65. Bölüm

8.5K 679 458
                                    

Uzunn bir aradan sonra ben geldimm. Oy vermeden ve yorum yapmadan geçmeyelim <3

Multideki şarkıya bakabilirsiniz.

İyi okumalarr 🖤

Endişeli gözlerimi büyük salonda gezdirdim. Bir şeyler yapmam gerekiyordu ama donup kalmıştım. Yediğimiz tatlı da bir şey vardı bunu anlamıştım ama bütün sarayın uyuması... işte bu saçmaydı.

Yerde yatan arkadaşlarımdan bakışlarımı ayırdım ve titrek bir nefes aldım. Pekala, sakin olmalıydım. Şimdi gidip bir sorun var mı diye halkı kontrol edeceğim. Onlarda uyuyorsa işte o zaman işim bitmişti. Yardım alabileceğim kimse yoktu ve ben büyünün nasıl çözüldüğünü bilmiyordum.

Yavaşça ayağa kalkacağım sırada bir el omzuma dokundu. Ben çığlık atarak geri çekildiğimde Berk'le göz göze geldik. "İyi misin?" Diye sordu bakışlarını üzerimde gezdirirken. Kaşlarım çatıldı.

"Ödümü kopardın" dedim ve farkettiğim şeyle hızla gözlerimi tekrar ona çevirdim. "Sen neden uyanıksın?" Omuz silkti ve derin bir nefes alıp geri çekildi. İlk bakışlarını yerde yatan Batu, Hera ve Bulut üçlüsünde gezdirdi, sonra ise kapının önünde bayılmış olan muhafızlarda.

Ağzını açtı bir şey demek için, sonra bilemez bir şekilde kapattı. Düşünüyordu ya da tereddüt ediyordu. Sonunda ise konuşmaya tenezzül etti. "Ben büyüden etkilenmiyorum efendim" dediğinde kaşlarımı kaldırdım.

"Bu çok şüpheli bir davranış biliyorsun değil mi?" Dediğimde başını salladı.

"Ama ben ihanet etmem" dedi kararlı gözlerle. "Bunun için yetiştirilmedim"

Bakışlarımı yüzünden kaydırıp yere indirdim. Burada garip olaylar dönüyordu. "Halkı kontrol edeceğim" dediğimde tekrar başını salladı.

"Halk iyi" dedi. "Sadece saray ufak bir büyüyle uyutulmuş" kollarını rahat bir şekilde göğsünde kavuşturdu. "Bu seni öldürmek için yapılan bir girişimdi" şaşkınlık ve dehşet dolu bir ifadeyle ona baktım.

"Neden hâlâ hayattayım o zaman?"

"Ölmek mi isterdin?" Dedi, afalladım.

"Ne?" Hafifçe güldü.

"Onları yakalayıp bağladım" dedi gülümsemesi sırıtmaya döndü. "Yaşlıları" dediğinde gözlerimi devirdim. Biliyordum... onlar yapmıştı.
Başım beladan bir türlü eksik olmuyordu.

"Teşekkür ederim" dedim ve devam ettim. "Yerlerini gösterir misin?"

"Elbette" deyip arkasını döndü ve salonun kapısına doğru hızlı adımlarla ilerledi. Yavaşça iç çekip arkasından ilerledim. Tuhaf biriydi ama ona güvenebilirdim... yani umarım.

"Sen nasıl uyumadın?" Dedi yanımdan yürürken. Bakışlarımı önümüzde uzanan koridordan ayırmadan ona cevap verdim.

"Bilmiyorum..." dedim. "Sanırım geçen verdikleri tatlının içinde bir şey vardı" sözlerimin üzerine başını olumsuzca salladığında sorar gözlerle ona döndüm. Giydiği metal zırh, mum ışıklarıyla parlıyordu. Üzerinde her zaman ki gibi farklı çeşit silahlar ve mavi bir pelerin vardı. Kılıcı ise sırtında sabitlenmişti.

"Siz büyüden etkilenmezsiniz" dediğinde kaşlarımı çattım. "Kahin sizi koruma altına aldı. Dördünüzü" Batu, Hera, Bulut ve ben... "Bu tür büyülerden etkilenmemeniz için yapmıştı bunu, o yüzden sizi başka bir şekilde uyutmayı denemiş olmalılar" dedi. "Muhafızlar ve komutanları ise karanlık bir büyüyle uyutabilirsin."

İşte o an farkettim bunun Ateş'in işi olduğunu. Çünkü kara büyüyü kullanabilen tek kişi Ruh koruyucusuydu...

O yaşlı adam bizi yediğimiz şeyle uyutmaya çalışmıştı büyüden etkilenmediğimiz için, muhafızlar ve komutanları ise Ateş uyutmuştu. Bütün saray uyurken benim işimi bitireceklerdi. Tabi Berk'in büyüden etkilenmediğini bilmiyorlardı. Resmen hayatımı yanımdaki adama borçluydum. Ve şu tatlıyı yememeyi düşünmeme. Sanırım güvenlik önlemlerini üst düzeye çıkarmalıydık.

Dolunayın AltındaWhere stories live. Discover now