27 • Jeno

1.1K 110 15
                                    


Donghyuck'u rahatsız hissettirmek istememiştim. Bu aklıma gelecek son fikir olurdu. Aslında ne olduğunu bilmiyorum. Donghyuck'a karşı olan tüm hislerimi açıklamak üzereydim ve aptal zill ve tabiki her zamanki biricik kardeşim yoluma çıktı.

Sınıfa girdiğim an, kardeşime bakındım. Maalesef ki (ya da belki de küçük bir şansla) sınıfa geç geldi. Bay Moon, bizim psikoloji öğretmenimiz sorumsuz bir öğrenci olduğu için onu azarladı hatta onu cezaya bıraktı. Ama onun yüz ifadesi çok farklıydı. Azarlanmış olup olmamasını umursamıyor gibi görünüyordu. Beni daha çok endişelendirecek şekilde daha çok kaybolmuş ve mutlu görünüyor. Buraya gelmeden önce bir şey mi olmuştu?

Odaklanamıyordum. Tüm zihnim Mark hyungun sınıfa geç gelmesininden önce Donghyuck'a ne yaptığıyla meşguldu. Donghyuck'un beynini mi yıkamıştı? Hakkımdaki tüm kötü şeylerle ilgili Donghyuckla mı konuşmuştu?

Tekrar kardeşime baktım ve fark ettim ki dudaklarına dokunurken sürekli gülümsüyordu...

"OLAMAZ!" Bağırdığımda tüm sınıfın dikkati bana odaklanmıştı. Bay Moon bana baktı ve ellerini kalçasına yasladı. Bu kötüydü.

"Lee Jeno, bir problem mi var?" Bay Moon sordu ve başımı hayır anlamında salladım. "Öyleyse neden sınıfımın içinde bağırdın? Belki de uyuyor ve bir şeylerin rüyasını görüyordun?" Tekrar sordu.

"Hayır efendim, yapmıyordum."

"Kardeşinden farklı olduğunu düşünüyordum. Kardeşine daha sonra cezada eşlik et. Şimdi tartışmaya geri dönelim." Geri yerime oturdum ve Mark hyungun bana karşı sırıttığını fark ettim. Bu tekrar kanımın kaynamasına sebep oluyordu.

Ikimizde öğleden sonra cezaya kalmıştık, Donghyuck'u görmem gerekiyordu. Bugün neden bu kadar rezildim?


Ders bitmişti ve Mark hyung ve ben ikimizde sınıfta tek bırakılmıştık. Bay Moon, 'sınıfa geç kalmayacağım ve sınıfın içinde bağırmayacağım'ı 100 kez yazmamız için iki kağıt verdi. Gizlice,Donghyuck'a geç geleceğimi söylemek için telefonumu çıkarttım. Mark hyung fark etti ve Bay Moon'a söylemek üzereydi ki kağıdını kapmıştım.

"Git Bay Moon'a söyle yoksa bende bunu parçalayacağım." Onu tehdit ettim ama korkmamıştı bile. Gözlerime baktı ve alnıma parmağıyla fiske attı. Kağıdını geri aldı ama bay Moon'a telefonum hakkında bir şey söylemedi.

Jeno:

Geç kalacağım. Cezaya kaldım ve Mark hyung benimle.

Hyuck:

Tamam. Bahçe kapısının orada bekliyor olacağım.


Jeno:

Tamam.



"Donghyuck'a duygularını itiraf mı edeceksin?" Mark hyung aniden sordu.

"Bunda bir sorun mu var?"

"Hiç. Sadece geri çekilmeyeceğimi bilmeni istiyorum." Dedi ve yerinden kalktı. Yüzüme bakmak için arkasını döndü. "En iyi adam kazanabilir." Dedi ve kâğıdı bay Moon'a verdi. Çantasını aldı ve sınıftan çıktı.

"Ve ne olursa olsun onun kalbini ben kazanacağım." Kendi kendime söyleyip kağıdımı Bay Moon'a verdim.


Kapıya yürümek uzun sürdü. Okulun avlusundaki sarı çizgilere basarken doğru kelimeyi seçmeye çalışıyordum. Bahçe kapısına ulaştığımda, bankta oturan Donghyuck'u gördüm. Yanına oturduğumda şaşkınlıkla yerinden sıçradı.

"Hey." Seslendim.

"Yani... neyi söylemeye çalışıyorsun? Direkt sordu ve başımı aşağı eğdim. Buraya kadardı. Ona açılmam gerekiyordu.

"Ben... uhm... Donghyuck..."

"..."

"Ben.. be.."

".."

"Ben senden hoşlanıyorum."


~~~~

Hi yine ben. Nomin'de 1. Olarak gördüm de fişfikçi Jaemin olmasa çocuk bu hale gelmeyecekti. Neysem teşekkür ederim. 😘

Ve 4 başarısız Nomin kitabı denememden sonra yeni bir kitap çevirmeye karar verdim. Ismi All Of Me. Tşk.

The Lee's  [Tr]Kde žijí příběhy. Začni objevovat