𝒍𝒐𝒗𝒆 𝒕𝒐𝒎𝒐𝒓𝒓𝒐𝒘

132 14 24
                                    

15| Verilen izinler

(Yoongi)

Bazı anlar gerçekliğini kavradığımız zaman çok daha korkutucu bir hale gelirdi. Hem de arkamıza dahi  bakmadan kaçmak isteyeceğimiz kadar korkutucu.

Yeonwa kolları arasındaki kitabı kimseye vermeyeceğini belli eder şekilde sıkıca sarmalamışken 'Senin olsun, istemiyorum.' dememin ve hemen ardından kaçışımın nedeni de bu korkuydu. Şimdiye kadar herkesin hayatımdan çıkmasına öyle çok alışmıştım ki bir gün olurda yanımda kalmak isterler diye asla düşünmemiştim. Yeonwa için de her şey böyleydi ama o hiç düşünmeden gelmiş ve 'Tekrar karşılaşırsak...' adlı konuşmasını yapmış, yeterince meşgul olduğunu bildiği zihnimi daha fazla sorunla baş başa bırakmıştı.

Her zaman geleceğimin nasıl olacağını planlar, mantık çerçevesinde ilerlemeye özen gösterirdim ancak konu Yeonwa olduğunda gelecek belirsizleşiyor ve aynı şimdi de olduğu gibi beni daha çok düşünmeye itiyordu. Önümü görememek korkutucuydu ve belki de bu yüzden hâlâ açılmasını umut ederek ortak kütüphanenin yıllardır kilitli tutulan kapısını zorluyordum.

"Yoongi?" Yakalanmışlık hissi ile kapıyı sarsmaya devam eden ellerim durmuş ve birkaç dakikalığına soluklanmak adına pis olmasını umursamadan alnımı kapıya yaslamıştım. Daha sonrasında bunun için kendimi yiyip bitireceğime emindim ancak şu an ki sorunum kirli olan kapıyı umursayamayacağım kadar büyüktü.

Derin bir nefes aldım ve kapıyı biraz daha sarstım. Bunu neden yaptığımı bile bilmiyordum ama belki de onu görmezden gelirsem kendiliğinden giderdi. "O kapı kilitli." Gitmeyecekti. Yine de belirsiz olan geleceğimden tek kaçışım bu küçük oyunummuş gibi aynı şeyleri yapmaya ve onu görmezden gelmeye devam ettim.

"Yoongi?" Trendeki küçük yolculuğumuzun ardından durmadan zihnimde kendini tekrar eden sesi bu sefer canlı bir şekilde karşımda dururken ellerim bu oyuna bir son vermiş, sesli bir şekilde yutkunmadan edememiştim.

Peronda son bulan yolculuğumuzun gerçek bir son olduğuna kendimi öyle çok inandırmıştım ki şimdi tam arkamda ve benden bir cevap bekliyor oluşu sinirlenmeme neden oluyordu. Bu yüzden de nerede olduğumuzu umursamadan az önceki sözlerine ithafen "Biliyorum.!" diye bağırdım. Bu kapının yıllardır kilitli olduğunu biliyordum.

"Gerçekten de sensin." Sesindeki şaşkınlık az önce ona bağırışımı pek de umursamadığını belli ederken ardından yüzünde beliren gülümse sinirlerimi olabildiğince daha da bozmuştu. Ne demeye hâlâ buradaydı ki?

"Gidiyorum ben!" Arkamı dönmüş elimi kapıya uzatacakken aralanan dudaklarıyla "Sakın." diye soludum. "Sakın engel olayım deme."  İşaret parmağı arkamda bir noktayı gösterirken onu dinlemeyi reddederek kapıya doğru döndüm ve tamamen az önce yaşananları unutmuş bir şekilde kavradığım kulbu zorlamaya devam ettim.

"Açılsana be sen de."

"Bugün çok agresifsin. Halbuki trende minicik bir kedi gibiydin." Kapıyı zorlayan parmaklarım yeni benzetmesiyle işlevine son verirken hızla kendimi korumaya geçerek "Sensin minik kedi." diye bağırdım.

Bugün ne de çok bağırıyordum böyle.

"Kedileri severim. Böyle küçücük ve çok şirinler ama biraz delilerde. Hatta bu yüzden ağabeyim..." biraz duraksamış ve soluklandıktan sonra "Hani şu zorba olan, hatırladın mı? İşte o izin vermiyor. Yoksa Jeongguk ve ben bir tane sahiplenmek istiyoruz." 

Lagom メ YoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin