otuz altı

11.8K 914 240
                                    

Çok uzun zaman oldu görüşmeyeli. Biliyorum kiminiz kırgın kiminiz de kızgın. İnanın yazmayı çok seviyorum fakat elimde değildi. Vaktini bulduğum ilk an buraya döndüm, sizi çok seviyorum. Umarım kıgınlıklarınızı bir köşeye bırakıp beni affedebilirsiniz. Hepinizden çok özür diliyorum...

Oy verip yorum yaparak destek olursanız çok sevinirim. Hatta merak ettiğiniz şeyleri bana sorabilirsiniz, biraz sohbet edelim.

Keyifli okumalar!

Bölüm Şarkısı:Pinhani-Bilir O Beni

Otuz Beş;

Gözlerimi yerden kaldırmadan adımlarımı izledim. Altay Doğu Üner'in siyah arabasının önüne geldiğimizde yaşlı bakışları torununu süzdü. Alptekin'e bakmıyordum, onun görüşmek ve konuşmak istemiyordum. Yaptığının bir bedeli olmalıydı, bu kadar kolay bir şekilde sıyrılamazdı.

"Almira'yı ben bırakırım dede."

"Hayır." Dedi Altay Üner sert ve keskin bir sesle. Bakışları kıpırdamadan torununu süzdü ve öfkesini dindiremediğini belli ederek sert bir soluk bıraktı. "Benimle gelecek."

"Dede-"

"Alptekin!" Diye gürledi Altay Doğu Üner ve benim gözlerim korkuyla küçüldü. Bir adım geriye kaçarken ikisi de kısacık bir an kaçışıma bakıp hemen gözlerini benim üzerimden çektiler. Dedesinin ona sesini yükselttiğine hiç rastlamamıştım ilk defa buna şahit oluyordum. "Arabaya bin." Onu uzun zamandır böylesine öfkeli görmemiştim, soluduğu nefesten bile öfkesi hissediliyordu.

O an ne hissedeceğimi ne tepki vereceğimi kestiremedim. Bu yaşlı adam hem bu kadar güçlü hem bu kadar yorgunken bunları yaşamayı hakketmiyordu. Ailesinin hiçbir ferdi bunu hakketmiyordu. Alptekin'e küçük yaşta çok fazla yüklenmişlerdi fakat ne olursa olsun bir insanı bıçaklamasının açıklaması yoktu. Hele ki bu yaşananların sebebi o gün marketin otoparkında yaşananlarsa Alptekin'in ciddi bir terapiye ihtiyacı vardı.

"Geç kızım." Yaşlı ve yorgun adamın sesiyle dikkatimi toplayıp şoförün benim için açtığı arka kapıdan içeri geçtim. Üner ailesinin geri kalan fertleri burada değillerdi. Arslan Amca karısını ikna edip eve götürmüş olmalıydı.

"İyisin değil mi?" Gözlerim yanıma oturan adama döndü. Torununa değil bana sormuştu. Altay Bey veliahdını görmemezlikten gelmeyi seçiyordu.

"İyiyim." Dudaklarım yavaşça iki yana kıvrıldı ve ardından buruk bir tebessümle gözlerinin içine baktım. "Asıl siz iyi misiniz?"

"Değilim." Dedi net bir sesle ve ön koltuğa yerleşen torununa baktı. İç çekip başını iki yana sallarken gömleğinin üstten iki düğmesini çözdü ve camı biraz araladı. Onu gerçekten ilk defa bu halde görüyordum. "Biz ondan neler bekliyoruz o neler yapıyor!"

"Haklısınız." Dedim hiç vakit kaybetmeden ve Altay Beyin buruk yüzünü gülümsetmek için çabaladım. "Sizi üzmek istemediğine eminim ama.." Yüzündeki ifadeden cümleme devam edersem onu daha çok üzeceğimi anlayarak dudaklarımı birbirine bastırıp birkaç saniye sessiz kaldım. "Çocukken de hep kavga ederdi, oyunumuzu dağıtıp dururdu. Birgün..." Diyerek saçmalamaya başladığımda Altay Beyin beni dikkatle dinlediğini fark ettim. Gözlerine yerleşen ifadenin biraz daha durulduğunu gördüğümde devam etmeye karar verdim. 

"Bir gün bahçede boya yapıyoruz.  Her zamanki gibi Melisa, Ceyhun birde ben. Önümüze saçmışız rengarenk boyaları sıcacık havada şemsiyenin altına oturmuşuz Hande Ablada bize limonata yapmış sakin sakin  birlikte boya yapıyoruz." O gün olanlar aklıma gelirken kendi kendime kıkırdadım.

ALPTEKİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin