3| YAKINLAŞMA

9.7K 375 328
                                    

"O imza buraya atılacak!"

Sinirli sinirli elleriyle masaya vuruyor, dakikalardır beni iş yaptığı kişi sanıp ortaklık yapmaya ikna etmeye çalışıyordu. Ben ise ona açıklama yapmaktan bıkmış bir durumdaydım.

"Nick şu kahveni içer misin artık?" dedim bıkkınlıkla. Şu an benimle burada baş başa oturmuş, güzelce sohbet etmek varken niye ortaklık yapmayı kabul etmediğimi sorguluyorduk.

Tanrım, benim payıma düşen bu muydu gerçekten?

Kafasını iki yana salladı. Dengesini sağlayamamış olmalı ki kafası birkaç saniye daha öylece sallandı. Sonra kafasını arkaya yatırıp koltuğa iyice yayıldı. İstemsizce kahkaha atmaya başladım bu hâline.

Şu an o kadar tatlı gözüküyordu ki gözüme...
Ne yapsaydım, arada sarhoş mu etseydim ki ben bu adamı?

"At lan artık şu imzayı!"

"Off tamam, imzalayacağım."

Kafasını kaldırıp masaya bir bakış attı. Sonra ise kaşlarını çatarak "Kağıt nerde?" diye sordu. Gözlerimi devirdim. Kağıt en başından beri yoktu zaten, sarhoş kafayla ayırt edemiyordu sadece.

Masadaki ılımış olan filtre kahveyi elime alıp koltuğa ilerledim. Yanına oturup dizlerimin üzerinde dengemi sağlarken kahveyi zorla ağzına tuttum. Zar zor birkaç yudum almasını başarabilmiştim sonunda.

"Niye sarhoş olacak kadar içtin ki sen?"

Söylene söylene itiraz etmesine fırsat bile tanımadan tekrar içirttim kahveden. O da öylece beni izliyordu. Cidden de bu hâliyle bebek gibiydi.

Kahvenin çoğunu içtiğinde bardağı elimden alıp masaya bıraktı. Daha fazla içmek istemiyordu anlaşılan.

Oturduğum yerden ayaklanıp kahve bardağını da aldıktan sonra mutfağa ilerledim. Aynı zamanda da makarna tabağındaki kalan makarnaları çöpe dökmüştüm. Nasıl olsa işim bitene kadar o içeride sızardı. Ben de gece boyunca onu izlerdim.

Bulaşıkları yıkadıktan sonra kurumaya bıraktım. Kahve makinesine ilerleyip içerisine kapsülü koydum ve bardak alıp kahvenin olmasını beklemeye başladım.

O esnada boynuma vuran nefes alış verişleriyle istemsizce arkamı döndüm. Anında mavi gözleriyle birleşmişti gözlerim. Öyle bir renkti ki bu her göz göze geldiğimizde içimin titremesine bir türlü engel olamıyordum.

İlk defa bana bu kadar yakındı. Bu gece ona ne olduğu konusunda bir fikrim yoktu ama bu hâli beni gerçekten mutlu ediyordu. Normalde en ufak bir rastlantı bile olsa yakınlaştığımızda araya mesafeyi koyan daima o olurdu.

Elimi kalbimin üzerine koymamak için âdeta direniyordum. Heyecandan elimi nereye koyacağımı bilemezken kalçamı arkamdaki tezgaha yaslayıp oradan destek aldım.

Kalp atışlarımı duyuyor olamazdı, değil mi?

"Sakin ol, sadece su içmeye geldim."

Yüzünde hafif bir gülümseme yer aldığında az önce zorlukla içirdiğim kahvenin etkisini yavaş yavaş göstermeye başladığını fark etmiştim. Yani bu da demek oluyordu ki şu an ayıktı ve kendi iradesiyle bana bu kadar yakınlaşmıştı!

Sakin ol Nina, alt tarafı adamın gözlerine baktın. Sadece biraz fazla yakınsınız. Bu kadar küçük bir şeye de heyecanlanmaman gerekiyor. Sakin ol. Şu an onun yüzünde kocaman bir bok emojisi varmış gibi hayal et ve sakın etkilenme!

Tamam dürüst olacağım, bunların hiçbirisi işe yaramıyor. Çünkü şu an bana doğru yaklaşıyor!

Ben ona umutla bakarken o alnını alnıma dayamış, gözlerini kapatmıştı. Kafamı yukarıya kaldırmaktan boynum ağrımaya başlamıştı ama bu şu an umursayacağım en son şey bile değildi.

Kollarımı çekine çekine boynuna doladım. En ufak bir hareketimle bile anın büyüsünü bozmak istemiyordum. Bu anın sona ermesinden o kadar çok korkuyordum ki...

"Bu yaptığımız doğru değil. Neredeyse kardeşim yaşındasın, Nina. Neden ben?"

Bunu bana sormaktan çok kendisi anlamaya çalışır gibi söylemişti. Hoş, ben de nasıl anlatabilirim bilemiyordum zaten. Öyle birden bire, hiç beklenmedik zamanda gecenin bir vakti görmüştüm onu. Ertesi sabah aklımdan bir türlü çıkaramamıştım. Sonra da işin içine kızlar girmişti zaten.

"İlerisini düşünmüyorsun. İlişkimiz olsa bile etrafım seninle aramızdaki yaş farkını sürekli konuşacak kişilerle çevrili. Üstelik ailen... Gerçekten benim gibi birisiyle birlikte olmanı onaylayacaklarını düşünüyor musun?!"

Bunları daha önce konuşma fırsatımız olmamıştı. Düşünmemiştim de. Hem ikimiz de gerçekten istersek her şeyin üstesinden gelebilir, her şeyi beraber atlatabilirdik. Aramızdaki yaş farkı aşka engel olmazdı ki.

"Bunların hiçbirisi aşılamayacak engeller değil. Sadece böyle bir yükün altına girmek istemiyorsun!"

Sinirle ağzımdan çıkan kelimelere engel olamazken gözlerini açıp yavaşça geri çekildi. Ben de istemsizce kollarımı çözmek zorunda kalmıştım. Söylediklerime hiçbir cevap vermemişti ama ben susmayacaktım.

"Ne yapmamı istiyorsun Domenic, sana abi dememi falan mı? Cidden bunu mu istiyorsun benden?!"

"Evet... Doğru olan bu."

"Senin düşüncen bu!"

Sinirle ellerimi saçlarımın arasında gezdirip arkamı döndüm. Kollarımı mutfak tezgahına yaslayıp sakinleşmek adına birkaç saniye öylece bekledim. Lanet olsun, ağlamak istemiyordum! En azından şu an değil.

Biraz olsun sakinleştiğimden emin olduktan sonra yüzüne bakma gereği bile duymadan "Gecenin bu saatinde, neredeyse kardeşin yaşındaki bir çocuğun evinde ne işin var o zaman senin?" diye sordum yine sinirlenmeye başlarken.

Adım seslerinden mutfaktan ayrıldığını anlayabiliyordum. Birkaç dakikanın ardından evimin kapısı sertçe çarparak kapatılmış, geriye benimle birlikte kocaman bir sessizlik kalmıştı...

deniz kızı ile sarhoşlar masalıWhere stories live. Discover now