümseyişini gördüğü anda, parlayan güneşin bile sönük kaldığını düşündü genç adam

"Gülüşün hayatımda gördüğüm en parlak ışıktan bile daha aydınlık" derken Gözlerini Gizem'in dudaklarından alamıyordu, Genç kız içgüdüsel bir utançla dudaklarını topladı.

Kerem itiraz edercesine elini havaya kaldırdı "Hayır, bunu yapma, söndürme ışıkları... Devam et gülümsemeye" diyince Gizem yeniden gülümsedi usulca.

Kerem "Çok güzel, kesinlikle çook güzel" diye fısıldarken gördüklerine inanamaz bir tavırla başını iki yana sallıyordu ve bakışları hala kızın dudaklarındaydı. Gizem için böylesine apaçık izlenmek ayıptı. Sanki onun özeline dokunuluyormuş, sanki ona bunu zorla yaptırıyorlarmış, onu zorla güldürüyorlarmış gibi bir hisse kapılıp gülüşünü bozdu.

"Aaa tamam yeter, ne yapıyım canım? Diş macunu reklamlarındaki kızlar gibi saatlerce sırıtacak halim yok ya" diye patlayıverdi. Kerem'in hevesle izledigi manzarası elinden alınmıştı. Hüsranla ellerini alnına vurdu. Saçlarını yolarak dolanmaya başladı, bu laftan sonra yere göğe sığamazdı artık. "Sen beni mi sınıyorsun?" diye haykırdı.

Öyle sıkı sarıl ki...Where stories live. Discover now