13| YÜZLEŞME

6.4K 262 218
                                    

Kızların gazıyla geldiğim şirketten içeri girdiğimde her zamanki tanıdık yüzleri gördüğüm için yabancılık çekmedim. Sanki onun şirketi değil de benim şirketim gibi rahat girip çıkmaya iyice alışmıştım.

Kızlara her şeyi anlattığımda Nick'e baya bir güzel dileklerini (!) göndermişlerdi. Sonra da yaptığı şeylerden sonra hiçbir şey olmamış gibi davranan ben, iyi bir azar yemiştim onlardan.

Okul çıkışı konuşup beni gaza getirmeleri sonucu soluğu direkt burada almıştım. Bunca zaman görmezden geldiğim tüm şeyleri gün yüzüne çıkaracak, gerekirse ondan uzak bile duracaktım. Beni umursamayan bir insan için yeterdi bu kadar çabalamam.

Onun odasının bulunduğu kata geldiğimde beni Sarah karşılamıştı. Tam bana gülümseyip bir şey söyleyecekken "Merhaba Sarah. Güle güle Sarah," diyip yanından ayrıldım. Gözüm hiçbir şeyi görmüyordu bugün.

Odasının önüne geldiğimde derin bir nefes alıp açtım kapıyı. Nick arkası dönük bir şekilde dışarıdaki manzarayı seyrederek telefonuyla konuşuyordu. Benim içeriye girdiğimi fark etmesine rağmen bakma tenezzülünde dahi bulunmamıştı.

Ayağımdaki botları yere çarpa çarpa yanına ilerledim ve bir anda telefonu kulağından çekip aldım. Kiminle konuştuğuna ufak bir göz atışımın ardından telefonu karşıdaki kişinin yüzüne kapattım. Neyse ki Bash ile konuşuyordu da bir sıkıntı çıkmazdı.

Bana anlamsız bakışlar atarken "Otursana," dedim odasındaki çift kişilik deri koltukları işaret ederken. Ardından ekledim. "Benimle dün konuşmak istiyordun. Konuşacağız."

Elimdeki telefonu kapatıp çalışma masasına bıraktım. Telefonuna gelecek herhangi bir bildirimin onun ağzına sıçmama engel olmasını istemiyordum. Bu sefer kolay kolay kurtulamayacaktı elimden.

Kolumdaki sırt çantamı rastgele bir yere bıraktım ve deri koltukta yerini almış olan Nick'e gözlerimi kısarak baktım. Bunu yapmamın amacı ona daha da sinirlenmek istediğimdendi. Şu ana kadar bana yaşattığı her şeyin aklıma gelmesi için de zaman kazanıyordum bir nevi.

Odada öylece tur atarken kollarımı göğsümde bağlayıp şu ana kadar içimde tuttuğum her şeyi anlatmaya bir yerinden başladım.

"İlk olarak, her istediğin bir an önce olsun bitsin istiyorsun. Bu, sende en nefret ettiğim özelliklerinden sadece birisi. Kafana koyduğun her şeyi sonuçlarını düşünmeden yapıyorsun ve karşındaki kişinin duygularını önemsemeden hareket ediyorsun!"

Bir şey söylemeyip bana bakarken sessiz kalmasından daha da cesaret alarak devam ettim konuşmama. En azından ilgili bakışlarından beni dinlediğini anlamıştım. Yoksa iyice sinirlenip saçlarını koparma isteğime engel olamayabilirdim.

"Sanki sana bir şeyleri silah zoruyla yaptırıyormuşum gibi davranıyorsun. O kadar zoraki konuşturuyorum ki seni, sen böyle yapınca kafanı duvarlara vurasım geliyor. Çok nadir uzun uzun konuştuğun zamanlarda da  umursamaz oluyorsun! Hareketlerine bir türlü anlam veremiyorum. Bana çocuksu davrandığımı söylüyorsun ama kendin hoşuna gitmeyecek birtakım davranışlarda bulunduğum için beni denize itiyorsun! Bu arada bu konuyu da unutmuş değilim. Üstüne üstlük yüzsüz gibi ertesi gün yanıma gelip benimle konuşmak istediğini söylüyorsun ya!"

