𝒂𝒎 𝒊 𝒔𝒐 𝒉𝒂𝒓𝒅 𝒕𝒐 𝒍𝒐𝒗𝒆

153 10 2
                                    

24­| Pes mi edeceksin?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

24­| Pes mi edeceksin?

Yeonwa

Zihnim bir şeyleri algılamaya ve hayal kurmaya başladığımdan beri düşlediğim tüm o güzel sahneler kırmızı bir iple bağlanmış iki serçe parmak ve düşen ilk kar tanesi ile kendi sonsuzluklarına kavuşan iki kalpten oluşuyordu.

Tüm bu hikayeler asla kötü sonla bitmezdi peki benimki neden böyle olmuştu?

"Yeonwa yeter artık." Jeongguk isyan ederek elindeki tabağı masama, tahminen bir önceki geceden kalanın yanına bıraktığında kafamı biraz daha eğdim ve boğazıma kadar çekilmiş yorganın içine girdim. Günlerdir yemek yemem için uğraşıyordu ancak ben her seferinde benim için yaptığı onca şeye dokunmadan çöpe gitmesine neden oluyordum. Şimdi de dün saatlerce uğraşıp sırf seviyorum diye yaptığı mandulara dokunmamış, çöpe atmasına neden olmuştum.

"Özür dilerim." Diye fısıldadım. Dudaklarım arasından dökülen bu iki kelime dışında bir şeyler söyleyemiyordum ki onlar da yorgandan dolayı bir hayli boğuk çıkıyordu. Yoongi'ye bu kadar kapıldığımın farkında değildim. Şimdi ise ilk reddedilişimde yıkılmış, ayağa kalkamaz olmuştum. Oysaki onunla doğru dürüst zaman bile geçirmemiştik ki. Neyine bu kadar kapılmıştım? 

"Özür dilemeden hoşlanmıyorum." Jeongguk asla özür dilememizden hoşlanmazdı ama biz iki kardeş durmadan hatalar yapar ve özür dilemek zorunda kalırdık. "Yeonwa..." diye fısıldadı yeniden. Sesi biraz bile yüksek çıksa kırılabilirmişim gibiydi.

"Kalk hadi." Bir süre sessiz kalmış benden cevap beklemiş sonrasındaysa konuşmayacağım anlamış olmalı ki kapı açılmış, kısa bir süre sessizlik olmuştu ancak ardından gelen sesler yanıldığımı kanıtlar nitelikteydi.

"Taehyung! İyi ki geldin. Kaldır şu kardeşini. " Birkaç hışırtı ve gürültülü sayılabilecek ufak bir boğuşmamın ardından yatağımın bir tarafı çökmüş, hemen ardından da üzerimde bir ağırlık oluşmuştu. Bu ağırlığın nedenini ise tahmin etmek o kadar da zor değildi. Taehyung Jeongguk'un söylediğinin aksine uykusuna kendi odası yerine benimkinde devam ediyordu.

"Taehyung!" Jeongguk'un sitem dolu sesi odamın duvarlarına çarparak yok olurken ikimizde biliyorduk ki onu uykusundan uyandırmak neredeyse imkansıza yakındı. Her sabah sıkıca sarıldığı yastığını kucakladığı gibi ikimizden birinin odasına geçer ve biz olmasak dahi uykusuna devam ederdi. Jeongguk ve benim için rutin haline gelen bu alışkanlığı bazen üçümüzün de sarılıp uyumasıyla son bulurdu.

"Off Taehyung ama ya." Sona doğru biraz daha kısılan sesinin ardından kısa bir sessizlik olmuş ve yatağımın diğer tarafı da çökmüştü. "Madem kalkmak gibi bir niyetiniz yok o zaman hep birlikte uyur ve depresyona gireriz." Jeongguk her zaman böyleydi. Birimiz ağlıyorsak önce bizi toparlamaya çalışır, yapamıyorsa da yanımıza çöker ve o da ağlamaya başlardı. Ya da mutluksak ne olduğunu sormadan önce bize eşlik eder ve deli gibi etrafta koşturup zıplardı. Şimdi ise öylece uzanıyor ve benden herhangi bir tepki bekliyordu ancak hiçbirisine gücüm yoktu. Ne ağlamaya ne de bu yataktan kalkmaya.

Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından "Acıktım." Diyen sesle birlikte yorganı olabildiğince üzerimden sıyırmış ve ona doğru dönmüştüm. Jeongguk karnının üzerinde birleştirdiği elleriyle tavanı izliyordu.

"Yesene o zaman." Sesim düzgün beslenmediğimden olsa gerek biraz pürüzlü çıkmıştı.

"Olmaz madem depresyona girdik ben de yiyemem. Açlık grevi yapacağım, görürsün." Gözlerimi devirmiş Taehyung'un üzerimdeki bacağını yana attıktan sonra 'ne alaka?' diye mırıldanmıştım. Depresyonda bile sayılmazdım. Yani sanırım sayılmazdım.

"Yeonwa depresyondaysak bu işin hakkını vermeliyiz."  Ve tam o sırada uykusu açılmaya başlamış şapşal ikizim başını o çok sevdiği yastığından kaldırmış, şişmiş gözleriyle birkaç dakika boş boş bize bakmıştı. Kim bilir ne düşünüyor demeye kalmadan "Ne demek yemek yok?" diye sordu. Onu uyandırabilecek en büyük güçlerden birisi buydu.

"Yok işte. Bu kız depresyondan çıkana kadar bu evde kimse yemek yemeyecek."

"Ya Ggukie öleyim mi ben? Bunun depresyonunu neden biz çekiyoruz?" Onlara depresyonda olmadığımı söylememe fırsat tanımadan birkaç dakika öncesinde üzerimden sıyırdığım yorganı tekrar örtmüş ve sadece alabildiğim zar zor nefesle homurdanmama neden olmuştu.

"Bıraksana öldüreceksin kızı." Taehyung sanki hiçbir şey yokmuş gibi bir de bacağını tekrar üzerime attıktan sonra kollarıyla da bedenimi sıkıca sarmalarken iyice nefessiz kalmış ve bulabildiğim ilk açıklıktan kafamı çıkartmış ve "Salak, az kalsın nefessiz kalıp ölüyordum." Dedikten sonra üçümüz birbirimize girmiş, kısa bir boğuşmanın gerçekleşmesine neden olmuştuk şimdiyse bir anda sessizliğe gömülen odam yine bir anda "Yeonwa..." diye fısıldayan sesle bölündü. Üçümüzde yatakta sırt üstü yatıyor, boş bakışlarla bir yerleri izliyorduk. Jeongguk birkaç dakika önceki neşeli sesinin aksine oldukça ciddi ancak bir o kadar da kararsızdı. Bakışlarım onunkileri takip ederek tavandaki bir noktaya kaydığında sessizce devam etmesini beklemeye başladım.

"Öylece pes mi edeceksin?" Sorusu içinde başka kelimeler de saklıyor gibiydi ancak devam etmedi ya da açıklamaya uğraşmadı. Sadece onu anlamamı bekledi. 'Öylece pes mi edeceksin?...' kulağa basit bir soru gibi gelse de bir türlü cevaplayamıyordum. Pes etmiş sayılır mıydım ondan bile emin değildim üstelik. Yoongi'nin peşinde dolanmış, sınırlarına olabildiğince dikkat etmiştim ancak ona biraz yaklaşmaya çalıştığım ilk anda o sınırlarına ördüğü duvarlara çarpmış, kesin bir dille itilmiştim.

Pes etmek bir yana ortada pes edebileceğim bir şey var mıydı? Ben Kim Yeonwa, Min Yoongi tarafından reddedilmiştim.

Sıkışan göğsümle birlikte derin bir nefes aldım ancak boğazımda varlığını sürdüren o acımasız yumru buna el vermedi. Gözlerim bu hareketimle birlikte istemsizce dolarken çok bile dayandığımı düşünüyordum.

"Sorun değil." Diye fısıldayan Jeongguk oturduğu yerde doğrulmuş akan yaşlarımı usanmadan silerken Taehyung da belime sarılmış ve başını boyun girintime saklamıştı. Orada ağladığını bilsem de bir şey yapamadım ve yeniden "ağla güzelim." diye fısıldayan adamla tutmakta zorlandığım hıçkırıklarımı serbest bıraktım. Ona ne ara bu kadar kapılmıştım da şimdi göğsümün tam ortasındaki sıkışma ile içim çıkana kadar ağlıyordum ki?

"Onu öldüreceğim." Taehyung boynumdaki başını kaldırmadan öfkeyle soluduğunda tenime çarpan sıcak nefesi huylanmama ve ağlamam arasından gülmeme neden olmuştu. Bunu yapmayacağını üçümüzde çok iyi bilmemize rağmen ona hiçbir şey söylemedim. Sadece beni sarmalayan kolları arasında biraz zorlanarak da olsa döndüm ve kollarımı boynuna doladım. Ne kadar anlaşamıyor gibi dursak bile ikimiz de birbirimiz için her şeyi yapardık.

"Bensiz olmaz." Diyerek üzerimize, daha çok Taehyung'un üzerine atlayan Jeongguk - çünkü beni incitmektense Taehyung'un altında ezilmesini tercih ediyordu.- ile tamamlanmıştık. Biz üçümüz birbirimiz için her şeyi yapardık.

.
.
.
Bu bölümü yazmak aşırı derecede zorladı beni. Haftalardır yazıp yazıp siliyorum ve sonunda bundan karar kıldım. Umarım beğenirsiniz.

Sizce nasıl gidiyor kurgu?
Ben çok uzatmadan bitirmek istiyorum açıkçası.
.
.
.

Lagom メ YoongiWhere stories live. Discover now