75. Bölüm

7.3K 527 431
                                    

Sonunda ben geldim! Şükür yeni bölümü yazacak zaman bulabildim, bazılarınız önceki bölümü unutmuş olabilir, önceki sayfaya geçip bir göz gezdirin isterseniz.

Yeni bölümün geç gelmesi elimde olan bir şey değil bu arada, karantinada rahatlıkla yazabiliyordum, şimdi ise okul ve sınavlar araya girince yazamamaya başladım. Anlayışla karşılayacağınızı umuyorum...

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalımm.

Umarım beğenirsiniz bölümü,

İyi okumalarr 🤍 (Bunu demeyi özlemişim 🥲)

Bu şeytan benimle dalga geçiyordu sanki!

Ateş'in yanına tek başına gitmekte ne demekti? Beni hiç mi düşünmüyordu? Elimde olsa yerimde küçük bir kız gibi ağlayacaktım. Ulaşamıyordum ona. Birbirimizi kırmıştık ama bu, anlayışsız olacağı anlamına gelmiyordu. Aklıma gelen şeyle dişlerimi sıkıp sinirle Yiğit'e döndüm.

Düşüncelerim yanlıştı.

Şeytan bu kadar saçmalayacak bir adam değildi.

Benim hayatımı tehlikeye atmazdı o...

"Bana neden öldürecekmiş gibi bakıyorsun Dolunay? Ben götürmedim onu oraya, kendi gitti" dedi Yiğit, kollarını önünde kavuşturarak.

"Sence sinirlense bile bir delilik yapıp Ateş'in yanına gider mi?" Dedim ve gözlerimi kıstım.

Bir iki dakika önce gerçekten gittiğini düşünüyordum ama şimdi değil. Şeytan böyle bir şey yapmazdı. Tamam sinirli olabilirdi ama bunu yapması için, gerçekten delirmiş olması lazımdı.

Eşimi tanıyordum ben. Savaş Ateş'in yanına gitmezdi.

Sakin olmaya çalışarak Bulut'a döndüm. Bakışlarını yere dikmiş, düşünüyor gibiydi. "Bulut?" Dediğimde başını kaldırıp bana baktı. Sare sessizce kenarda bizi izliyordu. "Savaş'ın Ateş'in yanına gittiğine emin misin?"

"Ben..." dedi ve kaşlarını çattı. "Hatırlamıyorum"

"Ne demek hatırlamıyorum?" Diye sordu Yiğit ve ona yaklaştı. "Sen iyi misin?"

Bulut korkarak geri çekildi. "Ben hatırlamıyorum! Yemin ederim hatırlamıyorum, buraya nasıl geldiğimi bile bilmiyorum!"

"Çocuğun deli olmadığına emin misiniz?" Dedi Sare kaşlarını kaldırarak. "Ya da şizofren?"

"O deli değil" dedim ve Bulut'a yaklaşıp endişeyle elini tuttum. "Bulut? Neyin var?"

"Dolunay..." dedi ve yutkunarak Yiğit'e çevirdi bakışlarını. "Sadece saraya geldiğimizi hatırlıyorum. Batu, Berk ve Hera da yanımdaydı. Yemin ederim başka bir şey hatırlamıyorum. Savaş'la senin buraya nasıl geldiğini bile bilmiyorum"

"Amara yine bizimle oyun oynuyor" dedi Yiğit ve alayla gülerek Büyücü sarayının kan kokan siyah duvarlarına yaslandı. "Bizde mi katılsak oyununa? O kadını öldürmek için sabırsızlanıyorum"

Bir süre Yiğit'i inceledim. Kuzeni tarafından yüzünde açılan yara, onu korkutucu gösteriyordu artık. Kaşından başlayan kesik izi, gözünü de kapsayarak yanağına doğru iniyordu. Kabuk bağlamamıştı. Acıyla iç çekerek önüme döndüm. Arkadaşlarım hâlâ bu sarayın içindeydi. Sare'nin krallığınıda geri almamız gerekiyordu.

Şeytanı yine kaybedemezdim.

Başımdaki Driad tacını çıkardım ve derin bir nefes aldım. "Lena?"

Dolunayın AltındaDär berättelser lever. Upptäck nu