𝒔𝒐𝒖𝒍𝒔 𝒅𝒐𝒏'𝒕 𝒎𝒆𝒆𝒕 𝒃𝒚 𝒂𝒄𝒄𝒊𝒅𝒆𝒏𝒕

191 19 15
                                    

10.Bölüm|Tesadüf

(Yoongi)

Kabul edilmek...

Hayatımın hiçbir evresinde insanlar tarafından kabul edilen kişi olmamıştım. Her zaman hastalıklı ve onlardan uzak durması gereken, bazı zamanlarda ise sadece kendilerini daha üstün görebilmeleri için yanlarında durmasını istedikleri kişiydim. Bunu fark ettiğim andaysa kendimi saklamaktan çekinmemiştim.

Şimdiyse o kız karşıma geçmiş alışmak zorunda kaldığım her şeyin tam tersini söylüyor, herkesin aksine hasta olmadığımı sadece zihnimin karmaşık olduğundan bahsediyordu. Hala bir parça umut taşıyan tarafım ona inanmak istese de tek bir kişi düşüncelerimi değiştirme konusunda yeterli değildi. Özellikle de bu kişi henüz birkaç saat öncesinde tanışmış olduğum bir yabancıyken.

Düşüncelerim bir türlü son bulmazken onlardan kurtulabilmeyi umarak adımlarımı dar koridor boyunca uzanan camlara doğru çevirdim. Manzara dememe rağmen sevdiğim tüm o görüntü son bulmuş, temiz hava bile yerini egzoz dumanlarının kapladığı bulanık bir görüntüye bırakmıştı.

"Tüm o güzelliğin bir anda kaybolması ne de kötü değil mi?" Bir anda yanı başımdan yükselen sesle birlikte irkilerek zihnimi dolduran düşüncelerden sıyrıldım. Kime ait olduğunu bildiğim bu ses artık eskisi kadar yabancı gelmiyordu.

"Öyle..." diye mırıldandım. Bu korkutucu tanıdıklık zihnimin daha çok bulanmasından başka bir işe yaramıyordu.

"Biliyor musun bir yerde asıl güzelliğin bakan gözde olduğu ile ilgili bir yazı okumuştum." kelimelerinin ardından düşünmem için birkaç dakika zaman tanımış sonra ona karşılık vermemi beklemeden bana dönmüş ve "Eğer insanlara inanacaksan sadece güzel bakanlara inan." diye mırıldanmıştı.

Güzel bakan...

Zihnimden geçen bu iki kelime istemsizce ona bakmama neden oldu. "Güzel bakanı nasıl anlayacağım?" Derin bir iç çekmiş ve çok önemli bir şey oynatılıyormuş gibi ileride uzanıp giden beton yığınlarını izlemeye dalmıştı. Bense konuşmasını beklerken onu izliyordum. Hafif esen rüzgâr omuzlarına dökülen kısa, siyah saçları arasından geçiyor, onları kontrolsüzce dağıtıyordu.

Uzun bir süre sessiz kaldıktan sonra "Bende bilmiyorum ki." diye mırıldandı ancak hemen sonrasında aklına gelen şeyle birlikte yüzünde tatlı bir tebessüm oluştu ve yıldızlar kadar parlak bakışlarıyla bana doğru döndü. "Ama çok güzel bakan iki kişi tanıyorum. Hem çevrelerine hem de birbirlerine... " Sonra dudakları biraz daha genişledi ve "Hatta bir tanesi öyle güzel bakıyor ki şanslıysan gözlerindeki yıldızlara bile şahit olabilirsin." diye mırıldandı.

Huysuz bir şekilde "Belki de sana öyle geliyordur." dedim. Kimse kendinden başkasına böyle bakmaz, çevresindeki güzellikleri görmezdi. En iyi insanlar bile ufacık bir böceğin üzerine basmaktan çekinmez, onun sadece çirkinliğini görürlerdi. Sanki o küçük canlıların hayatları kendilerininkinden daha değersizmiş gibi.

"Belki de sadece sen onları öyle görüyorsundur." Diyerek devam ettirdiğim düşüncelerimin ardındaki gerçek açıkça ortadaydı. Yeonwa belki de onları öyle görmek istediği için öylelerdi.

"Belki de..." diye mırıldandı ama dudaklarındaki tebessüm hala yerini korurken o yıldızları düşlediği açıktı. Zihnimde beliren bu düşünceyle kaşlarımın çatılmasına engel olamadım. Sonra kendimden bir haber bir istekle aramızdaki bu konuşmayı sürdürmek istedim ancak yıllardır kendini saklamış olan ben için susmaktan daha iyi bir seçenek yoktu.

"Biliyor musun?..." Diye mırıldandığında kaşlarımın çatılmasına engel olamadım. Her seferinde bunu yapıyor ve aklından geçenleri tahmin etmemi bekliyordu. "Bakmak ve görmek tamamen farklı şeylerdir. Sana 'Güzel bakan' dan kastım aslında biraz da 'Görmek' ile ilgiliydi." Kaşlarım giderek daha fazla çatılırken bunu fark etmiş ve gözleri kısılana kadar güldükten sonra "Yapma şunu." diye mırıldanmıştı.

"Ne yapıyor muşum?" Diye sordum. Onu rahatsız edecek herhangi bir davranışta bulunmadığıma emindim.

"Bunu." Derken işaret parmağı göz hizamı bulmuş, benim için güvenli sayılabilecek bir mesafede durarak iki kaşımın arasını göstermişti. "Kaşlarını çatmayı." Bunun onu ilgilendiren kısmını düşünürken elleri kendi yüzünde son bulmuş ve tatlı olduğunu düşündüğü bir ifade ile "Bak ben hep gülümsüyorum." diyerek devam etmişti.

"Kaşlarını sürekli böyle çatarsan cildin çabucak kırışır." Peki, benim cildimden ona neydi? Dudaklarımı aralamış ona gerekli cevabı verecekken duruşunun bana karşı gelmeye hazır oluşuyla vazgeçmiş, konuyu değiştirmiştim.

"Bakmak ve görmek diyordun."

"Ahh, evet. Bakmak ve görmek. Herkes bakar ama herkes göremez bu bakan kişiye bağlıdır. Bu yüzden güzel bakanı bulmalısın Yoongi-shi. Güzel bakan aynı zamanda güzel de görür." Sözleri henüz bitmiş miydi bilmiyorum ama trenden yükselen yüksek ses alanda yankılanmaya başladığında bunun burada son bulması gerektiğinin ikimizde farkındaydık.

Trene ilk bindiğimizde karşılaştığım görevli yanımıza ulaşıp trenin yakında duracağını ve tüm eşyalarımızı aldığımızdan emin olmamızı söylediğinde derin bir iç çekmiş ve "Demek buraya kadarmış." diye mırıldanmıştı. Hiçbir tepki göstermeden yanından uzaklaştım ve kapısı açık olan kompartımana girdim. Yeonwa'nın eşyalarının aksine toplu bir şekilde duran çantama uzandım ve giderek daha da yavaşlayan trenin tamamen durmasını bekledim. Sanki farklı bir şey olabilirmiş gibi.

"Yoogi-shii biraz huysuz olsan da seninle yolculuk yapmak hoştu." Başımı usulca salladım. Aynı kelimeleri onun için sarf edemezdim çünkü açık bir şekilde onunla yolculuk etmek zordu. Bir kere sürekli konuşuyor ve hakkımda bir şeyler öğrenmeye çalışıyordu.

"Eğer tekrar karşılaşırsak..."

"Karşılaşmayacağız." Diyerek kestirip attım. Ortada karşılaşmamızı gerektirecek herhangi bir durum yoktu. "Ama ya karşılaşırsak?" Başımı iki yana salladım. Karşılaşmayacaktık.

"Milyarlarca insan var. Karşılaşmamız imkânsız."

"Ama o milyarlarca insan içerisinde az önce karşılaştık."

"Sadece tesadüftü." Tekrar karşılaşmayacaktık.

"Ya o tesadüf bir kez daha gerçekleşirse?" Olabilirliğini düşündüm. Yine de çok düşük bir ihtimaldi. "O zaman şans derim." Diye mırıldandım. Her ne kadar şansa ve diğer tüm o saçma şeylere inanmasam da.

"O zaman üçüncüsü için çabalarım." Dedi bir anda. Ne demek istediğini o açıklayana kadar anlamamıştım. "Çünkü bilirsin üçüncü sefer artık şans olmaktan çıkar. Kaderdir." Ve ona ufakta olsa herhangi bir cevap vermemi dahi beklemeden el sallayarak uzaklaştı.

Ve bu son tren sahnemizdi. 🤧

⭐Yeonwa'nın söyledikleri hakkında ne düşünüyorsunuz, sizce haklı mı?

⭐ Bir sonraki bölüm aşklarım da kurguya dahil olacaklar heyecanlıyım.

Lagom メ YoongiWhere stories live. Discover now