38 • Yazar

1.1K 108 93
                                    


Mark koştu.

Donghyuck'u okulun her taradında aramıştı. Kütüphaneye, balkona, onun sınıfına bile bakmıştı... her yere bakmıştı ama genç çocuğu bulamamıştı.

Onu yalnız bırakmasını söyleyerek çok büyük bir hata yapmıştı. Eğer kendisine karşı dürüst olsaydı, her şey tam tersi olacaktı. Mark her zaman Donghyuck'la olmak istemişti. Her zaman ona dokunmak, onunla gülmek, onunla konuşmak, onu öpmek, onu sevmek istiyordu. Ona onu sevdiğini söylemek istiyordu ama onu bulmadan bunu nasıl yapabilirdi ki?

Mark pes etmek üzereydi ki aklına Donghyuck'un olabileceği bir yer gelmişti.

Okulun kapısından çıktı ve terk edilmiş eve doğru koştu. Kapıdan girdi ve uçuruma doğru koştu. Başını dizine yaslamış olan güneş gibi parlayan çocuğu görmüştü.

Mark önündeki çocuğa sarılmak istiyordu ama ani bir hıçkırık duyduğunda bu onu durdurdu. Ağlıyordu ve bu onun suçuydu.

Mrk düşüncelerini görmezden geldi ve sadece onu rahatlatmaya karar verdi. Şaşkınlıktan sıçrayan çocuğun önünde diz çökmüştü.

"Hyuck..." Mark seslendi ama Donghyuck sessizdi. "Ben üzgünüm."

Donghyuck, hayatının aşkından duyduğu sözlerleden sonra tekrar ağlamak istemişti. Ama aniden hatırlamıştı, onun tarafından reddedilmenin ne kadar canını yaktığını. Donghyuck bakışlarını ondan uzaklaştırdı ve ondan gitmesini istedi.

Mark hiçbir şey demeden o şekilde kaldı, Donghyucktan kendiyle konuşmasını isteyerek. "Hyuck..."

"Seni yalnız bırakmamı istediğini düşünüyorum?" Donghyuck'un iğneliyici tonu Mark'ın sıçramasına sebep olmuştu. Ama bu Mark'ın özür dilemesine engel olmamıştı.

"Sana öyle söyleyerek çok büyük bir hata yaptım, Hyuck. Ben üzgünüm. Ben gerçekten çok üzgünüm. Lütfen beni dinle." Mark yalvarmıştı ama Donghyuck, zayıf noktası olan Mark'ın gözlerine bakmamak için büyük çaba sarf ederek, hala uçuruma bakıyordu.

"Peki neden öyle söyledin?"

"Çünkü korkmuştum."

"Neyden korktun?" Donghyuck'un boğazındaki soğuk ton, Mark'ın yutkunmasına sebep olmuştu.

"Seni sevmek isteğime engel olamamaktan korktum." Donghyuck, Mark'ın itirafıyla donmuştu. Az önce beni sevdiğini mi söylemişti? Diye düşündü Donghyuck ve onun gözlerine bakmasına sebep olmuştu. "O gece bana sarıldığında kollarında eriyip kalacağımdan korktum. Beni özlediğini söylediğin gece seni öpebilecek olmamdan korktum. Donghyuck, seni çok seviyorum ve korkumun sebebi bu."

Donghyuck şuan duyduklarına inanamıyordu. Gerçekten bunları Mark mı bana söylemişti? Doğru mu duydum?

Mark bunları söyledikten sonra canlı canlı gömülmek istemişti. Çimlerin üzerinde diz çökmüş bir şekilde Donghyuck'a açıldığını bilmesi daha çok utandığını hissediyordu.

"Eğer gerçekten burada olmamı istemiyorsan sad-" Mark'ın cümlesi Donghyuck'un öpücüğüyle kesilmişti. Dudakları sanki kalplerinin atışıyla uyumlu bir ritimde dans ediyormuşcasına mükemmel bir uyumla hareket ediyordu. (Hadi bu cümleyi ögelere ayıralım.)

Eğer bugün Donghyuck'un hissettiklerini tanımlayabilecek bir kelime olsaydı... kesinlikle 'mükemmel' olurdu.

Donghyuck geri çekildi ve Mark'ın gözlerine baktı. "Ben de seni seviyorum." Diye fısıldadı ve dudaklarına hızlı ve minik bir öpücük bıraktı. "Yapmak zorunda olduğun çok uzun bir açıklama var, Mark Lee."

Mark gülümsedi ve her şey mükemmel görünüyordu.







