46| TEKLİF

3.4K 153 318
                                    

medyaya rusça bir müzik bıraktım bölümü okurken dinlersiniz diye, keyifli okumalaaarr😚

Hamile olduğumu öğrenmemin üzerinden yaklaşık olarak bir hafta geçmiş, o süre zarfında ailelere ve yakın çevremize bu haberi duyurmuştuk. Zorlu bir haftayı da böylece geride bırakmayı başarmıştık.

Annem ilk başlarda fazla bir tepki gösterse de sonrasında anneanne olacağını anlayıp biraz daha ılımlı yaklaşmıştı. Onun da benim yaşlarımda evlenip hamile kaldığını biliyordum. O nedenle kendisinden bildiği için bana sinirli kalamamıştı.

Babam ise daha çok ne yaparlarsa yapsınlar modundaydı. Nick ile tanıştıklarında ona kanı ısınmıştı ve ona güvendiği için çok üzerinde durmamıştı. Lakin arada bir laf atıp hatırlatmaktan da gocunmuyordu.

Her şeye rağmen onlar benim ailemdi, beni iyiye yönlendiriyorlardı ama bir hata yaptığımda da arkamda duruyorlardı. O yüzden hayattaki en değerli varlığım onlardı...

Nick'in ailesini söylememe gerek bile yoktu. Annesi sevinçten havalara uçmuştu. Öyle ki yurt dışındaki evlerini satılığa çıkarıp buraya taşınma kararı almışlardı. Böylece hem bize, hem de doğacak torunlarına yakın olacaklardı.

Hayatımda bir hafta önce pürüz çıkaran her şey o kadar rahat yoluna girmişti ki hayret etmeden edemiyordum. Aklıma taktığım tek bir şey vardı. Onu da yakında Nick'ten almak zorundaydım zaten.

Aklımdaki düşünceleri daha sonra düşünmek amacıyla erteleyip odağımı şu ana verdim. Nick'in evinin kış bahçesinde oturmuş bizimkilerle sohbet ediyorduk. Claire ile Bash bizim gibi çift kişilik koltukların birisinde, Jenna ile Kol da tekli koltuklarda oturuyorlardı.

Bir yandan da Nick'in telefonundan klasik müzik açıyordum. Bebeğime iyi gelmesi için şimdiden dinlettirmeye başlamıştım. Nick klasik müziklerden pek haz etmese de benim yüzümden sabah akşam evde duymaya maruz kalıyordu.

Unutmadan, şu geçen günlerin hayatıma yaptığı diğer bir değişiklik de onun evine taşınmış olmamdı. Eşyalarımı zor da olsa onun evine sığdırabilmiş, özellikle bu kadar çok kıyafetimin olması hakkında ufak bir tartışma yaşamıştık. En sonunda da bu kattaki odalardan birisini sığmayan kıyafetlerimiz için ortak kıyafet odası yapma konusunda uzlaşmaya vararak konuyu noktalandırmıştık.

Babamın tuttuğu eski evin kira sözleşmesini çok önceden imzaladığımız için orası şimdilik duruyordu. Daha kıyafetlerimi ve kişisel eşyalarımı buraya getirmiş olmama rağmen sıkıntı yaşıyorsak tamamen taşınsam ne olurdu düşünmek dahi istemiyordum.

"Kapatır mısın şu klasik müziği artık? Cidden gerilmeye başladım."

Kol'un söylediklerine omzumu silkip sesini biraz daha artırdım. Ellerimi karnıma yerleştirip gülümserken "Hamileyim ben," dedim onun söylediklerine karşılık. Hamile olduğumu öğrendiğimden beri her şeye tepkim bu yöndeydi.

Birisi yemekte masadan bir şey uzatmamı istediğinde bile direkt hamile olduğumu öne sürüyor ve hiçbir şeye karışmıyordum. Sonuçta karnımda bir can taşıyordum. Tabii ki bana katlanacaklardı.

Onlar kendi aralarında sohbete dalarlarken ben de içten içe bebeğimle konuşmaya başladım. Bu aralar sık sık yaptığım bir diğer şey de onunla konuşmaktı.

Onu ne kadar çok seveceğimden, çevresinde onu daha şimdiden benimseyen bir sürü insanın bulunduğundan, babasının harika bir adam olduğundan, her ne kadar sert görünse de içinde bir çocuğun yer edindiğinden bıkmadan bahsediyordum ona. Yalnız kaldığımda ise bunları dışa döküyordum.

Daha şimdiden onunla aramızda kocaman bir bağ olduğunu hissedebiliyordum. Henüz karnım doğru düzgün şiş bile değildi ama yine de bu şu ana kadar hissettiğim en güzel bağdı. Doktor kontrolünden öğrendiğimiz kadarıyla üç haftalıktı ve ben onun varlığından çok kısa bir süredir haberdarken böyleyse doğduğunda ne yapardık bilemiyordum.

Ellerimin üzerinde hissettiğim eliyle Nick'e döndüm. Gülümseyerek ona bakarken o da aynı şekilde bana karşılık vermişti. Ardından elini belime yerleştirip beni kendisine çekti. Sırtımı ona yaslayıp bacaklarımı da uzattıktan sonra koltuğun kol koyma yerinden hafifçe aşağı sallandırdım.

Bir elini arkamdan karnıma yasladığında "Bir problem yok, değil mi?" diye sordu. Kafamı hızla sağa sola salladım. Birkaç gecedir uykularımızı bölen mide bulantılarımı kastediyordu. Neyse ki şu anlık iyiydim.

"Bu hafta sonu doktora gittiğimizde bu konuyu konuşacağım. Herhangi bir ağrı ya da acı çekmemen için bir şeyler yapsınlar."

Gözlerimi devirme isteğimden son anda vazgeçip onu duymazdan geldim. Bir de bunu çıkarmıştı. Neymiş, beyefendi buradaki doktorlara güvenmiyormuş. O yüzden de başka bir ülkede iyi bir doktor bulmuş, oraya gidecekmişiz.

Oysa ben hafta sonumu yatıp dinlenerek geçirmek istiyordum. Fakat Nick açısından içler pek öyle değildi. Yoksa hamile hâlimle beni dünyanın ta bir ucundaki Norveç'e sürüklemek aklının ucundan bile geçmemeliydi. (y/n: coğrafi bilgim sıfır arkadaşlar umarım norveç dünyanın ta bir ucundadır salladım biraz burayı her şey normalmiş gibi okumaya devam ^^)

Nick benim bu sakin hâllerime alışamazcasına "Niye sessizsin?" diye sorduğunda onu azarlayıp "Sussana! Bebeğimle konuşuyorum şurda," dedim. Bu aralar dışımdan konuşmak yerine hep içimden konuşuyordum ve anlaşılan o bu duruma kolay kolay alışamayacaktı. "Ne diyor peki bebeğimiz?"

"Diyor ki, annemin parmağına kocaman bir yüzük ne kadar çok yakışır. Eğer babam olacak o herif anneme yüzük almazsa bir ay geç gelirim diyor."

Yüksek sesli kahkahası ortamda yankılandığında diğerlerinin de bakışları bizi bulmuştu. Onlara ne var dercesine kafamı sallayıp tekrar konuştum. "Ne? Aramızda bir şey konuşuyoruz, dönsenize önünüze. Hamileyim ben."

Onları umursamadan tekrar Nick'e çevirdim bakışlarımı. Ben ona beklentiyle bakarken o dudaklarıma ufak bir öpücük kondurup konuyu geçiştirmekle yetinmişti. Ama ben ona bunu gösterirdim. O teklif nasıl olursa olsun bana yapılmak zorundaydı!

"Kol."

"Efendim, hamile?"

Gözlerimi kısıp sinirle ona baktım. Ardından refleksle tekrar "Hamileyim ben. Biliyorsun değil mi?" diye sordum. Artık alışkanlık olmuştu, her cümlemin sonuna ekleme ihtiyacı hissediyordum.

"Neyse, benim canım böğürtlenli cheesecake çekti."

"Eee?"

"Gidip alsana ya!"

"Bana ne kızım senin aşerdiğin şeyden. Sevgilin gitsin alsın."

"Özlerim ki ben onu. Git al işte, ben senin ellerinden yemek istiyorum."

İstemediği her hâlinden belli olurken oturduğu yerden kalktı ve kendi kendine homurdanarak evin çıkışına doğru ilerledi. Kapıyı çarpıp gitmeden önce "Millet sevişiyor, olan yine bana oluyor!" diye bağırmayı da ihmal etmemişti.

Nick yanımda eğlendiğini belirten yüz ifadesiyle onun gidişini izlerken "Sen de hiç sırıtma öyle. Çekil şurdan," diyip üzerimdeki kollarını ittim. Sesimdeki siniri gizlemeye çalışmıyordum çünkü artık onun da bir şeyleri fark edip bana o teklifi yapmasını istiyordum.

Alt tarafı bir evlilik teklifiydi. Bu kadar zor olmamalıydı!

Ama ben de Nina isem bundan sonraki her günü onun burnundan getirmesini iyi bilirdim. Ta ki istediğimi alana kadar...

bebeklerim rica etsem okuyup vote atmadığınız bölümlere vote atar mısınız? okunmalar baya iyi artıyor azıcık da oylar artsa fena mı olur🥺

deniz kızı ile sarhoşlar masalıWhere stories live. Discover now