39. Bölüm

13.6K 902 405
                                    

Ben geldimmm. Okumaya başlamadan önce oy vermeyi unutmayalımm.

İyi okumalarrr ❤

Savaşa belli etmeden bakışlarımı Sareden çektim ve sarayın giriş kapısına döndüm.

Uygun bir zamanda, Savaş'ın ağzından bu kız hakkında laf almayı planlıyordum. Direk böyle bir şey yaptığını söylesem bana inanır mıydı bilmiyordum. Cevaplarına göre söyleyecektim.

Onunla büyüdüğü için çok güveniyor olabilirdi, bu işimi daha da zorlaştırıyordu...

Savaş'ın konuşmasıyla düşüncelerimden sıyrılmak zorunda kalmıştım. "Mirayla tanıştın mı? Tam bir cadıdır ama seni seveceğine eminim." dediğinde başımı salladım. Mira sanırım kız kardeşi oluyordu.

Arkamızdan birinin konuşmasıyla gülümsedim. "Ayıp oluyor ama abiciğim" Başımı çevirdim ve on beş yaşlarında ki Savaşa çok benzeyen kıza baktım.

Kahverengi saçları ve mavi gözleri vardı, üzerinde kırmızı elbiseyle ve başında ki tacıyla tam bir prensesti.

Yanımıza geldi ve gülümseyerek bana elini uzattı. "Ben Mira" dediğinde bende elimi uzattım.

"Dolunay" dedim. Tatlı bir kıza benziyordu.

Savaş sırıttı ve Mirayı göstererek konuştu. "Seni ne zaman soru yağmuruna tutacağını merak ediyorum"

Mira abisine kızgın bakışlar gönderdikten sonra tatlı bir gülümsemeyle tekrar bana döndü. "Aslında... Sareden sıkılmaya başlamıştım, iyi ki geldin." dedi. "Malesef benim sevgili abim gözünün önündekini göremiyor"

İşte şimdi keyfim yerine gelmişti. Mira da bir şeylerin farkındaydı. Bu işimi kolaylaştıracak gibi duruyordu.

"Neyse..." elinde ki tacı Savaşa uzattı. "Annem bunu sana vermemi istedi" Savaş homurdanarak Mira'nın elinde ki tacı aldı. "Ve çıkarmamanı söyledi"

Şeytan, kısık bakışlarla tacı başına takıp sırıttı. "Çıkarmam" Onu tanıyorsam, Mira gittikten iki saniye sonra o tacı çıkartacaktı.

Mira, abisiyle konuşmayı bırakıp bana döndü. "Sonra seninle sohbet etmeyi çok isterim" Başımı salladığımda memnunmuş gibi gülümsedi ve bir kaç saniye durup ikimizi süzdü. Sonra da arkasını dönüp uzaklaştı.

Yanımda bir hareketlenme olduğunda bakışlarımı koridordan çektim ve şeytana çevirdim. Tamda tahmin ettiğim gibi başında ki tacı çıkarmıştı. Ona sorar gözlerle bakan beni farkettiğinde omuz silkip tacı bana uzattı. "İstersen sen takabilirsin" Dedi sırıtarak.

"Onu senin takman gerekmiyor mu?" Başını yana yatırarak elinde ki tacı süzdü.

"Çok rahatsız edici" Dedi ve elini tekrar belime koydu. "Geç olmadan odaya gitmek istiyorum"

Odamın kapısının önüne geldiğimizde, içeri girdim. Savaşta içeri girerken kaşlarımı çattım. "Senin odan yok mu?" omuz silkti.

"Var" Dedi ve kendini yatağın üzerine attı. "Ama ben burada uyumak istiyorum" gözlerini kapattı. "Birazcık kestireceğim sende yanımda sessiz bir şekilde duracaksın" Gözlerimi devirdim.

"Başka bir isteğiniz var mı prens hazretleri?" kapalı olan gözlerini açtı ve kısık bakışlarla beni süzdü.

"Yanıma gelebilirsin" sırıtarak başımı olumsuz anlamda salladım.

"Ciddi değildim" Beni dikkate almayıp omuz silkti.

"Ama ben ciddiydim" Derin bir nefes aldım. Bir kaç dakika sonra, pes etmeyeceğini anladığımda üzerimi değiştirmek için dolaba yöneldim. Bu elbiseyle bir saat daha duramazdım.

Dolunayın AltındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin