22.BÖLÜM

209 24 16
                                    

  *Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar.

Güçlü olmak zorunda hissediyordum ama bu his uzun zamandır bir eyleme dönüşmemek için ısrar halindeydi. Bu ısrarı kırmalı mıydım yoksa geri adım atıp kenara mı çekilmeliydim bilmiyordum.

  Belirsizlik yağmurunun altında, solgun ve bitkin dışarıyı izlemek şu an daha cazip geliyordu. Yapılacak şey basitti aslında. Karşımda duran bu yatak artık boş mu kalacaktı yoksa Anıl yine tüm sinir ve öfkesiyle bu odaya adım mı atacaktı öğrenmek istiyorduk.

  Günlerdir kimse bir şey söylemiyor ve bize cevap vermiyordu. Ölümler ve ataklar inanılmaz derecede artmıştı. Bazen en altta yer alan sinir krizlerini bile duyuyor ama yasak olduğu için müdahale edemiyorduk.

  Çaresizliğin son demleri bizler için çalıyordu. Bir yığın kurban yanımdaki kasap tarafından bu okula hapsedilmiştik ve gittikçe köşeye sıkışıyorduk. Hayatımız bir sokak köpeğinin bile bizden kaçmasını gerektirecek kadar idealdi.

  Bu kadar sıkıcı bu kadar korkunç bir hayat ancak bir korku filminde olabilirdi. Şu an bir korku filminde bile olmayı yeğlerdim ama bir gerçeğin içerisinde belirsizlik içinde debelenmek beni üzüyordu.

  Bu üzücü olaylar zinciri bileğimde bir pranga olarak yerini çoktan almıştı. Ölümün prangası bileğimi sıktıkça gerçeğe daha da yaklaşıyordum.

  Düşünmenin verdiği gerginlikle derin bir nefes aldım ve yatağımdan kalktım. Ata bayadır odada yoktu ve bu hayalet odada tek başıma dolanıyor, düşünüyor ve sorguluyordum.

  Az sonra dışarıdan bir kilit sesi yükseldi ve grup sesleri gelmeye başladı. Dışarıya baktığımda herkesin dışarıda olduğunu gördüm. Dışarı çıkıp çıkmamak arasında gidip geliyordum ama bu odada kaldıkça daralıyor ve nefes almakta zorluk çekiyordum.

  Bu yüzden montumu bile almadan pijamalarımla odadan çıktım ve kendimi bir an da dışarıda buldum. Herkes ölü gibiydi ve bahçeye çıkmaktaki tek amaç birazda olsa nefes almaktı. İnsanlara baktığımda nefes almak için çaba sarf ettiklerini görmek çok üzücüydü.

  Yine de kalabalıkta kalıp daha da kötü hissetmek istemiyordum bu yüzden kampüsün tenha yerlerine doğru yürümeye başladım. Soğuğa karşı savaşan ince pijamalarım beni içeri girmem için dürtüyor gibiydi. Soğuğun tenimde bıraktığı görünmez izler ise beni rahatlatıyordu.

  Bir anda başlayan bir felaket etrafımdaki tüm yaprakların dökülmesine sebep olmuştu. Bu yüzden bu karanlık yolun eskittiği bu ışık bizi teker teker elemişti.

  Hastalık krizleri ve psikolojik bozukluklar beni daha kötü ve daha karanlık bir hortumun içine çekiyordu. Yürürken attığım adımların izi bile sanki beni takip ediyor ve akşamın karaltısı gözlerimi örtüyordu.

Az sonra yanımda bir karartı belirdi. Korkuyla sıçradım ve karşımda Ata'yı gördüm.

''Uyanmışsın.''

''Evet'' diyerek yanından geçtim. Az sonra tekrar yanımda belirdi. ''Çok uyuyorsun.''

''Düşünmemek için.'' Diyerek yanıtladım.

''Neyi?''

''Her şeyi.''

''Bence düşünmemek için uyumaktan önce yapılacak bir sürü şey var.''

Sırıttım, ''ne gibi?''

''Mesela birileriyle konuşmak ya da bir şeyler ile meşgul olmak.''

''Tabii'' diyerek kahkahamı bastım. ''Peki bunları yapabilecek enerjiyi nereden bulacağım?''

''Yaşama isteğin yeterli olur bence.''

  Olduğum yerde durdum ve sinirle nefesimi bıraktım. ''Yaşamak istediğimi nereden çıkardın? Özellikle yarın bile ne olacağını kestiremiyorken.''

''Yarınımızı bilemeyiz zaten. Eğer bilseydik hayat bize zindan olurdu.''

''Yine de ben ölmeden bir gün önce birileri haber verse fena olmazdı en azından hazırlık yapardım.''

  Kahkahasının tüm kampüste duyulduğuna yemin edebilirdim. Onun bu şekilde gülmesi beni de güldürmüştü.

  Az sonra soğuk çimlere oturduk. Önceden soğuğa bu kadar alışık hissetmezdim ama şu an daha katlanılabilir buluyordum. Az sonra Ata üzerime dikkatli bir şekilde baktı ve ''üşümüyor musun?'' diye sordu. ''Pek değil.'' Diyerek yanıtladım.

  Bunun üzerine üzerindeki montu çıkarttı ve omzuma attı. ''Cidden iyiyim.'' Diyerek montu üzerimden atmak istesem de izin vermedi.

  ''Acaba Anıl nasıldır?'' Omuz silkti umurunda olmadığı gayet açıktı. ''Bilmiyorum açıkçası çok ilgilendiğim söylenemez.''

  ''Bence en çok senin ilgilenmen gerekir.'' Diyerek üstüne gitmek istesem de bu duruma alışmış olacak ki bir şey demedi. Az sonra yağmur çiselemeye başladı ve olduğumuz yerden kalktık.

''Off nereden başladı yine bu yağmur..'' diyerek sitem ettim.

''Boş ver zaten birazdan içeri alacaklardı.''

  Aşağı indiğimizde bir karmaşıklık olduğunu anlamıştık. Bazıları merakla içeri bakıyordu. İçlerinden bir tanesi az sonra yanımıza geldi.

''Olanları duydunuz mu?''

Endişeyle ''Hayır.'' Diyebildim.

  ''İki gün önce yoğun bakıma alınan çocu-'' cümlesini bitirmesine izin vermeden sorumu yönelttim.

''Ne olmuş ona?''

  Sanki birazdan gelecek cevabı biliyormuş gibi telaş içindeydim. Az sonra tüm telaşımı ve zihnimdeki her şeyi ortaya çıkartan o cümle kızın dudaklarından dökülmüştü.

''Sanırım ölmüş.'' 

KARANTİNAWhere stories live. Discover now