23| HİSLER

5.3K 215 306
                                    

Dışarıda çok hafif bir yağmur vardı. Pencereye vuran sesler eşliğinde sıcacık kahvemi yudumluyordum. Bir yandan da dizimi izliyordum. Saat gece yarısını çoktan geçmişti ama yarın cumartesi olduğu için takılmıyordum saate.

Ben gayet rahat bir şekilde dizimi izlerken telefonumun çalmasıyla sona ermişti tüm keyfim. Aramayı görmezden gelip dizimi izlemeye devam ettim. Lakin tekrardan ısrarla çalmaya devam etmişti.

Oflayıp elimdeki kahve bardağını karşımdaki sehpaya bıraktım. Koltuğun bir ucundaki telefona uzanıp kim olduğuna baktığımda istemeyerek yanıtladım aramayı. O esnada da kahve bardağını tekrardan elime alıp bir yudum almıştım.

"Kapının önüne çık."

Kaşlarımı çatmama engel olamadım. Sesi biraz garip geliyordu. Şu an evimin önünde olması da ayrı bir cabasıydı. Ayrılmamıza rağmen benden ne istiyordu bir türlü anlam veremiyordum.

"Ne saçmalıyorsun sen? Bu saatte aşağı falan inemem!"

"Çık dediysem çık, Nina. Yoksa sitenin içinde aşağı inmen için bağırırım. Herkesi rahatsız etmemi istemezsin, değil mi?"

Kesin yine içip gelmişti. Normalde ayık kafayla olsa bu çocuksu tavırlarına şahit olmazdım. Bunu bilecek kadar iyi tanıyordum onu.

Üzerimdeki oversize siyah tişörtü ve kafamdaki kocaman dağınık topuzu umursamadan evin anahtarını alıp sinirle ayrıldım evden. Herhangi bir aptallık yapmaması için acele ediyordum.

Merdivenleri hızlı hızlı inip apartmandan ayrıldığımda yağan yağmur beni hafiften ıslatmaya başlamıştı. Ben de adımlarımı olabildiğince hızlandırıp sitenin girişine doğru ilerledim.

Siteden çıkar çıkmaz gördüğüm arabasına yönelttim adımlarımı. Tam arabasının önünde durduğumda ön koltuğu açmıştı binmem için. İtiraz etmeden içeriye girdim ve arabanın kapısını kapatıp sinirle ona döndüm.

"Sen kendini ne sanıyorsun?!"

Kafasını bana çevirip geriye doğru yasladı. Beni kısa bir süre süzdükten sonra öylece bana bakmaya başladı. Yüzünde ufak bir gülümseme oluşurken "Yüzünü görmek istedim," dedi. Sesi garipti. Sanırım dünden sonra grip olmuştu. Üzerine bir de içince hâliyle kafası fazla güzeldi.

"Nick sen tam bir aptalsın."

Sessiz kaldı. Mavi gözleriyle saf saf yüzüme bakıyor, sonra duraksayıp gülümsüyordu. Tanrım, ne yapacaktım ben bununla?

"Ben tam bir aptalım..."

"Evet, biliyorum."

Uzanıp bir elini yanağıma yerleştirdi. Sanki incitmekten korkarmış gibi yavaşça okşamaya başladığında elimi bileğine yerleştirip kendimden uzaklaştırdım. Neyi amaçladığını anlayamıyordum artık. Bana umut veriyordu ve ben bunu istemiyordum. Tekrar hayal kırıklığı yaşamak istemiyordum...

"Evine git artık Nick."

"Eve gitmek istemiyorum."

Yine derin bir sessizlik oluştu arabada. Onu evime davet edeceğimi düşünüyorsa yanılıyordu. Asla böyle bir şey yapmazdım. En azından şu anki aklımla böyle bir şey yapmaya kalkışmazdım.

Aramızdaki sessizlik gitgide artarken buna son vermek amacıyla arabanın kapısına uzandım ama benden hızlı davranıp kilitlemişti arabayı. Derin bir nefes aldım. Yönümü tekrardan ona çevirdiğimde kendimi sakin kalmaya zorlayarak konuşmaya başladım.

"Biz ayrıldık Nick. Bunun farkında mısın bilmiyorum ama bundan sonra görüşmemiz için ortada hiçbir neden yok!"