"Tüm gece boyunca ağlayacağını düşünüyordum." Jaemin odasında onunla video oyunu oynayan Jeno'ya sordu.

"Beni öptün, seni aptal. Tüm gece boyunca nasıl ağlayabilirim?" diye çıktı, gözleri hala ekrandayken.

" öyleyse bu öpücük seni ağlamanı engelleyebileyecek kadar iyiydi?" Kışkırtmak istercesine söyledi Jaemin ama Jeno alaycı bir şekilde karşılık verdi.

"Belki dudakların muhteşem olsaydı. Seninkiler kuru ve çatlamış. Lütfen dudak balmı kullan." Dedi Jeno ve Jaemin'in aksine oyunu kazandığında yerinden kalktı.

"YAŞASIN! BEN KAZANDIM!"

"Tebrikler. Ödül ister misin?" Dedi Jaemin ve Jeno'ya karşı dudaklarını büzdü.

"Ewwww. Benden uzak dur." Bununla birlikte, Na ailesinin evini duygu dolu ağlamaların yerine iğrenme dolu çığlıklarla doldu.








"Ahjussi..." Taeyong, çiçekçinin dışında durup kendisine bakan gence baktı.

"Evet, çocuk?" Diye sordu ve garipser bir şekilde baktı. Söz konusu olan genç çocuk ona beyaz bir gül verdi.

"Bu ne içindi?" Diye sordu ve genç ona gülümsedi.

"Eşiniz için bir hediye." Demişti ve Taeyong tekrar garip bir şekilde baktı.
"Uhm... teşekkür ederim? Bir eşimin olduğunu nasıl bildin?" Diye sordu gence. Bahsedilen çocuk eline baktı ve evlilik yüzüklerini işaret etti. Ten'le olan evlilik yüzüğü.

"Çocuk olduğum zamanlarda aynı yüzüğü görmüştüm. Onun eşi olduğunu düşünüyorum." Dedi çocuk ve ayrıldı. Taeyong evlilik yüzüğüne baktı ve parmağından çıkarttı. Gördükleri hakkında daha fazla şey sorabilmek için çocuğun peşinden içeri girdi. Genç çocuk tezgahın önünde durdu, onu takip etmiş olmasını beklemiyordu.

"Anlat, çocuk. Daha önce ne görmüştün? Daha önce gördüğünü söyleyerek ne demek istemiştin?" Taeyong sordu ve genç çocuk güldü. "Her şeyden önce, bir ismim var ve bu Jisung. Isim kartını görmüyor musun?" Gözleriyle kartını işaret etti,Taeyong'un görebileceği şekilde. "Ve ikinci olarak, o zamanlar beş yaşındaydım. Tüm detayları hatırlamıyorum. Ama tüm bildiğim o evlilik yüzüğü ve onun güzel yüzü. O zamanlarda, elindeki o pastayla beraber çok mutlu görünüyordu." Diye söylesi ismi Jisung olan çocuk ve Taeyong, konuştuğu kişi hakkında meraklanmaktan başka bir şey yapamadı.

"Dur... beş yaşındaydın? Bu on yıl öncesi demek oluyor, değil mi?" Diye sordu Taeyong ve çocuk onayladı. O Ten'di. Diye düşündü Taeyong ve gözlerini kapattı. Jisung endişeyle yaşlı olana baktı. "Sen iyi misin, Ahjussi?" Diye sordu ve Taeyong genç çocuğa gülümsedi. "On yıl önce öldü." diye cevapladı Taeyong ve bu genç çocuğun duraksamasına sebep olmuştu. "Ben üzgünüm." Dedi.

"Sorun değil. Bunu daha sonra ona vereceğim. Bunun senden olduğunu ona söylerim." Dedi ve çiçek dükkanından çıktı.

Arabasını çalıştırmak üzereyken, ön camında bir not olduğunu fark etti. Notu alabilmek için arabasından çıktı ve çok tanıdık bir el yazısı olduğunu fark etti.

Beni sevdiğin gibi onu da sev.

O gece, Taeyong tüm gece boyunca ağlamıştı ve eşinin istediğine uymaya vermişti.


























♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧

Jisung'un çok önemli bir olaya şahit olduğunu söylemiştik zaten, geri dönüp hatırlayabilirsiniz. VE ÇOK ÖZÜR DİLERİM, GEÇ GELDİĞİ İÇİN. Maalesef vermem gereken birsürü dersim ve birkaç projem var. O yüzden tekrar özür diliyorum.

The Lee's  [Tr]Where stories live. Discover now