43.Bölüm: Satranç Tahtası

3.7K 433 226
                                    

"Benim gerçekten sevdiğim insanlar azdır, beğendiklerimse büsbütün az. Dünyayı görüp tanıdıkça hoşnutsuzluğum artıyor. İnsanların iç yüzünün nasıl hiç göründüğü gibi çıkmadığını, iyi yandan akıllı gibi görünenlere bile nasıl hiç güven olmadığını her gün daha açık anlıyorum."

-Jane Austen, Aşk ve Gurur

"Seni burada görmeyi beklemiyordum." dediğinde gülümsedim o sırada üzerime düşen gölgeyle Fidel'in bana şemsiye tuttuğunu fark ettim.

"Çünkü burada birini görmeyi beklemiyordunuz." dediğimde dudağının kenarı eğlenir gibi yukarı doğru kıvrıldı.

Gözümün önüne on altı yaşındaki tehlikeli hareketlerine karşın hala bir çocuk olan sarışın bir oğlanın görüntüsü geldi.

Ve görüntü gittiğinde geriye yüz hatları sertleşmiş bakışları koyulaşmış ve yüzünde bir kılıç yarası taşıyan genç adam kalmıştı.

Açıkçası hala fazlasıyla yakışıklıydı.

"Uzun bir yoldan geldiniz, sizi daha fazla tutmak istemem." Valens'in yüksek omuzlarının arkasından sabırsızca yağmurda ıslanarak bekleyen adamlara göz attım.

Hepsi sanki yağmur yağmıyormuş gibi aralarında konuşuyorlardı.

Valens hala beni tartar gibi izleyip konuşmayınca kendimi huzursuz hissetmeye başladım.

Konuşsana be adam!

"Majesteleri savaşta ya dilinizi ya da kulağınızı kaybettiğinizi düşüneceğim!" sinirle homurdandığımda karşı taraftan gelen kıkırtıyla gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

Valens her zamanki eğlenen gülüşüyle bakıyordu.

"Sosyetenin önde gelen bir çiçeği için tehlikeli sözler bunlar Lounberg." sesindeki kinaye beni eğlendirmişti.

"Dikenlerimi temizlediğimi hiç söylemedim majesteleri." artık bende gülümsüyordum.

Valens hafif bir baş selamı vererek atına tek hamlede bindi, sahibinin binmesiyle homurdanan at hareketlenirken Valens'in bakışları benim üzerimdeydi.

"Tekrar görüşeceğiz leydi Lounberg."

"Bu defa kapıyı kullanın majesteleri."

Liderlerinin hareketlenmesiyle hantallıklarını atan adamlar atlarıyla hareketlenip siyah bir bulut gibi yanımdan geçerken ne zaman tuttuğumu fark etmediğim nefesimi ciğerlerimden özgür bıraktım.

Hafifleyen yağmurda benden hızla uzaklaşarak saraya doğru yol alan atlıların görüntüsüne baktım.

Başkent bugünden itibaren eskisi kadar güvenli bir yer olmayacaktı.

***

Dik dur, gülümse ve hiçbir şey seni üzmüyormuş gibi davran.

Duruşun ve yüzün senin duvarın, istilacıları engelleyebilecek yegâne savunma hattın.

Unutma Serena, sen veliaht prensessin.

Serena tüm kalabalığın onu artık boğduğunu hissettiğinde bile annesinin sözlerini tekrar ediyordu. Etrafı onun gülüşünden kadehi tutuşuna kadar inceleyen sırtlanlar tarafından çevriliydi.

Uygun olmayacak şekilde istemeden öksürse bile bu ona kusur olarak geri dönerdi.

Eskiden sonuna kadar kendini zincirlediği bu düşünceler önceki kadar olmasa da hala bıraktığı yerde duruyordu, bir kaç yıldır sadece daha özgürdü.

Kötülük Yaşamak İstiyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin