"Sonuna karşı çık ya da öl."
Kaderinde ölüm yazılı olan kötü bir karakterin içerisinde doğmadan önce tercihlerin hayatı bu kadar etkilediğinin farkında değildim.
Misty Soleil Loungberg, dükün kötü ünüyle nam salmış biricik kızıydı ayrıca orijinal h...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Koca bir ayın ardından öncelikle herkese helööğ.
Kafamı kaşıyamayacak kadar yoğun bir ay geçirdim ve kendime bile vakit bulamadığım böyle zamanlarda maalesef ilham perilerim de bana pek uğramaz bu yüzden bu kadar geciken bir bölüm oldu.
Bölümlerin gelişiyle ilgili net bir şey diyemeyeceğim bir zaman dilimine girmek üzereyim 55. bölümü de yayınladıktan sonra kısa bir ara vermem gerekiyor yine bir buçuk aylık gibi.
Malum yeni yaz rutinim kpss'ye girmek olduğu için.
Sizi seviyorum iyi okumalar benim tatlış okuyucularım.
Beklenilen haber doğum gününden tam olarak üç gün sonra ülkeye duyurulmuştu.
Veliaht Prens Benedict Leonitus ile Serena Ainsward'ın uzun yıllara dayanan nişanının iptal oluşu ülkenin gündemine bomba gibi düşmüştü insanları bu kadar konuşturan sadece bozulan nişan değildi.
Nişanın bozulma sebebiydi.
Serena Ainsward'ın sağlık problemleri olduğu öne sürülmüştü. Açık açık kısırlık demeyerek incelik göstermeye çalışan imparator yine de insanların konuşmasının önüne geçememişti.
Dükün kızı sağlıklıydı.
O halde nasıl bir sağlık problemi böyle güçlü bir nişanı bozabilirdi?
Tabii ki kısırlık bu çağda insanın aklına ilk gelen kadınsal sorunlardandı. 21.yy.'dan gelmiş biri olarak bana sorsalar cevabım kanser olurdu.
Eski hayatımda izlediğim bir film sahnesi olsa tahminlerimi kesinlikle kanserden yana kullanırdım.
Elimdeki gazeteyi kararan düşüncelerimle birlikte masaya koyarken iç çektim. Güneş olduğu zamanlar daima sıcak olan seramızın içerindeydik.
Düşes ile Arve'nin uyuduğu saatler bir köşelere kaçmak favori aktivitelerimizdendi.
"Beklediğimden iyi tepki verdin, biliyordun değil mi?" bakışlarım karşımda çayını karıştıran düşese döndü.
Açık kahverengi saçlarını rahat bir örgü yaparak omzundan aşağı bırakmıştı. Gözleriyle aynı renk olan koyu yeşil bir elbise giymişti hemen yanında masanın üzerinde elbisesiyle aynı renkteki yelpazesi duruyordu. Normalde tatlı bir pembe cilde sahip olan düşesin göz halkaları dikkatimi çekti.
"Sende biliyordun ama gazeteyi kapatana kadar bir şey söylemedin."
Annem sakince çayından yudum alarak omuz silkti.
"Sabah erken kalkıp gazete okumakla böyle bir haberi önceden bilmek farklı bir şey. Bilip bilmediğini merak etmiştim, tepkin gereken cevabı verdi."