"Farkındayım. Şu an kendimi boşluktaymış gibi hissediyorum. İşlerime vakit ayırmak istediğimi söyledim ama her şey bok gibi gidiyor ve tek ihtiyacım olan seninle konuşmakmış gibi hissediyorum."

"Bunun bir anlamı yok artık."

Derince bir nefes aldı. Bana kendisini fazlasıyla açmıştı. Bu beni şaşırtıyordu. Çünkü Nick duygularını kolay kolay belli eden birisi değildi. Genelde ilgisiz davranırdı. Sevdiği kişilere karşı bile değişmiyordu tavırları.

Kendisini bu açıdan yanlış yetiştirmişti ya da duvarların arkasına saklanmayı tercih ediyordu, bilemiyorum. Yalnızca bana niye bu şekilde davrandığını ve neden ilgisizmiş gibi gözüktüğünü merak ediyordum.

"Artık böyle, birbirimizi önemsemiyormuş gibi mi davranacağız?"

"Nick..." diye konuşmaya başlayacaktım ama nasıl devam etmem gerektiğini bilmiyordum. Kalbini kıracaktım, bunu hissedebiliyordum. Lakin yine de bunu yapmak zorundaydım. Bana beklentiyle bakarken söylemek zorundaydım aklımdakileri.

"Beni sevdiğinden emin bile değilsin. Sadece ilgiye ihtiyacın var ve hiçbir şey olmamış gibi devam edebileceğimizi düşünüyorsun."

Yüzündeki beklenti dolu ifadeyle bana bakarken "Ya kendimi sana affettirmeye çalışırsam?" diye sorduğunda kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.

Kesinlikle sarhoş olmasının etkisiyle kuruyordu bu cümleleri. Başka bir açıklaması olamazdı yani. Ama bu, onunla biraz eğlenmeyeceğim anlamına gelmezdi.

"Bak, düşüncelerin değişmiş olabilir ama benim hislerim artık eskisi gibi değil. Kendimi kandırıyordum, aklımda kurduğum basit bir yalana tutunmaya çalışıyordum. Fakat seni seven parçam... o benim en saf parçamdı. Ve gitti."

Yine mükemmel becerilerimle bir şeyler uydurmuştum. Kesinlikle oyuncu olmam gerekiyordu. Bu yetenekle daha fazla harcanmak istemezdim yani.

Bana öylece bakıyordu. Ciddi olup olmadığımı anlamaya çalışıyordu büyük ihtimalle. Hatta söylediklerime inanmak istemediğinden bile emindim. Her şeyin onun istediği gibi olacağını düşünüyordu. Büyük bir yanılgıya düşmek üzereydi oysaki.

Yüzümü olabildiğince ifadesiz tutup "Kapı," dedim ona kilitleri açması için imada bulunurken. Hiçbir şey demeden arabanın kilidini açtıktan sonra hızla ayrıldım arabasından. Onun da kapısının açılma sesini duyunca kaşlarım çatıldı.

Dışarıdaki yağmur iyice hızlanmıştı. Daha fazla ıslanmamak için adımlarımı sitenin girişine yönelttim ama birden tepemde hissettiğim ceketle duraksayıp Nick'e çevirdim bakışlarımı.

Üzerindeki ceketi çıkarmış. kafamın üzerinden bana tutuyordu. Islanmaya başlayan dağınık saçları ise ufaktan alnına düşmeye başlamıştı. Umursamadım. Hatta biraz daha onu incelemekle oyalandım ki daha fazla ıslansın.

Yavaş adımlarla apartmanın girişine doğru ilerlerken o da peşimden geliyordu. Üzerime tuttuğu takım elbisesinin ceketi sayesinde ise yağmurdan çok az etkilenmiştim.

Sonunda apartmanın girişine geldiğimizde elimdeki anahtarı kapıya sokup "Gidebilirsin," dedim ona bakma gereği duymadan.

Apartmanın kapısını açtığımda Nick'in hâlâ daha orada olduğunu anlayabiliyordum. Asansörlerin olduğu kısma ilerlerken "Daha çok sürünürsün böyle sen," diye mırıldanıp keyifle gülümsememe engel olamamıştım...

deniz kızı ile sarhoşlar masalıWhere stories live. Discover now