4. bölüm

23.4K 1.1K 126
                                    

Medya; She Wolf

.........

"Hayır Ezgi onlara bir şey söylemedim ayrıca söylesemde inanmazlar bunu yaşayıp görmeleri gerekiyor onları artık saklayamayız sende biliyorsun Dolunay yaklaştığı için etrafa daha fazla enerji yayıyorlar düşmanları anlayabilir hatta anlayanlar bile var. Yarına kadar beklemek zorundayız kendi gibi olanların yanında olmaları lazım..."

Şuanda ne yaptığımı sorarsanız, kapının eşiğinde oturmuş annemi dinliyorum keşke neyden bahsettiğini de anlasam ama olmuyor yarın bir şeyler olacakmış falan filan..

Şimdi sorgu vakti,

"Anneee!" diye bağırdım sanırım biraz yüksek sesle bağırmıştım ama neyse...

"Efendim kızım" Annem elindeki telefonu bırakarak kapı eşiğinde oturmuş olan bana döndü.

"Yarın ne yapıyoruz sizin Ezgi teyzeyle planlarınız var gibi" dedim ve ona sorar bakışlar gönderdim.

"Sen benimi dinliyordun?" Tüh be! yakalandık Dolunay, acil bahane bulmam lazım...

"Yok ne alakası var ya...kuşlar söyledi." Aferin Dolunay, bu ne biçim bahane, annem kesinlikle anladı.

"Tatlım anne laflarını kullanman işe yaramıyor ayrıca sen yarın Yiğiti bize çağırsana." Dedi bana tatlı bir gülümseme göndererek.

"Anne çocuk hergün bizde işi gücü vardır." Gerçektende Yiğit her gün bizdeydi, annem sağolsun...

"Yoktur onun işi yarın kesin bize gelmesi gerekiyor." Evet, buradan da anlamış olduk ki, annemler arkamızdan iş çeviriyor.

"Ya niye, sen nerden biliyorsun işinin olmadığını, hem sen daha yarın ne var onu söylemedin." dedim.

"Yarın anlarsın ama ne yapıp ne edip o çocuğu buraya getirmen lazım." Bu bahaneden sıkılmaya başlamıştım.

Kaşlarımı çatıp anneme cevap verdim. "Anne çocuğu evlatlık alalım istersen sen çağır!!"

"Dolunay!!" Dedi. Sesi uyarır tondaydı.

"İyi tamam be!" diyerek kapıya yöneldim.

Annemi bugün sinirlendirmemek en iyisiydi. Şimdi ben nasıl çağıracağım eve Yiğiti... Of anne of başıma iş çıkarıyorsun.

"Ben çıktım." Dedim ve kapıyı açtım.

"Dolunay unutma sa..." Annemin sözünü tamamlamasına izin vermeden kapıyı arkamdan çarptım. Eve gelince bana çok kızacaktıda, neyse...

...........

Okula geldiğimde herkes bir yere toplanmış birini uzaklaştırmaya çalışıyorlardı, bir kişide yerdeydi. Kaşlarımı çattım ve neler olduğunu anlamaya çalıştım.

Yiğit'in biriyle bağırarak konuştuğunu ve onu uzaklaştırmaya çalıştıklarını gördüm. Dudağının kenarı kanıyordu, yerdeki çocuğun ise burnu, demekki büyük bir kavga olmuştu.

Kavgadan sonra bankta sakinleşmiş bir şekilde oturan Yiğiti gördüğümde yanına doğru ilerledim. Dudağının kenarında ki yarasını görmemle yüzümü buruşturdum ve çantamın fermuarını açarak içinden peçete çıkartıp ona uzattım.

"Dudağını sil kötü görünüyor." dedim

"Bugün neden bu kadar tuhaf hissediyorum?" Bana döndü ve elimde ki peçeteyi alıp dudağının kenarına bastırdı.

Sabah annemle yaptığım kavgada aslında bu kadar uzatmazdım. Yiğit'in söyledikleri ise bende de aynı şeyin olduğunu kanıtlar nitelikteydi.

"Bende de tuhaf bir his var hemen sinirleniyorum sende de öyle demek ki."  dedim ve derin bir nefes aldım. Bu olaylar çok can sıkıcı olmaya başlamıştı.

Bir süre daha oturduktan sonra omzumda ki sızıyla titrek birer nefes aldım. Yine aynı şey oluyordu. Ayağa kalktım ve kolunu tutan Yiğite baktım.

"Yine aynı şey oluyor." Yiğit konuştuğunda aklıma tek çare olan ve her şeyi bilen annem geldi.

"Bizim eve gidelim." dedim. 

Üstüme ceketimi giydim ve bizim eve doğru ilerlemeye başladım. Yiğitte arkamdan geliyordu.

Bir süre sonra evin önüne geldiğimizde kapıya ilerledim ve zile bastım. Omzumun kanaması durmuş görünüyordu ama kolum boydan boya kan olmuştu. Bir seri katile benziyordum...

Zile bastığımda kapıyı Ezgi teyzem açtı. Yine bir şeyler karıştırıyorlardı.

"Çocuklar bu haliniz ne?! Noldu size?!" Ah Ezgi teyze bende bilsem ne olduğunu...

"Nolmadı ki Ezgi teyze, annem nerede?" dedim ve içeri daldım tam o sırada da annem önümde belirdi.

"Kızım bu saatte burada ne işiniz var?" Dedi ve kaşları çatık bir şekilde kolumu inceledi. " Ezgi kapıyı kapat" Dedi ve Salona doğru ilerledi.

Bende annemi takip edip salona doğru ilerledim. Yiğitte omzunu tutmuş arkamdan geliyordu. Şuanda halimize gülmemiz gerekiyordu aslında, çok fazla kan olmasa aşı yaptıran çocuklara benzeyecektik...

Ciddiyetimi korumam lazımdı. "Anne yeter artık bize kesinlikle bir açıklama borçlusun! Ezgi teyze biliyorum sende bu işin içindesin, ne saklıyorsunuz bizden, bunun anlamı ne, yarın neler olucak hepsinin açıklamasını şimdi istiyorum!" Bu biraz fazla olmuştu ama sonuçta bende haklıydım.

Benim sinirle bağırmam nedeniyle Yiğit araya girdi. Sanırım çok bağırmıştım.

"Dolunay azıcık sakin olur musun?" Bunu sabah kavga eden bir kişini söylemesi ise ayrı bir ironiydi...

"Nasıl sakin olayım şu olanlara bakar mısın! Önce gizli konuşmalar sonrada bu, neler dönüyor burada?" sonunda içimden geçenleri anlatabilmiştim.

"Dolunay lütfen bir gün daha bekle yarın her şeyi anlayacaksın şimdi anlatsam da inanmazsın.Yiğit yarın okula gitmeniz çok tehlikeli annene haber ver bugün burada kal." Annemin konuşmasıyla derin bir nefes aldım. Anlaşılan neler olduğunu söylemeyecekti.

"Neden anneme bu olanları söyleyemiyorum?" diye sordu Yiğit.

"Çünkü annene güvenip güvenemeyeceğimizi bilmiyoruz.
Sadece bir gün daha dayanın..."

Dolunayın AltındaWhere stories live. Discover now