27| HASTA

4.8K 185 232
                                    

Masada geçen saçma sohbete kulak asmamaya çalışırken mideme giren krampla yüzümü buruşturdum. O son bardağı içmeyecektim. İçki fazlasıyla ağır gelmişti bünyeme.

Nick yanımda diğer insanlarla konuşuyor, ben de kafam onun omzuna yaslı bir şekilde uyukluyordum. Evet, tam anlamıyla uyukluyordum.

Şu an kendimi o kadar kötü hissediyordum ki onu burada bırakıp gidecek hâlim bile yoktu. Birden sebebini anlayamadığım bir ağırlık çökmüştü üzerime. Fakat ben içkiden dolayı bu kadar kötüleştiğime inandırmak istiyordum kendimi.

Ortamdaki eğlence son bulmuş, çoğu kişi dağılmıştı. Çalışanlar boşalan masalardaki içki bardaklarını falan toplarlarken arkada da temposu daha düşük müzikler çalıyordu. Biraz da uykumun gelmesine ve vücudumun mayışmasına sebep olan şey buydu sanki.

Nick masadaki diğer adamlarla sohbete dalmışken beynimin içinde yankılanan mekandaki seslere o kadar çok dalmıştım ki "Neyin var?" diye kulağıma fısıldadığında bana sorup sormadığını bile ayırt edememiştim.

Gözlerimi aralayıp ona aşağıdan bir bakış attım. Bana soruyordu. Kafamı omzundan kaldırmadan "Midem bulanıyor," diye mırıldandım. Ardından da geri kapattım gözlerimi. Sıkıntılı bir nefes aldığını işitmiştim fakat üzerinde durmayıp ağrının geçmesini ümit etmeye başladım.

Halihazırda belimde olan eli karnıma uzandığında yavaşça daireler çizmeye başlamıştı tam da ağrının olduğu yerlerde. Bu hareketi biraz daha rahatlamama sebep olurken "İstiyorsan gidelim," dedi. Sanki dakikalardır bunu sormasını beklermiş gibi başımla onayladım onu.

Üzerimdeki takım elbisesinin ceketini üzerimden çekip ona uzattım. Omzuna yattığım için kar beyazı elbisem sıyrılınca Nick örtmüştü bu ceketi üzerime. Ceketi elimden alıp düzeltti. Ardından bir kolunu, koluma geçirdiğinde "Üşüme," dedi. İtiraz etmeden ceketi bana giydirmesine izin verip oturduğum yerden ayaklandım.

Masadakilerle kısaca vedalaşmamızın ardından çantam ile telefonumu alıp Nick'in ardından ilerlemeye başladım. Beni evime onun bırakacağını anlamak zor değildi.

Mekandan çıkış yapıp valenin arabayı getirmesini beklerken cekete iyice sarıldım. Bir anda sıcak ortamdan soğuk ortama çıkınca fazlasıyla üşümüştüm. Neyse ki bu kısa sürdü. Nick'in arabası çok geçmeden tam önümüzde durmuştu.

Fazla vakit kaybetmeden arabada yerlerimizi aldığımızda kafamı geriye yaslayıp camdan dışarıya bakmaya başladım. Yavaş yavaş gözlerim kapanırken direnme gereği duymadım. Evime geldiğimizde beni uyandırırdı zaten.

Arabanın taşlı yoldaki ufak sarsılmaları uyumamı zorlaştırırken bir anda gelen kusma isteğiyle "Durdur arabayı!" dedim aceleyle. İtiraz etmeden arabayı hızla kenara çektiğinde kapıyı açıp yolun kenarına bıraktım kendimi. Dizlerimin üzerine çökerken çimenlik alana midemde ne var ne yoksa kustum.

İşim bittiğinde dizlerimin üzerinde durmaya son verip asfalta oturdum. Nick elinde su şişesiyle yanıma geldiğinde uzanıp elinden aldım şişeyi. Birkaç kez ağzımı suyla gargara yaptıktan sonra oturduğum yerden zorlukla ayaklandım.

Nick'e ufak bir bakış attığımda sanki ne yapacağını bilememiş gibi endişeyle bana baktığını fark ettim. Elleriyle önüme gelen saçlarımı geriye atarken "Şimdi daha iyi misin?" diye sordu. Kafamı olumlu anlamda salladım. Midemin bulantısı geçmese de biraz olsun rahatlamıştım.

İyi olduğuma ikna etmek için zoraki bir gülümseme kondurdum yüzüme. Böyle durumlarda fazlasıyla tedirginliğe kapılıp doğru dürüst düşünemediğini biliyordum. Birazdan hastaneye gitmeye kalksa şaşırmazdım.

deniz kızı ile sarhoşlar masalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin