𝒘𝒆 𝒏𝒆𝒆𝒅 𝒕𝒐 𝒔𝒉𝒂𝒓𝒆 𝒐𝒖𝒓 𝒘𝒂𝒓𝒔

172 18 24
                                    

8.Bölüm|Yamuk Kalp

Sonunda merak ettiğim kısımlara geldiğimde yüzümdeki gülümseme eşliğinde, ellerimden birisi pervazdaki kabartma üzerindeyken sayfada göz gezdirmeye başladım. Kelimeler sayfanın en üst kısmında 'En azından düzgün yapamaz mıydın?' diyerek başlıyordu. Gülümsemem biraz daha artarken okumaya başladım.

(Yoongi)

Biraz dinlendirmek amacıyla kapattığım gözlerimi aradan geçen on beş saniyenin ardından tekrar aralarken anlamsızca karşımda oturan kızı izlemeye başladım. Her ne kaybettiyse tüm dikkatiyle o şeyi arıyor, ancak bu durumda bile sessiz kalmayı başaramıyordu.

"Bir şey mi kaybettin?" Diye sormamın hemen ardından buna pişman olmuş ve belki de duymamıştır umuduyla gözlerimi kaçırmıştım. Benim hayatıma karışamayacağı gibi ben de onunkine karışamazdım.

"Kaybetmek demeyelim de..." diye mırıldandıktan hemen sonra sesli bir şekilde oflamış ve göz ucuyla bana baktıktan hemen sonra çantasını tek bir hamlede yanındaki boş koltuğa boşaltmış, ardındanda "Çantam çok fazla dolu olduğu için aradığımı bulmakta biraz zorlanıyorum." diyerek birkaç saniye öncesinde yarım bıraktığı cümlesini tamamlamıştı.

Çantasındaki eşyaların bir kısmı koltuktan aşağıya düşüp zemindeki yerlerini alırken irileşen gözlerimle kendime engel olamayarak "Çantanı bu şekilde boşaltman ne kadar doğru?" diye bir soru yönelttim. Eşyaları hem pisleniyordu hem de yabancı birisinin yanında kişisel eşyalarını sergiliyordu.

"Buldum!" Sorumu duymazdan gelerek dağıttığı eşyalarını bir süre daha karıştırmış ve hemen sonrasında demir bir çubuğu andıran garip aleti alarak havaya kaldırmıştı. Ne kadar o aletin ne olduğunu merak etsem ve biraz da çantasında neden öyle bir şey taşıdığını sorgulasam da sessiz kalmış, 'Şimdi buraları toplayalım.' diye mırıldanarak eşyalarını çantasının içine tıkıştırmasını izlemiştim.

Toparlamaktan bahsetiyordu ancak tek yaptığı eline geçen her şeyi gelişi güzel bir şekilde çantasına atmak oluyordu. Birkaç saniye daha bu işleme devam etmesinin ardından çantasını koltuğa bırakmış ve hala ne işe yaradığını bilmediğim el aletiyle oturduğu yerde daha dik bir konum almıştı.

"Yoongi-shii bunun ne olduğunu biliyor musun?" Heyecanla sorduğu soruya onun aksine ruhsuz bir şekilde başımı iki yana sallayarak cevap vermiştim. Onun ne olduğu ya da ne işe yaradığını bilmek hayatımda pek de bir değişikliğe yol açmayacaktı. Ya da şimdilik açmayacaktı çünkü Yeonwa kesinlikle ne yapacağı asla belli olmayan bir karaktere sahipti.

"Aman ya, ne ruhsuzun sen de." Sonrasıysa oldukça hızlı gelişmiş ve ben daha ne olduğunu anlayamadan Yeonwa ani bir hareketle öne, pencerenin pervazına doğru eğilerek elindeki aletle -daha çok yeni fark ettiğim keskin ucu ile- ahşap kısma çizikler atmaya başlamıştı. Görüş açımı kapatan kollarıyla ne yaptığını anlayamadığım ilk birkaç saniyede öylece hareket eden kollarına bakmış, Kulaklarıma dolan seslerle yanlış duyduğuma inanmak istemiştim ancak hayır, Yeonwa duyduklarımı doğrular şekilde ahşap pervazı kazıyarak şekiller çiziyordu.

"Ne yapıyorsun?" diye bir anda yükselen sesim onu duraksatmış olsa da tam olarak durduramamış, aksine daha da mutlu bir şekilde başını kaldırıp gülümseyen bir ifadeyle 'Kalp' diye mırıldanmış ve sanki yaptığı çok önemli bir işmiş gibi bu kısa açıklamanın ardından devam etmişti. Oysaki az önceki kelimelerim merakımdan sorulmuş bir soru olmaktan çok ahşaba zarar vermesinden dolayı bir tepkiydi. Üstelik bu öylesine, bulduğu sahipsiz bir ahşap parçası falan da değildi.