"Şimdi konuşabilir miyim?"

Odada volta atmaya son verip ona döndüm. Kollarımı göğsümden çözerken "Hayır!" diye bağırdım. Daha söyleyecek çok şeyim vardı. En heyecanlı kısmını da sona saklamıştım.

"Duygularıma karşı en ufak bir saygın yok. Beni görmezden gelmeye bayılıyorsun! Sanki her şeyi kaldırabilecekmişim gibi benimle konuşurken laflarına dikkat bile etmiyorsun. Neyim ben, kalp kırman için icat edilmiş olan bir makina mı?!"

"Nina-"

"Sus. En sona hakaretlerimi sakladım daha, az sabret!"

Oflayıp eliyle dizine vurarak ritim tutmaya başladı. Beyefendi beni 2 dakika dinlese ölecekti sanki!

"Bundan sonra abim gibi mi olmak istiyorsun? Tamam, öyle ol! Ben senin yüzünden sinir hastası olup şu gencecik yaşımda ruh sağlığı merkezlerinde çürüyeceğim ya! Aç şu gözlerini de önündeki sana deli gibi aşık olan kızı gör."

Bana öylece bakmaya devam ederken yanına doğru adımladım ve "Şimdi de güvenliği çağırıp beni buradan kovdurtacaksın, değil mi? Benim duygularım senin için önemsiz zaten. Rezil olsam da olur, değil mi? Nasıl olsa ben alınmam!" dedim sinirle. Kendi kendime kurup yine kendi kendime sinirleniyordum.

Oturduğu koltuğun kol dayama yerine tek bacağımla oturup ona bir bakış attım. Sanırım ilk defa ona üstten bakıyordum. Çünkü boyu benden uzundu.

"Şimdi konuşabilirsin. İzin veriyorum."

"Özür dilerim..."

Onun mavi gözlerinden bakışlarımı çekemezken "Unuttuğun bir şey kaldı mı?" diye sordu alayla.

Ellerimi yanaklarına yerleştirip "Bir de sözlerini tutmuyorsun," dedim yanaklarını sıkarken. Bunu yapmamdan nefret ediyordu ama ben bir türlü vazgeçemiyordum.

Bana öyle saf saf bakarken sinirimin çoktan uçup gittiğini anlamıştım. Yüzlerimiz arasında ufak bir mesafe vardı. Beynim tüm düşünme işlevini yitirmişken ona doğru yaklaştığımı hissediyordum.

Dudaklarımız arasında ufacık bir mesafe kalmışken "Sadece bir kere düşünmeden hareket etsen?" dedim beklentiyle. Bir anda dudaklarımın üzerinde hissettiğim baskıyla sanki bunu bekliyormuşum gibi ellerim ensesini buldu.

Kalbim heyecandan yerinden çıkacakmış gibi hissediyordum. Aniden belimden tutup beni kendisine çekmesiyle kucağına düştüm. Bundan cesaret alarak parmaklarımı saçlarının arasında gezdirmeye başladım.

Odanın kapısının bir anda açılmasıyla zor da olsa geri çekildim. Hızla oturduğum kucağından kalkarken kapıdaki bize mal mal bakan Bash'e kaçamak bir bakış attım. Aptal çocuk gelecek zamanı bulmuştu!

"Ne sikim oluyor lan burada?"

Nick sinirle bir küfür mırıldanıp oturduğu yerden ayaklanırken "Ben en iyisi gideyim," dedim ve çantamı alır almaz koşar adım ayrıldım oradan.

Odadan çıktıktan sonra telefonumu çıkarıp Claire'i aradım. Büyük ihtimalle diğerleri de yanında benden haber bekliyordu. Telefon açıldıktan sonra karşı taraftan herhangi bir ses gelmesini bile beklemeden "Beni öptü!" diye çığırdım.

Gerisi de malumunuz. Gıybet falan yani.

deniz kızı ile sarhoşlar masalıWhere stories live. Discover now