⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 26/1

19.9K 1.1K 116
                                    

-26/1-

❝Lâl❞

Odayı incelerken gözlerim karşımdaki adama dönmüş ve ona odaklanmıştı. İçinde bulunduğum durumu anlamaya çalışıyordum. Beynim durmuştu. Aklıma çok tuhaf ve psikopatça teoriler doluşuyordu. Örneğin Valentino'nun olay olan o çok kıymetli eski sevgilisi Andrea'ya benzediğim gibi teoriler. Gerçekten bu olabilir miydi? Böyle bir şey mümkün olabilir miydi? Sırf eski sevgilisine çok benzediğim için bana kafayı takmış olabilir miydi? Paranoyak, takıntılı bir manyaktan mı bahsediyorduk şuan?

Tüm bunları kafamda evirip çevirirken çok daha farklı bir soru belirdi aklımda. Bir insan en fazla kaç kişiye benzeyebilirdi? Evet, bunu ciddi ciddi sorguluyordum çünkü kendimi kaçmış olduğum bir durumun içinde bulmuştum. Ben Azize olmaktan kaçmıştım. Bana, üzerime farklı bir kimlik yükleyen ailem bildiğim insanlardan kaçıp Valentino'ya sığınmıştım. Şimdiyse onun da beni bambaşka bir kalıba soktuğunu görüyordum.

Benim konuşamayacak kadar şaşkın olduğumun farkına varıp odukça sakin bir ses tonuyla söze girdi Valent. "Ne hissettiğini biliyorum. Ne düşündüğünü de."

Gerçekten biliyor muydu? Gerçekten mi? Şimdi tüm bu tuhaflıkların sırrı çözülmüştü. Evdeki yardımcıların bana neden öyle tuhaf baktıklarını, Luigi'nin bana karşı tepkili ve önyargılı oluşunu. Bir gün Luigi'yi haklı ve mantıklı bulacağımı söyleseydiler buna katiyen inanmazdım ama haklıydı işte. Vural'dan ömür boyu nefret edecek olsam da o dakika ister istemez onun bir zamanlar bana sorduğu soru beliriverdi aklımda. İnsan kaderine karşı çıkabilir mi Azize? En çok düşündüğüm soru hâline gelmişti bu soru. İnsan kendi kaderinden kaçabilir miydi? Soruyu değiştirip daha da derinleştiriyorum. İnsan kaderinden kaçsa da kurtulabilir miydi? Böyle bir şey mümkün müydü? Dünyanın bir ucundan diğer ucuna kaçmıştım, neden? Azize'nin kimliğinden kurtulmak için. Şimdi İtalya'daydım, hayatımın adamı dediğim Valentino'nun evinde. Bulunduğum odada Andrea kimliğine bürünmüştüm. Bu gerçek bir aşk mıydı yoksa saplantı mı? Kafam karışmıştı. Aklımda Valentino'yu aklamaya çalışıyordum. Bu yaptığı şeye mantıklı bir açıklama sunmaya uğraşıyordum çünkü onu seviyordum. Ama böyle bir şeyin ne tür bir açıklaması olabilirdi emin değildim. Belki de kendimi kandırıyordum. Ben ona âşık olmuş olabilirdim ama Valentino bana sırf Andrea'yla olan benzerliğim yüzünden yaklaşmıştı. Yoksa o barda aniden onu öpmem ve akabinde peşime düşmesi hiçbir şey ifade etmiyordu.

"Lâl."

Konuşmasına izin vermeden "Sen benim ne düşündüğümü nereden bileceksin?" diye tısladım. Bir korku filminde gibiydim. O durağan sakin hâlleri geldi gözümün önüne. Karanlık bir dünyaya ait olabilirdi ama şuan fark ediyordum da sözde olsa da asla gerçek anlamda onun bir psikopat olabileceğini düşünmemiştim. Tıpkı o infaz sahnesine şahit olduğum günkü gibi hissediyordum. Bambaşka bir Valentino'yla tanışıyordum. Daha önce hiç tanışmadığım bir Valentino'yla. Ben ne biliyormuşum ki zaten bugüne dek? Uyutuluyormuşum. Bebek gibi avutulurken aramızdaki tek gerçekçi kişi de nefret ettiğim Luigi'den başkası değildi. Buna inanamıyordum. İnfaz meselesinde pek haklı sayılmazdım, çünkü başında beri Valent'in yaptığı işi biliyordum, dolayısıyla o konuda benden sakladığı bir şey yoktu. Ancak bu konuda ne düşüneceğimi bilemiyordum. Aklım karmakarışıktı ve bir aptal gibi hissediyordum. Bir adım attım yerinde duran adama doğru. "Beyrut'taki otelde bana sen kimsin diye sormuştun, hatırlıyor musun?" Gözlerinin içine suçlayıcı bakışlarımla bakarken "Sen? Asıl sen kimsin Valentino?"

"Dinlersen anlatırım."

"Benim bir tahminim var."

Tüm sakinliğiyle karşımda duruyordu. Çırpınmıyordu ancak gözleri alev alev yanıyordu. Öfkeden mi yoksa başka bir duygudan dolayı mı bilemiyordum ama gözleri volkanik bir dağ gibi kaynıyordu. "Nedir?"

Halikarnas'ta Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - I ღBİTTİღWhere stories live. Discover now