"Öylece kafana estiği gibi bir yerleri kazıyamazsın." Sesim sinirlenmeme rağmen her zamanki sakin tonunda yükselirken o yine gülümseyerek başını iki yana salladı ve kalan işine devam ederken mırıldandı.

"Sadece bir hatıra." diye mırıldandı. Sesinde mutluluğuna tezat bir ifadesizlik hakimdi.

"Herkes öylece kendinden bir hatıra bırakırsa burası ne hale gelir farkında mısın?" Ve şu birkaç saatte onu tanıdığım umursamaz kıza dönüşerek sadece omuz silkti. Sinirim biraz daha artarken onu umursamamayı denedim ancak elindeki o şey ne zaman ahşap üzerinde hareket etse ortama iç gıdıklayıcı bir ses yayılıyordu ve ben buna katlanmakta bir hayli zorlanıyordum. Sonunda daha fazla dayanamayarak "Yeter artık!" diye bağırmamın hemen ardından kaşlarını çatmış, 'huysuz şey...' diye mırıldanarak buna bir son vermişti.

Bakışlarım pencere pervazının orta kısmına yakın ama tamamıyla ona ait alan içerisinde kalan şekle kaydığında yerimde huzursuz bir şekilde kıpırdandım. "Bu ne böyle?" Bu seferki birkaç dakika önce farkında olmadan yaptığım gibi onun hayatına karışmak veya bir başkasının sınırlarını ihlal etmek amacı ile sorulmuş bir soru değildi. Aksine tamamen ikimizin paylaştığı ve bir başkasına ait olan bir araca ne tür bir saçmalık için zarar verdiğinin merakını barındırıyordu.

"Kalp." Diye heyecanla öne atıldığında onun aksine şaşkınlıkla ve biraz da emin olmak amacıyla "Kalp?" diye sordum. Çünkü kim, nereden bakarsa baksın bu bozuk çizgilere kalp diyemezdi. Bir kere o temsili çizimlerden olsa dahi düzgün çizilmekten çok uzak bir şekilde defalarca aynı çizgi üzerinden gidilmeye çalışılmış ancak her seferinde yeni bir başarısızlık ile farklı eğriler oluşturulmuştu.

Bakışlarım biraz daha karmaşıklaşıp, kaşlarım giderek daha fazla çatılırken dilimin ucuna kadar gelen gelen o kelimelere engel olamayarak "Sen buna cidden kalp mi diyorsun?" diye sordum. Çünkü gerçekten de şimdiye kadar gördüklerim arasında en çirkini ve beni rahatsız edeni buydu.

"Olmamış mı ki?" Öne doğru eğilip benim gibi çizdiği yamuk kalbi incelerken huzursuzca yerimde kıpırdandım. Birbiri üzerinden geçen ve aynı noktayı bulamayan doğrular sinirlerimi bozuyordu.

"En azından düzgün çizemez miydin?" Diye mırıldandım. Pervazdaki kalpten bozma o şeye bakmak giderek daha da zor bir hale geliyordu.

"Gayette güzel, tamam mı?" Sesi sinirle yükseldiğinde bile bakışlarım kilitlenmiş gibi hala zarar görmüş ahşabın üzerindeydi.  "Beğenmiyorsan bakmazsın!" Diyerek devam ettiğinde aynı zamanda da küçük bir çocuk gibi ellerini üst üste gelecek şekilde şeklin bulunduğu yere kapatmış ve onu görmemi engellemeye çalışıyordu. Ama hayır bu bile kendini belli etmeye başlayan rahatsızlığımı yok etmeye yetmiyordu. İhtiyacım olan varlığını bildiğim şeklin üstünün örtülmesi değil, yok olması ya da en azından eşit eğriler yardımıyla daha düzgün bir hale getirilmesiydi.

Her sıkıntımda yaptığım gibi derin bir nefes aldım ve "Bunun için sonrasında pişman olacağım." dedikten hemen sonra ona temas etmeyi bir süreliğine umursamayarak -çünkü şu anda daha büyük bir sıkıntım vardı.- elindeki keskin uçlu alete uzandım.

"Bir şeyi yapıyorsan en azından düzgün olduğundan emin ol."

⭐Kurgu nasıl gidiyor bakalım? 
⭐Tatlı ikilimizi sevdiniz mi?

Lagom メ YoongiWhere stories live. Discover now