36.Bölüm: Timiat'ın ağacı

3.8K 473 278
                                    

Selam, sonraki bölüm olaylı bir bölüm olacağı için üstüne bir tık daha çalışıp atmayı planlıyorum. İyi okumalar.

Vücudumda hissettiğim ağrıyla gözlerimi açtığımda hava yeni yeni aydınlanıyordu.

"Ah...Acıyor."

Yerden doğrularak etrafı kızarmış el bileğimi yüzümü buruşturarak inceledim. Kendimi itekler gibi duvara yaslayıp geceliğimi kaldırdığımda aynı şekilde ayak bileğimin de çevresinin zedelendiğini gördüm.

Sonradan gelen farkındalıkla gözlerim sonuna kadar açıldı.

Ben neden lanet olası zeminde dayak yemiş gibi yatıyorum?

Yoğun sisi geçebilen az ışık odamı aydınlatmakta yeterli olmasa da kargaşanın izlerini gözüme sokacak kadar yeterliydi.

Yatağımın tam karşı duvarındaydım, yorganım ve yastıklarım yere düşmüş bileklerimi bağladığım ipler ise hala yatağıma uçları kopmuş halde bağlı duruyorlardı.

Sandalyem devrilmiş durumdaydı ve çalışma masamın kilidi kırılmış çekmecesi yere fırlatılmıştı etrafta kâğıtlar yağmış gibi duruyordu.

Bu... bu korkunç.

Bu gerçekten korkunçtu, camın dışından gelen karga seslerine odamdaki saatin sarkaç sesi eşlik ederken nefesim hızlanmıştı.

Tamam, şu an gerçekten şeytan çıkartma ayini için bir rahip isteyecek ruh haline girmiştim.

Sakin olmalıyım, sakin olmalıyım... sakin... boğazıma gelen tutamadığım hıçkırık göz yaşlarımı da beraberinde getirmiş gibiydi.

Hıçkırıklarım duyulmasın diye ağzımı elimle kapatırken şiddetlenen ağlamam ciğerlerimi acıtıyordu.

Elimde değildi, korkuyordum.

"Buraya gelmeyi bile ben istemedim, o zaman neden?"

Başımı toparladığım dizlerime yaslayıp bacaklarıma sarıldığımda minicik olmuştum, beni bekleyen şeyler için kendimi hazırlamam gerekiyordu.

O masanın önüne gittiğimde orijinal Misty'nin el yazısıyla yazılmış yazılar görecektim.

Okuduğum internet kitaplarında kötü bedeni ele geçirmiş kahramanlar tüm zorlukları korkusuzca yeniyorlardı... öyleyse neden sadece yorganın altında kalmak istiyorum?

Hıçkırıklarım dindiğinde yüzümü elbiseme sildim ve duvardan destek alarak ayağa kalktım, ayak bileğimin de acıyacağını düşünmüştüm ama hiçbir şey hissetmedim. Zonklayan gariban el bileğime iç geçirerek baktım.

Sanırım eli çözdükten sonra ayak onun için zor olmasa gerekti.

Usulca masama doğru gittiğimde küfrederek bir kaç kere gözlerimi kapattım.

"Anladım geceleri buraya gelip yazı yazıyorsun, ama lütfen, bak rica ediyorum siyah mürekkebi kullanır mısın?"

Kırmızı mürekkeple yazılan yazılar içinde bulunduğum durumu daha da dramatikleştiriyordu.

İç çekerek yerden sandalyeyi kaldırdım ve oturup notları toparladım.

"Birde israf ediyorsun her şeyi bir sayfaya yazsana, bana acımıyorsan ağaçlara acı."

İşi espriye vurarak kendimi sakinleştirmem işe yaramıştı.

İlk sayfayı elime aldığımda bir önceki nota göre daha düzensiz ve karışık bir yazı vardı.

Aptal aptal aptal aptal aptal aptal aptal aptal aptal aptal aptal aptal aptal aptal aptal aptal

"Bizi bağladığım için gerçekten kızmış olmalısın."

Kötülük Yaşamak İstiyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin