78. Bölüm

5.2K 441 677
                                    

Ben geldimmmm. Yine oy sınırı geçilmedi ama olsun 🥺 İki bölüm uzunluğunda bir bölüm oldu, yavaş yavaş okuyalım lütfenn.

Birde her satıra elinizden geldiğince yorum yapabilir misiniz? Size güveniyorum 🤍

Kitabı unuttum, önceki bölümü unuttum vs. duymak istemiyorum, bunlar yazma isteğimi kırıyor. Finale yaklaştığımız için yavaş yavaş ve toparlayarak yazıyorum bölümleri, telafi olarakta iki bölüm uzunluğunda oluyor. Önceki bölümde ne olduğunu unuttuysanız, sayfayı kaydırarak bakabilirsiniz 🦋

Başlamadan önce oy vermeyi unutmayınn.

İyi okumalarrr ❤️

"Yani siz şimdi bize, Lena ve Ryan'ın bedenlerinin bu anlattığınız hikayede gizli olduğunu mu söylüyorsunuz?" Başımı sakince salladım.

"Evet, tam olarak öyle söylüyorum." Dedim ve toplantı salonundaki herkeste gezdirdim gözlerimi. "Lena'nın annesinin intihar ettiği yer, bedenlerinin bulunduğu yer."

Buna adım kadar emindim. Sahildeki antremanda aklıma gelmişti ve ben vakit kaybetmeden bütün komutanları, birkaç bilgeyi ve arkadaşlarımı toplantı salonuna toplamıştım. Lena'dan izin alıp hikayesini anlatmıştım salondaki herkese çünkü biliyordum, bedenleri bu hikayede gizliydi.

Derin bir nefes alıp devam ettim. "Lena yazdığı satırların başında hayatımın enkazının kaydını demiş, hayatının enkaza dönüşmesini sebebi; Annesinin babasına olan aşkına dayanamayıp intihar etmesi..."

Eşim yanımda rahatsızca kıpırdandı. Ağır geliyordu anlattıklarım. Ona kısa ve üzgün bir bakış atıp devam ettim. "Saklanmaya devam ediyorum çünkü ruhum benimle değil demek; bedeninin ruhuyla birlikte olmaması anlamına geliyor. Bu yüzden saklanıyor..."

Başımı masaya eğip Lena'nın yazdığından satırlarda gezdirdim gözlerimi. Herkes sessizce beni dinliyordu. "Yardım et ruhumun özgür kalmasına..." dedim sonraki satırı okuyarak. "Buna gerek kalmadı çünkü zaten yardım ettim, Lena şu anda bedenimde. Onu Ateş'in elinden kurtarıp ruhunu özgür bıraktım."

Gülümsedim. Başımdaki tacım neşeyle parladı. İçimde anlamdıramadığım bir duygu belirdi. Lena beni onaylıyordu, doğru yoldaydım. Tacım ışıldadığında bütün bakışlar bana döndü.

"Bu normal mi şimdi?" Diye sordu Batu, yanındaki Berk kaşlarını kaldırdı, Hera gülümsedi. Neden tacımın parladığını anlamıştı. Şeytan yavaşça iç çekti ve önüne döndü.

"Tacı nereden bulduğumu anlatacağım, onada sıra gelecek ama önce, bedenlerin nerede olduğunu anlayalım." Dedim ve önüme döndüm. Komutanlar hala ciddiyetle benim konuşmamı bekliyorlardı. "Kullan zihninin silahını, bul bizi terk edilmiş tapınakta..." Kaşlarımı çattım ve düşündüm. "Lena'nın annesinin nerede öldüğünü bilen var mı?" Diye sordum ortaya.

Çünkü bu konuda hiçbir fikrim yoktu.

"Evet, ama... annesi bir tapınakta değil, normal bir kasabada bulundu." Dedi adı Deniz olan kumral komutan. Üzerindeki zırhında bulunan armalar, ne kadar deneyimli olduğunu gözler önüne seriyordu. "Terk edilmiş bir tapınaktan bahsetmiş kağıtta."

"Biliyorum, işte orasını çözemedim. Tapınak nereden çıktı anlamış değilim..." diye mırıldandım başımı önüme eğip. Şeytan toplantıya katıldığından beri ilk kez konuştu.

"Belkide Ryan'ın mektubuna da bakmalıyız." Dedi kısık bir sesle. Durgun gözüküyordu. Birazda yorgun. "O kesin açık açık yazmıştır bir şeyleri." Dedi ve Yiğit'i aradı salonda ama bulamadı.

Dolunayın AltındaWhere stories live. Discover now