dört

37.1K 1.3K 467
                                    

Selaam oy vermeyi ve pasajlara yorum yapmayı unutmayın.

Keyifli okumalar.

DÖRT

Gözlerimi zor açmıştım, gece deli gibi yorulduğum için uyanmam saat ikiyi bulmuştu ve uyandığımda ilk yaptığımda Melisa'yı aramak olmuştu. İkimizde yeni yeni kendimize geliyorduk ve açtık. Onların bahçesinde yemek için sözleştiğimizden üstümü giyinip hızlıca evdekilere yan eve geçtiğimi söyledim. 

Kendi bahçemizden onların bahçelerine geçen küçük kapıdan geçip her zaman yaptığım gibi kapıyı çalıp bir adım geriledim. Kapı saniyeler içinde evlerindeki yardımcıları Selin Abla tarafından açıldığında tuttuğum nefesimi rahatlayarak geri bıraktım. Şükür ki Alptekin manyağı yarı çıplak açmamıştı.

"Günaydın." Diye mırıldandım Selin Ablaya, bana gülümseyip eliyle üst katı işaret etti. Anlaşılan Melisa daha bahçeye geçmemişti.

"Melisa!"Diye küçükçe bağırdım evin içinde ama onun odasının bulunduğu kata geldiğimde odasından gelen gürültüler artmıştı. İçerden Alptekin'in sesi geliyordu ve büyük ihtimalle atışıyorlardı. "Ne oluyor?"

Odanın kapısını açtığımda sesimi duyan Alptekin hızlıca kafasını bana çevirdi. Gözleri hızlıca üstümde dolaştığında çıplak bacaklarımla bakışları beni bulmuştu. Nisan bitmişti, mayısın ortasına gelmiştik neredeyse ve hava sıcaktı. Yeşil gözleri çatılmış kaşlarının altında kısılsada başını iki yana salladı. O kendi haline bakmalıydı, sarı kafalının üstünde yine bir şey yoktu. Uğraşarak yaptığı vücudu göz önündeydi.

"Her zamanki şeyler." Melisa'nın sesi kısıktı, gözleri kardeşine değdi ama hızlıca geri çekildi. Alptekin ise ablasının aksine dişlerini sakıp gerilmiş kaslarını daha çok belirginleştirdi. Gövdesi hızlı solukları yüzünden hızlıca kalkıyordu, fazla öfkelenmişti. 

"Her zaman ki şeyler mi?" Diye gürledi. "Her zaman mı oluyor bu?"

"Bağırma bana!" Melisa onu göğsünden itekledi ve işaret parmağıyla kapıyı gösterdi fakat Alptekin ona aldırmadan havada sallanan elini ve boştaki elini kendi avuçlarına aldı. Melisanın bilekleri onun avuçlarında kalmıştı.

"Ne oldu size?" Telaşlanmıştım, Alptekin Melisa'nın üstüne yürüyüp böyle sert konuşmazdı. İkisiniin arasına girmek için yürüdüğümde ellerim istemsizce iteklemek için Alptekin'in göğsüne dokundu. İkimizde o an afallayarak birbirimize döndük. Gözlerimiz birbirine kenetlenmişken bakışlarının yumuşadığını gördüm ama ben elimi limi ateşe değmiş gibi teninden çektim ve onun bakışlarının yeniden sertleşmesine sebep oldum.

Melisa'yı bırakmamıştı.

"Bıraksana ablanı!"

Aldırmadı, ateş gibi kavuran gözlerini benden çekip Melisa'ya geri döndü. "Seni dün uyarmıştım." Bu sefer sesi daha alçaktı fakat buram buram tehdit kokuyordu. "Bir daha olmayacak demiştim."

"Sen karışamazsın."

"Karışırım." Diye gürledi yine, Melisa'yı bırakıp öfkesini çıkaracak bir şey arar gibi gözlerini odada dolaştırdı. Göz göze geldik, yine. Onlardan biraz uzakta olanları anlamaya çalışıyordum. Alptekin sinirlenince deliye dönen tiplerdendi, kendini fark etmiyordu. Kırdığını, döktüğünü görmüyordu. Çok kolay sinirlenmezdi ama sinirlenincede böyle olurdu.

"Sakın bir daha deneme bunu Melisa!" Tehditkar bir şekilde parmağını havada salladı. "Sakın!"

Melisa onun sinirini bozmak için güldü. Yangına körükle gidiyordu. "Kesin öyle yaparım."

ALPTEKİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin