28| YEMEK

4.7K 191 283
                                    

Bacaklarımı kendime çekip parmaklarımı elimdeki kahve bardağının etrafına doladım. Koltuğun bir ucunda duran Nick'e bir bakış attığımda onun da bana baktığını fark etmiştim. Sinirle "Ne bakıyorsun, pis sapık?!" dediğimde bakışlarını önüne çevirmişti.

"Sana gözlerini kapatmanı söylemiştim!"

"Gözlerim kapalı ipleri nasıl çözebilirdim, Nina? Özel güçlerimle mi?!"

Birkaç saniye gözlerimi kapatıp sakin kalmaya çalıştım. Yoksa kan çıkacaktı. Hem nasıl çözerse çözecekti, orası beni ilgilendirmiyordu. Gözlerini kapatması gerekirdi.

"Karanlıktı zaten. Çok görmedim merak etme."

Ben bu çocuğu alır, kafasını duvara çarpa çarpa döverdim ama! Hem belki o zaman hafızasını kaybeder beni dün gece üzerim çıplak bir şekilde gördüğünü unuturdu.

Arkamdaki yastığı ona fırlattığımda elimdeki kahveyi dökmemeye gayret gösterdiğim için çok sert atamamıştım. Attığım yastık onu es geçip yere düştüğünde Nick gülmüştü. Elimdeki kahveyi havaya kaldırıp "Üzerine dökerim bak, düzgün dur!" dedim.

Saat akşam üstünü çoktan geçmişti ve Nick sabahtan beri saat başı nasıl olduğumu soruyordu. Bunalmıştım bu kadar ilgiden. Hâlâ daha niye burada olduğuna dair ise hiçbir fikrim yoktu. Kovmamı falan bekliyordu herhalde.

Sabah uyandığımda dünden geriye sadece hafif değişen sesim ve burun akıntım kalmıştı. Düne göre kendimi çok daha iyi hissediyordum ve sırf gece boyunca uyumayıp başımda beni kontrol ettiği için onu şu an evimden kovmuyordum. Bir de beceriksizce hazırladığı kahvaltının hatrına tabii.

Nick telefonuyla ilgilenmeye başladığında ben de kahvemi içmeye devam etmiştim. Büyük ihtimalle şu an işe gitmediği için içi içini yiyordu ve Sarah'tan işleriyle ilgili detayları öğreniyordu. Fazla işkolikti, bunu bilmeyen yoktu zaten.

Onu umursamayıp üzerimdeki lila rengi polar cekete iyice sarılarak kahvemin tadını çıkarmaya çalıştım. Bugün okula da gitmemiştim. O yüzden daha mutluydum.

Kahvemi bitirdiğimde oturduğum yerden kalkıp mutfağa ilerledim. Zaten o sırada da Nick telefonda işle alakalı bir şeyler konuşmaya başlamıştı.

Bardağı mutfağa bırakıp geri salona geldiğimde Nick'in pencere kenarında telefon konuşmasına devam ettiğini fark ettim. Koltukta eski yerimi aldığımda sehpanın üzerinde duran telefonuma uzandım. Biraz sosyal medyada takılacaktım.

Bir süre onun telefon konuşması eşliğinde telefonumla ilgilendikten sonra Nick konuşmasını sonlandırmıştı. Koltuğun diğer ucunda yerini aldığında onu görmezden gelmeye çalıştım.

"Akşam yemeğinde ne yiyelim?"

Telefonumun ekranını kilitleyip kucağıma bırakırken "Lütfen sen hazırlama," diye mırıldanmama engel olamamıştım. Gözlerini devirdi. Tamam, çabalıyordu. Bunu anlayabiliyordum ama becerisi yoktu ve sırf karnımı doyurmak için hazırladığı şeyleri yemek zorunda kalmıştım.

"Dışarıda yemek ister misin?"

Sorduğu soruyu bir süre düşündükten sonra "Üzerimi değiştireyim, çıkarız," diye yanıtladım onu. Direkt kendi bildiğini yapmak yerine bana fikrimi sorması beni şaşırtsa da belli etmemeye çalıştım. Telefonumu koltuğa bırakıp ayaklanmak üzereyken konuşmasıyla duraksamıştım. "Yardım etmemi ister misin? Kazağını çıkaramazsın falan."

Sinirle "Pislik!" diye bağırdığımda tepkime kahkaha atmıştı. Benimle eğlendiğinin farkına varsam da sinirlenmeden edemiyordum. O hâlâ daha gülmeye devam ederken "Tam bir sapıksın sen," dedim. Ardından ekledim.

deniz kızı ile sarhoşlar masalıWhere stories live. Discover now