28 • Mark

1.1K 112 37
                                    

Gidip Eommamı ziyaret etmem gerektiği için bugün okul çıkışı için Donghyuck'la plan yapmamıştık. Bugün babam ve Eommamın evlilik yıldönümüydü ve bende bunu mezarında kutlamak istiyordum.

Okulun çıkış kapısına ilerlerken, Donghyuck'u yalnız bir şekilde bankta otururken gördüm. Ona doğru yürüdüm.

"Jeno'yu mu bekliyorsun?"

"Evet. Sende onunlasın sanıyordum?"

Oh... ondan önce ilk bitirdim. Yanından ayrıldığında hala yazmaya devam ediyordu."

"Cezaya kalacak ne yapmıştı ki? Senin sorununu biliyorum ama... Jeno?"

" 'Olamaz' diye derste bağırdı."

"Olamaz? Bunu neden yapsın ki?"

"Bilmiyorum. Başka düşüncelere dalmıştır ve sanki beni yemeyi bekliyormuş gibi sürekli bana bakıyordu."

"Gördüm. Belki de bana gerçekten bir şeyler söylemek istiyordur ve bu onu çok rahatsız ediyor olmalı." Anladığımı belli edercesine başımı salladım. Yanılmıyorsun, Donghyuck...

"Daha sonra bunu ona sor." Saatime baktım ve çok geç olmaya başlamıştı. Donghyuck'u yalnız bırakmak istemiyordum ama mezarlıkta daha çok vakit geçirmek de istiyordum. Eommamı özlemiştim. "Pekala, gitmem gerek. Önce biraz çiçek almam gerek." Ayapa kalktım ve hızlı bir şekilde yanağını öptüm. Bu bugünki ikinciydi ve kıpkırmızı olan yüzünü görmeyi başarmıştım.

"T-tamam. Kendine dikkat et." Dedi ve bana el salladı. Yanaklarındaki sevimli kırmızılıklar bana sevinçten havalara uçabilecekmişim gibi hissettiriyordu.



"Teşekkür ederim." Bana eommamın mezarına her gittiğim zaman aldığım kırmızı gül buketini verdiğinde ismi Jisung olan genç çocuğa söyledim.

"Rica ederim, Mark hyung!" Diye bağırdı ve sevimliliğine karşı kıkırdadım. Bu çocuk genç yaşına rağmen fazla uzundu.


Eommamın mezarına giden yolu yürüyorken, yakınlara park eden tanıdık bir arabayı fark ettim. Sonunda babamın arabası olduğunu fark ettiğimde, arabanın arkasına sakladım ve onu dinlemeye çalıştım.

"Seni gerçekten çok özledim, Ten. Gerçekten çok özledim. Seni unutmayı çok deniyorum ama yapamıyorum. Sadece seni aha çok seviyorum." Babam çok karmaşık hissediyor olmalıydı. Çinlerin üzerinde diz çöktü ve yarını yokmuşcasına hıçkırarak ağladı.

"Jaehyun'a seni sevdiğim kadar onu seveceğime dair söz verdim ama ne zaman denesem... her zaman berbat ettim... her zaman seninle yaptıklarımla bitti." Dedi. Benim bildiğimin aksine babamın gerçekten Eommamı sevdiğini fark etmemi sağladı.

"Nasıl yola devam edeceğim Ten? Nasıl? Lütfen söyle bana." Babam ağlamaya devam ettiğinde sonunda karşısına çıkmaya karar verdi. Babam bana şaşırmış bir şekilde ve diz çöktüğü yerden kalktı. Iyiymiş gibi görünebilmek için avcuyla göz yaşlarını sildi.

"Ne zaman buraya geldin?" Elimdeki kırmızı buketi babamın beyaz güllerden olan buketinin yanına koyarken sordu.

"Hepsini duyabilecek kadar, baba." Cevap verdim ve sadece başıyla onayladı.

"Baba..." konuşmaya başladım ve hımlayarak tepki verdi.

"Özür dilerim."

"Ne için?"

"Eommama olan sevginden şüphe duyduğum için."

"Ben-"

"Bugün öğrendim. Özür dilerim baba." Sözünü kestim ve babam beklemeden bana sarıldı. İlk defa bu yıl, tekrar babam bana sarıldı. Bu sarılmayı çok özlemiştim.

"Ama..." ondan ayrılırken söyledim. " Jaehyun annemi incitme, lütfen?"


"Yapmayacağım. Söz veriyorum, deneyeceğim."




"Bana söz verme. Yap bunu baba."




~~~~

Öhöm notlar kısmına hoş geldiniz.. Jisung çok önemli bir olaya şahit oluyor diye spoiler düşmüş buraya yazar.

Ve bu arada hikaye 2017de yazılmış yani bende okuyalı baya oluyor o yüzden bu kısımları falan hep unutmuşum o yüzden sorry ve finale 16 bölüm kaldı.

The Lee's  [Tr]Where stories live. Discover now