on altı

24.6K 1K 125
                                    

Selam, hiç yorum yapmıyorsunuz. Bu bölüm yorumları artıralım. Sizi seviyorum...

Medya:Almira

*

Telefonumu yatağın üstüne bırakıp gülümsememi düşürmeyi denedim. Yazıştığım her kimse beni güldürebiliyordu hatta çoğunlukla utandırmayıda başarıyordu ama iyi hissettiriyordu. Düşüncelerimi onun sayesinde dağıtabiliyordum.

Dolabımdan siyah ip askılı büstiyerimi ve yeşil yırtmaçlı mini eteğimi çıkardım. Banyoma gidirek saçlarımı halledip üstümüde değiştirdikten sonra hafif bir makyaj yaptım. Aynada kendimi izlerken gülüşüm gördüğüm manzarayla büyüdü. Taş gibi hatundum.

Banyodan çıkıp çabucak çantamı hazırladım. Giyeceğim ayakkabılarımı seçtim, parfümümü sıktım ve daha hızlı ayılmak için açtığım camı kapatmak için o tarafa yönelirken tam karşımdaki odaya baktım. Alptekin'in perdeleri açıktı, odasında onu ararken yakalanmaktan korkarak gözlerimi çekeceğim esnada onu gördüm. O da beni gördü. Gözleri kısıldı, suratının ifadesi anlayamadığım bir hale bürünürken benim gibi camın kenarına geldi.

Üstü çıplaktı, gözlerimi bedenine indirmemeye çalışarak gülümsedim. O hala uyku sersemliğinden olsa gerek kendine gelmemiş gibiydi. "Günaydın." Diye sesimi yükselttim. Evlerimiz yakın olsada duymasının zor olacağını düşünmüştüm.

"Günaydın." Sesi garipti, suratı gibi. "Bıraksaydın güneş doğsaydı Almira, sen yorulmasaydın."

"İltifat mıydı yoksa laf mı soktun?" Her ne olursa olsun sanki kalbim biraz hazırlıksız yakalanmıştı.

"Ne anladıysan." Dudaklarını yaladı, yeniden gözleri üstümde gezindi. İşte tam olarak böyle zamanlarda onu çözemiyordum. "Sabahın köründe nereye böyle?"

"Çok sevdiğin birine." Güldüm, büyük ihtimalle hiçbir şey anlamamıştı. "Ceyhun'a."

"Onun için mi bu hazırlık?" Bu sefer kendini ele vermişti, kızgındı. Bastırmaya çalışsada sesi öfkeli geliyordu. Ceyhun'a hiçbir anlamda katlanamıyordu. Bunu yansıtmaktan hiç çekinmiyordu.

"Her zamanki halim." Omzumu yasladığım camdan çekilirken ona kötü bir bakış attım. "Tıpkı senin halin gibi, gıcık."

"Ben miyim gıcık?" Cidden alınmıştı. "Ceyhun benden daha gıcık."

Güldüm, gülüşüm kabalaşır ve anırma boyutuna ilerlerken kendimi zorlukla durdurdum. O anlamamıştı ama şuan ki hali ve tepkileri çok komikti. "Gidiyorum." Bir adım geriledim ve yapmacık bir gülüş sergiledim. "Sende öfke kontrol çalışmalarına başla, malum lazım olacak."

Camı kapatıp arkamı dönerken dişlerini sıkışını zevkle izledim. Alptekin Üner öfkesini asla kontrol edemeyen bir çocuktu. Yemek işi çok kolay olacaktı, tabii her şeyden habersiz Ceyhun kabul ederse. Daha ona geleceğimi söylememiştim bile. Muhtemelen derin rüyalarındaydı hatta kapıyı açtığında söveceğine emindim. İkna edebilmek için ona güzel bir kahvaltı hazırlayıp birazcık şebeklik yapmam gerekecekti. Sorun değildi. İşin ucundaki ödül büyüktü.

