iki

54.9K 1.5K 497
                                    

Sırlar saklanmak içindi ama benim öyle bir arkadaşım vardı ki kardeşine yakalanmadığı tek bir an olmuyordu. Yalan söyleyip üstüne yakalanıyor olmasının cezasını ben çekiyordum. Alptekin deli gibi beklediğimiz festival günü ona ders anlatmamı istiyordu. Notları yüksekti, arkadaşlaıklarından ve eğlencelerinden derslerine nasıl vakit ayırdığını bilmesemde çalışkandı.

Yani tek derdi bugün bizi oyalamaktı.

Kapının ziline dokunup sitenin en görkemli evinin önünde biraz geriledim. Gergin değildim, Alptekin rahat bir insandı sadece festival günü böyle bir şey istemesinin kasıtlı olduğunu bildiğim için sinirliydim.

Beyaz kapı birkaç saniye içerisinde açıldığında olduğum yerde kaldım. Yaramaz, söz dinlemekten hep kaçmış ve arkadaşımın benden üç yaş küçük kardeşi sadece eşofman altıyla kapıyı açmıştı. Üstü çıplaktı. 

Sarı saçları dağınık, fazla uyumaktan şişen gözleri parlaktı. Yeşilleri benim kahverengi gözlerime tutunmuş içeri geçmemi bekliyordu. Olduğum yerde aptal gibi durmayı bıraktım. "Günaydın." Diye mırıldandım içeri adımlarken.

"Günaydın." İçini ezbere bildiğim evin salonundaki kitaplar bırakılmış masasına yürümeye başladım. Festival sabahını böyle düşünmemiştim. Bağıra bağıra Beyonce söylerken hazırlanmam falan gerekiyordu, Alptekin'e matematik anlatmama değil.

"Hangi konu? Acele etmemiz lazım."

Arkamdan geldiğini bildiğim için arkamı döndüğümde sanki bu konuyu hiç düşünmemiş gibi ellerini ensesine attı ve gözlerini kaçırdı. Şişmiş yeşil gözleri gözlerimi yeniden bulduğunda kalkmış kaşlarımla bir cevap bekliyordum. Biliyordum, gerçekten ders anlatılmasına falan ihtiyacı yoktu canı yaramazlık istiyordu.

"Aslında soru çözsek daha iyi olur yada ikisini de yapalım." Beni arkasında bırakıp masanın etrafındaki sandalyelerden birini çekti ve oturmam için bekledi. Centilmence çektiği sandalyeye oturduğumda durdu bir an. Gözleri sandalyelerde dolaştı, beni masanın ucundaki tekliye oturtmuştu ama pişman olmuş gibiydi.

Yan yana duran sandalyelerden birini çekti bu sefer yeşilleri beni buldu. "Buraya oturursan daha iyi dinlerim." Dedi bilmiş bilmiş. İçimden sabır çeksemde sessizce başımı salladım ve gösterdiği sandalyeye oturup yanıma oturmasını bekledim.

"Çok vaktim olmadığını biliyorsun." Dedim imayla, aldırmadı.

"Öyle mi, neden?" Yeşil gözleri parlıyordu, haylaz bir çocuk gibi duruyordu.

"Festivale gidiceğimizi bilmiyor musun Alptekin?"

"Biliyorum." Dedi bu sefer haylazlığı bir kenara bırakmış ve ciddileşmiş haliyle. Tek kaşı sorgular gibi havaya kalkmıştı. "Ceyhun meselesi tamamen kapandı değil mi?"

Sana ne, demek istedim ama sustum. "Kapandı." Diye mırıldandım. Öyle bir mesele hiç olmamıştı aslında, onun aptal ablası konser çıkışı Ceyhun'un evinde kalkmak gibi bir plan yapmıştı ama bana söylemeye yeltenmemişti bile. Böyle bir şeyi ayıkken kabul etmeyeceğimi o da çok iyi biliyordu. 

Alptekin ise yine ablasını yakalamıştı. Nasıl yaptığını bilmiyordum ama Ceyhun'da kalma planına taş koymuş üstüne ona ders anlatmamı istemişti. Deliydi yada çok zeki.

"İyi." Diye sertçe cevap verdiğinde önüme koyduğu soruları çözmeye başladım. Hem ona anlatıyor hemde çözüyordum. Dinlemiyordu, sadece dikkatlice yüzümü inceliyordu. O hep böyle olmuştu, yeşil gözleri öyle derin bakardı ki insanı kendine çekerdi. Derin bir kuyu gibiydi, bazen sırf bu yüzden ona sinir oluyordum. Küçük olduğu için, beni heycanlandıra bildiği için.

ALPTEKİNWhere stories live. Discover now