67. Bölüm

8.2K 703 422
                                    

Ben geldimm. Okumaya başlamadan önce oy vermeyi unutmayınn.

Multideki şarkıya bakabilirsiniz <3

İyi okumalarr 🖤

Sakin olmaya çalışarak gözlerimi kapattım. Yiğit'e sarılı kollarımı gevşetmeden önce emir veren bir ses tonuyla konuştum. "Hançeri bırak" dedim. Sarılmayı bırakmam için hançeri çekmesi gerekiyordu. Sırtıma dayalı hançeri...

Arkasında okunu kaldırmış Hera ve kılıcını sırtına yaslamış Batu dururken bana hiçbir şey yapamazdı. Yapmasına izin vermezdim de zaten. Çenesi kasılırken sinirlendiğini anladım. Tuzağıma düşmüştü ve bu hiç hoşuna gitmemişti. Güldüm. "Beni aptal yerine koydun" başımı boynuna yasladım. "Tüh. Tuzağıma da düştün. Ateş'e ne diyeceksin şimdi?"

Sinirle soluğunu dışarı bıraktı ve sırtıma yasladığı hançeri daha sıkı tuttu. "Sana hançeri bırakmanı söyledi" dedi Berk ağaçların arasından çıkıp yanımıza ilerlerken. Bulut'ta arkasından geliyordu. Saklanmışlardı. Havanın kararması işimize gelmişti.

"Bunun hain olduğu suratındaki ifadeden belliydi" dedi Bulut gözlerini kısarak. "Düşüncelerini okumama izin vermemişti."

Derin bir nefes alıp Yiğit'in hançeri bırakmasını bekledim. Bu durumdan bir an önce kurtulmak istiyordum. Ona sarılmak canımı sıkıyordu. Etrafımızdaki havanın ısındığını hissettiğimde dişlerimi sıktım. Gücünü kullanacaktı. "Aklından bile geçirme" dedim ona hitaben ve Hera'ya baktım. "Arkanda seni hedef alan bir arkadaşım var. İnan bana, seni öldürmesi iki saniyesini bile almaz ve cesedini kimse bulamaz"

"Cesedini kurtlara mı yem etsem yoksa nehire mi atsam? Karar veremedim. Sen ne dersin Dolunay?" Hera'nın konuşmasıyla sırıttım.

"Kurtlar daha cazip geldi" dediğimde Yiğit hançeri sinirle bıraktı. Bende hemen geri çekildim ve kemerimdeki kılıcı alıp ona doğrulttum.

"Ellerini kaldır" dedi Batu ifadesiz bir şekilde. Ay ışığı sayesinde Yiğit'in yüzünü daha iyi görebiliyordum. Sinirliydi. Hoş, sinirli olması umrumda değildi. Hatta hoşuma gitmişti.

Ellerini yavaşça kaldırdı. Berk yanına ilerleyip üzerindeki hançerleri ve kılıcı aldı. Şimdi savunmasızdı. Tabi kurta dönüşüp bize saldırmazsa. Ama o zaman Hera bir okuyla onu öldürürdü. Aslında ölmesinden yana değildim. Bize yardımı dokunabilirdi. Bir süre tutsağımız olacaktı.

Bu tuzağı nasıl kurduğuma gelirsek... Yiğit zaten akşam beni bulup öldürmeye gelecekti. Ateş ondan bunu istemişti. Lena ise ceza alacağını bildiği halde Yiğit'in yola çıktığını ve nerede olduğunu söylemişti. Bende ona tuzak hazırlamıştım. Basitti.

Pençelerini çıkardığında ona bıkkınlıkla baktım. "Kaybettiğini hazmetmen biraz uzun sürecektir Yiğit. İstersen bekleyebilirim" dedim iki yanında uzayan pençelerine kısa bir bakış atarak.

"Artık küçük bir kurdumuz var" dedi. Batu kılıcını daha sıkı tutarak ve sırıtarak. Yiğit ona gözlerini kısarak baktı. Sonrada yaratıcı bir küfür mırıldandı.

Yiğit'in bakışları boynumdaki kolyeye kaydı. Sonrada ukala bir şekilde gülümsedi. "Size o kolyeyi vermemiş olsaydım çoktan ölmüş olurdunuz" dediğinde güldüm.

"Bu kolyeyi veren sen değildin Yiğit. Bir şekil değiştirendi. O yüzden daha inandırıcı yalanlar bulmaya çalış" ölen o olmadığı için o sırada kolyeyi verende o değildi.

"Sen... nasıl?" Dediğinde gülümsedim.

"Beni çok aptal yerine koyuyorsunuz..." dedim ve ona tiksinerek baktım. "Yazık."

Dolunayın AltındaWhere stories live. Discover now