Sitedeki kahve dükkanlarından birinden sevdiği kahveyi ve sandeviçleri hazırlatıp arabamı hiç beklemeden tek başına yaşadığı evine sürdüm. Aileside bu sitede oturuyordu fakat Ceyhun yalnız yaşamak istediği için onlardan biraz uzaktaki kendine yetecek bahçeli bir eve taşınmıştı. Bizim açımızdanda iyi olmuştu, rahatça toplandığımız bir yer olmuştu evi.

Arabamı evinin önüne park edip aldığım şeyleri kucaklayarak aşağı indim. İşin stresli kısmı şimdi başlıyordu. Uyuduğuna emindim, kızma ihtimali de çok yüksekti. Ama artık yapabileceğim bir şey yoktu. Hızımı kesmeden evinin önüne yürüyüp zile bastım. Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra açmayınca bir kez daha zile bastım ve biraz sonra kapı açıldı. 

Kısık ve şiş gözleriyle Ceyhun karşımdaydı, sövmeyek için araladığı ağzı beni gördüğünde kapanırken gözleri birkez daha açılıp kapandı. Elinde üstüne giymek için aldığı tişört vardı, konuşmaya hazır gözükmüyordu. Onu elimle itekleyip içeri girmeden önce yanağına küçük bir öpücük bıraktım. "Günaydın."

Onun şaşkın halinden faydalanıp hiç beklemeden mutfağa giderken elimdeki kahve ve sandaviçleri masanın üstüne bıraktım. Adımlarının buraya yöneldiğini işitirken buzdolabından atıştırabileceğimiz şeyler çıkartmak ona arkamı döndüm.

"Bir hafta ortadan kaybol, evine geldiğimde benimle tek bir dakika görüşme ve sabahın köründe hiçbir şey olmamış gibi gel."

"Her zamanki halim."

"Evet." Buzdolabının kapağı sertçe yüzüme kapanırken beni omzumdan tutarak kendine döndürdü. Uykulu gözleri büzdüğüm dudaklarıma düştü. "Ve ben artık sinirleniyorum Almira. Dudaklarını büzüp kendini affetiremezsin."

.Beklediğimden daha öfkeliydi. Ceyhun bana kolayca sinirlenmezdi, genellikle alttan alan kısım o olurdu. Ben hatalı olsam bile doğru yolu o bulurdu ama şimdi doğru yolu bulması gereken bendim. 

"Haklısın, özür dilerim."

"Bu kadar mı? Dün neredeydin?" Ağzımı açacağım esnada elini kaldırıp beni durdu. "Hiç yorma kendini ben gördüm göreceğimi. Beni kapıdan geri gönderip o çocukla tüm gün dolaştın."

"Ne bu öfkeniz?" Birbirlerinden bu kadar nefret etmeleri sinirlerimi bozuyordu. Alptekin bir kız için olduğunu söylemesede lafı oraya getirmişti. Bunu bilmek daha sinir bozucu oluyordu. "Neden nefret ediyorsunuz birbirinizden?"

"Karışma bu işe."

"Tamam." Masanın üstüne bıraktığım çantamı elime geri aldım. "Sana afiyet olsun."

Olduğu yerde bekledi, bende arkamı dönmeden gidiyordum ki çıplak ayaklarının sesini duydum. Evinin kapısına ulaştığında o da benim yanıma ulaşmıştı. Ceyhun'a çok değer veriyordum. Yeri ayrıydı ve onun da beni tanımadığım bir kız için böyle iteklemesi kötü hissettiriyordu. 

Eli bileğime uzandığında diğer eliyle açtığım kapıyı kapatıp beni kapının arkasına yasladı. Gözlerimiz buluşurken dolan gözlerimi gizlemek için gözlerimi geri kaçırdım. İzin vermedi, eli çeneme uzanıp ona bakmamı sağladı. "Özür dilerim prenses." Gözümden süzülen tek damla yaşı sildi. "Ağlama, allah benim belamı versin."

"Ağlamıyorum." Gülüp kollarını bana sararken ben karşılık vermedim. Beklediğim an buydu, eğer şimdi olmazsa hiç olmazdı. "Seni tek şekilde affederim. Alptekin, sen ve ben yemek yiyeceğiz."


ALPTEKİNWhere stories live. Discover now