yirmi altı

24.3K 1K 293
                                    

Aslında daha önce yayımlayacaktım ama üç gün hesabıma giremedim. Neden olduğunu anlayamadım ama bir ara hiç giremeyeceğimi zannettim. Ama bölüm uzun ve şahane oldu. Birileri duvarlarını yıkmaya çalışıyor.

Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

Sizi seviyorum.

*

Adımlarım temkinliydi, annem biraz önce Melisalara geçmişti ama yinede tedirgindim. Evin kapısını açtığımda gözlerimi direkt yerdeki paspasa dikerken yerdeki paketi alıp kapıyı hızlıca kapattım. Koşar aadımlarım odama yönelirken her hareketimle sallanan paketin içinden sesler geliyordu. Ne göndermişti?

Odama girdiğim gibi kapıyı ardımdan kitleyip paketi yatağımın üstüne baktım. Camdan annemleri kontrol ederken bahçede oturduklarını gördüm. Babamları bekliyorlardı, her şey hazırdı. Tüm gün Hande Ablayla uğraşmıştık. Camın yanından çekilirken hafiften titreyen ellerimle kutuya uzandım. Gereğinden fazla mı heyecanlanmıştım?

Kahverengi paketlenmiş kutuyu açtığımda karşımdan görmeyi hiç beklemediğim şeyi gördüm. Ağzım ardına kadar açılırken kalbimin yerinden fırlayacağını düşündüm. Titreyen korkak ellerimle peluş oyuncağıma uzandım. Yoyo, küçük kahverengi ayıcığımdı. Küçükken onsuz uyumazdım, o benim her şeyimdi. Aniden kaybolmuştu ve ben bir hafta boyunca ağlayarak annemle yatmıştım. Şimdi ellerimin arasındaydı, altında bir fotoğraf daha vardı. Fotoğraftaki bendim, küçüklüğümdü. Bütün dişlerim meydandaydı elimde Yoyo vardı.

Fotoğrafı bırakıp tekrardan kayıp sevgilime baktım. Belki çocukçaydı ama onu çok sevmiştim, onsuz asla uyuyamazdım. Sarılmazsam bile yatağımda yastığımın hemen baş ucumda dururdu. Bir keresinde babamdan onun için beşik istemiştim ama almamıştı.

Gözlerim bıraktığım fotoğrafa dönerken arkası dönmüş fotoğrafın üstüne not bırakıldığını gördüm. Fotoğrafa uzanırken kızgın mıydım yoksa sevinmiş miydim çözmeye çalışıyordum.

Her zaman bir elinde taşıdığın Yoyo, özlediğini düşündüm. Seninle benden çok oynamasını kıskanmıştım ama artık oyun oynamadığına göre senin olabilir dünya güzeli. Seni seviyorum.

Cebimdeki telefonumu çıkarıp onu aradım, açmayacağını bile bile defalarca denedim. Sinirle telefonu cebime tıkıştırıp güzel oyuncağımı yatağımın üstüne bıraktım. Çocukluğumdan hafızamda kalan birkaç küçük sahne aklma geldiğinde onu ne kadar özlediğimi bir kez daha hatırladım. Herkesin çocukken özel bir oyuncağı olurdu benimkisi Yoyo olmuştu.

Bakışlarımı oyuncağımda ayırıp yan eve geçmek için odamdan çıktım. Hızlı adımlarımla yan eve girdiğimde bahçeye çıkmadan önce Alptekin'in odasına gitmek için merdivenlere yöneldim. Onunla aramdaki şeylere bir çözüm bulmam gerekiyordu. O farketmeden ben ona karşı hissettiklerimden kurtulacaktım. Onunla kavga etmek bile zzihnimi saatlerce işgal ediyordu, bunu istemiyordum.

Odasının önüne geldiğimde kapıya hafifçe tıklattım. "Alptekin." Diye mırıldandım ama ses vermedi. Kapıyı bu kez biraz daha sertçe yumruklarken içerden bir ses geldi, düşme sesi. "Girebilir miyim?"

"Bir dakika." Dediği gibi bir dakika belki daha uzun bir süre içeriden toparlama sesleri geldi. Ne karıştırdığını merak ediyordum ama içeri dalmak saygısızlık olurdu. Sonunda kapıyı açtığında gülümsedim.

"Rahatsız etmeyeceksem gelebilir miyim?" Gözlerini devirip bileğimden tutarken beni içeri çekti ve ardımdan kapıyı kapattı. Beeklediğimden garip olmuştu. Gözlerim odasının içinde turladı, az önceki telaşlı toparlama seslerinin izlerini aradım ama bulamadım.

ALPTEKİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin