⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 28/2

20.1K 1K 57
                                    

-28/2-

❝Valentino❞

Lâl'in Dublin'e gelirken yolda anlattığı şeyler... Tek kelimeyle korkunçtu. Bu bir şakaydı, demesini çok isterdim. Onun yıllarca böyle bir hayat yaşamış olmasına inanamıyordum. İnsanın yaşadığında delirebileceği türden bir travmaydı. Küçücük bir çocuğu sıcak bir yuva vaadiyle kandırıp evlat edinmek ve onu başka bir çocuğun yerine koymak. Tüyler ürpertici. Ve akıl dışı. Getirildiği evde henüz 17 yaşındayken tecavüze uğramasına göz yummak. Bir insan bunu nasıl yapabilirdi? Kendi çocuğu olmasa bile bir yabancının bunları yaşamasına nasıl tepkisiz kalabilirdi? Anlayamıyordum. Ve sanırım hiçbir zaman anlayamayacaktım.

Çalışma masasında dosyaları incelerken düşündüğüm tek bir şey vardı, Lâl. Lâl ve onun tepkileri. Her ne kadar onu kontrol altına almakta zorlansam da Andrea hakkında öğrendiği tüm gerçeklere rağmen beklediğimden hafif bir tepki göstermişti. O olaydan sonra ne dersem diyeyim kaçıp gideceğini düşünmüştüm. Ama yapmamıştı. Bir şekilde öfkesini gerektiği gibi dışa vurması gerekirdi ama vurmamıştı. Bu ilerleyen zamanlarda dalgalar hâlinde artarak aramıza girecek büyük bir krizin habercisi olabilirdi. Hatta buna neredeyse emindim. Lâl bana yansıtmadan içinde bir şeyleri onarmaya çalışırken, her şey normalmiş gibi davranırken içinde biriktirdiği büyük bir tahribat olduğunu anlamak güç değildi. Hiç beklemediğim bir anda onu kaybetmek istemiyordum. Bu yüzden ona ihtiyacı olan zamanı vermem gerekiyordu.

İşlerimi bitirmiştim. Duştan çıkmış saçlarını kurularken bana doğru yürüyen kadının parıldayan yüzüne baktım. Yorgun ve karmaşık görünüyordu. Yıpranmış. Ancak belli etmemeye çalışıyordu. "Merhaba." dediğinde aynı şekilde karşılık verdim. "Merhaba."

"Toplantın bitmiş."

"Evet. Sıkıldın mı?"

Biraz, der gibi tepki verdikten sonra "Sıkılmış olabilirim. Beni eğlendirmen için her türlü teklife açığım." diyerek kucağıma oturduğunda şaşırmıştım. Ve ister istemez bu hamlesi beni harekete geçirmişti. Kendime hâkim olmam gerektiğini biliyordum. Ona zaman vermeliydim. Bir şeyleri kanıtlamak için bana yaklaşıyor olabilirdi. Kafasının karışık olduğunu biliyordum ve kafa karışıklığını kullanıyormuş gibi görünmek istemiyordum. Beni gerçekten isteyip istemediğini elbette bilemezdim ama ona düşünmesi ve öğrendiklerini sindirmesi için zaman vermeliydim. Bu yüzden "Yol yorgunuyuz, duş almalıyım." bahanesiyle banyoya girdim. Sertleşmiştim. Onu deli gibi istiyordum. Tüm benliğimle. Soğuk bir duşla zor da olsa kendime geldiğimi hissediyordum. Şimdi kendime kızıyordum. İstemsizce ona zarar verdiğim için kendime öfkeleniyordum. Başımdan aşağı buz gibi soğuk su vücudumda şok etkisi yaratırken ben öfkeyle yumruğumu duvara geçirmiştim. Ne benim duyduklarım ne de onun öğrendiği şeyler kolay sindirilebilecek şeyler değildi. Onun yıllardır taşıdığı bir yarası vardı ve ben Andrea hayalimle farkında olmadan onun yarasına zarar vermiştim.

Duştan çıkıp giyindiğimde çok güzel bir melodi dolmuştu kulağıma. Hoş sesin peşinden gidiyordum ve ses beni suitin diğer yanına götürüyordu. Eşsiz melodilerin sahibi piyanonun başındaki kadının ince parmaklarıydı. Gerçekten güzel çalıyordu. Büyülenmiştim.

Gecikmiş sevgililer günü hediyesini verdiğimde yüzünün aydınlandığını görmek her şeye değerdi. Onu mutlu etmek bana da tarifsiz bir duygu yaşatıyordu. "Bu ne?"

"Sevgililer günü hediyen."

"İyi de sevgililer günü geçti."

"Biliyorum." İç geçirirken tam olarak sevgililer günü gecesinde başımıza gelenleri hatırladım. Onun korku dolu yüzünü. Ne kadar endişelendiğini. "Sevgililer günümüz pek iç açıcı geçmedi, farkındayım. Silahlar, kaos..."

Halikarnas'ta Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - I ღBİTTİღWhere stories live. Discover now