43 • Jaehyun

489 48 28
                                    

Hamileliğin ilk dönemi

Dürüst olmak gerekirse ilk dönemler pek de iyi değildi. Gerçekten garip karışımları mango ve portakalla karıştırılmış çilek içeceği ve papaya ve elmayla karıştırılmış ananas suyu istiyordum. Ki Taeyong'un varlığı hiç yardımcı olmuyordu. Yeni boyadığı pembe saçlarını ne zaman görsem, hep çilek ya da çilek reçeli yemek istiyordum. Donghyuck yardımcı olabilen tek kişiydi. Ne zaman bir şeylere aşersem, bana bir sürü yemek getiriyordu. Çoğunlukla da aşardığım şeyleri yerken bana eşlik ediyordu. Ayrıca garip bir tat anlayışı olsa da şükürler olsun ki çok iyi yemek yapabiliyordu ki bu benimde garip tat anlayışımı tölare edebiliyordu.

Sabah bulantıları yüzünden ne zaman kussam Taeyong yanıma gelip iyi olup olmadığımı soruyordu. Jeno'ya hamile olduğum zamanlarda oldukça sabah bulantılarını yaşamıştım ve şimdi tabiki bunlar oldukça normal geliyordu. Ama bu sefer her şey daha farklıydı, kendimi berbat hissettiğim zamanlarda yanıma gelip benimle ilgilenen bir kocam vardı ve bu kalbimi çarptırmaya yetiyordu. Mark ve Jeno'ya gelirsek onlar bebek eşyaları bakmakla meşgullerdi. Bana sorarsanız aramızdaki en heyecanlı olanlar onlardı.

Hamileliğinin üçüncü aylarında, minik bebeğimin tekmelerini hissetmeye başlamıştım. Bazen, bebeğimin tekneleri can yakıcı oluyor olsa da bunu hissedebilmek hem mükemmel bir histi hem de bebeğimin oldukça sağlıklı olduğunu anlayabiliyordum. Taeyong sürekli minik tekmelerini hissetmek istiyor olsa da çok nadir hissedebilme şansı olmuştu. İlk hissettiği zaman öyle mutlu olmuştu ki tekrar beni kaldırıp sıkıca sarılmıştı.




Hamileliğin 2. Dönemi

Hastane kontrolleri, ultrasonlar ve sabah bulantıları bitmişti ama ne zaman evden çıksam kendimi fazlasıyla kilolu ve her tarafım şişmiş gibi hissediyordum. Tabiki kadın olmadığım için hamile kıyafetleri giymiyordum ama dışarı çıkacağımız zamanlarda genelde bol tişörtler ve beli büyük pantolonlar giyordum. Mükemmel bir eş olarak Taeyong, ne zaman bedenim hakkında güvensiz hissetsem kulağıma güzel ve sevimli bir sürü şey fısıldıyordu.

Ayrıca özel doktorumuz olan Dr.Seo'yla olan aylık kontrolleride aksatmıyorduk. Taeyong'un söylediğine göre Canada'da yaşadıkları zaman Mark'ın doğumundan sorumlu olan doktor oymuş, ayrıca Ten'in diyetini ve egzersizlerini oldukça sıkı takip etmiş ki bu sayede sadece 2 saatlik bir sancıdan sonra Mark'ı doğurabilmiş.

Hamileliğimin altıncı ayında, Dr. Seo bebeğin cinsiyetini öğrenmek isteyip istemediğimizi sormuştu. Çok iyi tekmeler attığı için hep bir oğlumuz olacağını söylüyordum. Büyüdüğünde büyük ihtimalle çok iyi futbol oynuyor olacak. Ayrıca kız olması benim için bir problem değildi ama erkeklerle dolu bir aile olduğumuz için bu konuda biraz tedirgindim. Taeyong'sa sadece sağlıklı bir bebeğimiz olmasını diyordu ve cinsiyetini pek önemsemiyordu. Mark ve Jeno'ysa bu konuda tamamen zıt düşünüyorlardı. Mark tekrardan bir erkek kardeşe abi olmak istiyorken, Jeno bir kız kardeş istiyordu. Hatta bu konuda iddiaya bile gitmişlerdi ki Dr.Seo cinsiyeti açıkladığında Mark'ın kazandığını anlamıştık. Tekrar bir oğlumuz olacaktı.




Hamileliğin 3. Dönemi
(hatırlayan var mı bilmem ama şero Tae'nin Ten'i aldattığı dönemde diyebilirsiniz.)

Hamileliğimin sonlarına oldukça rahat ilerlemiştim. Jeno ve Mark erkek arkadaşlarını da bebeğimiz için çıktığımız alışverişe getirmişlerdi. Jeno ve Jaemin, oldukça sevimli olan aşk böceği çiftlerdendi ve birlikte alacakları bebek kıyafetlerine bakıyorlardı. Mark ve Donghyuck da hangisinin daha iyi bir marka olduğunu tartışırken biberon ve diğer bebek eşyalarını seçmeye çalışıyorlardı. Sonunda karar veremedikleri için taş kağıt makastan oynamış Donghyuck kazanmıştı.

"Çocuklarımız çok çabuk büyüdüler." Kenardaki banklarda oturup çocuklarımız ve sevgililerinin alışverişlerini izliyorken Taeyong duygusal bir sesle konuşmuş ve sahte göz yaşlarını silmek için parmağını gözlerinin altında gezdirmişti.

"Yine fazla dramatikleştin, Tae. Burada hamile olan benim ve daha duygusal olması gereken benim, sen değil." Hafifçe koluna vurmuştum ve o da sadece buna cevap olarak minik bir kahkaha atmıştı. Kocam yine duygusal değişimlere kapılmıştı demek ki.


Günler ayları kovalamış ve sonuna yaklaşmıştık, hamileliğin son ayındaydım. Sadece evde oturup beklemeye karar vermiştim ki böylece suyum geldiği zaman Taeyong hemen bizi hastaneye götürebilirdi. Ehliyet alabilecek yasal yaşa geldiği için Mark, Donghyuck'la beraber sürüş dersleri almaya başlamıştı ki, Jeno'yu Jaemin'le olan buluşmalarına götürebilirlerdi. Taeyong babalık izni belgelerini doldurmuş ve benimle beraber evde kalmaya başlamıştı.

"Ne izlemek istersin?" Taeyong yavaşça yanıma yaklaşmıştı. Sürekli büyük karnıma nazikçe masaj yapıyordu ve bu bebeğin, babasının sıcaklığını hissedip sürekli hareket etmesini sağlıyordu. "Korku filmi olmadığı sürece ne istersen onu izleyelim. Bebeğimizi korkutmak istemiyorum."

"Sefilleri izlemeye ne dersin?" Diye önermiş Taeyong ve buna hayır diyemezdim. Müzikallerin hastasıydım.

Islak bir şeyler hissetmeye başladığımda Eponine'in ölüm sahnesinin olduğu kısmın ortasındaydık.  Yanımda halinden memnun bir şekilde Horlayarak uyuyan Taeyong'a bakmıştım. Bu aptal tüm o upuzun filmi izlerken beni yalnız bırakmıştı.

"Tae..." uyanması için seslenmiştim ama hala tepki vermiyordu.

"Tae..." tekrar seslendim ama bu sefer, nazikçe kolunu sarsmıştım ve bu yerinden sıçrayarak uyanmasına sebep olmuştu.

"SUYUM GELDİ!" Bu sefer sesimi yükseltmiştim ve bu Taeyong'un hızla uykusundan kaldırdı ve arabasının anahtarlarını almak için gitmesine sebep oldu. Kocamın bu tepkisine gülmek istemiştim ama karnımda doğumun yakında olacağını belli eden kasılmalar başlamıştı.

Taeyong aşağı inene kadar bana eşlik etmiş ve hızla hastaneye götürmüştü. Dadı Ji, Jeno ve Mark'ı aramış ve bizi takip edip hastaneye gelmelerini söylemişti. Acilin ameliyathanesine ulaştığımızda hemşireler beni hazırlamış ve doğum için Dr. Seo'yu çağırmışlardı.


İşte bu kadardı...













♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤

Önümüzde 2 bölüm ve 5 tane de bonus bölüm var. Lütfen beklemede kalın ve beklediğiniz için teşekkürler.

The Lee's  [Tr]Where stories live. Discover now