1

53.9K 1.7K 209
                                    

"Mila, dükkanı kapatıyorum artık kızım!" Dalgın bakışlarımı önümdeki kitaptan çekip Deniz abiyi başımla onayladım ve toparlanmaya başladım.

Kitapçıdan ayrılıp adımlarımı izbe sokaklarda sürüklerken bugün evden çıkmadan önce kulaklığımı unuttuğum için bir kez daha lanet ettim.

Yaşam benim için müzikten ibaretti.

Nihayet evime ulaştığımda karnımın aç oluşunu umursamadan kendimi direkt koltuğa atmıştım. Evim bir salondan oluşuyordu. Salonun köşesinde küçük bir amerikan mutfağı vardı yalnızca. Yetimhaneden ayrılalı birkaç ay olmuştu ve ancak burayı tutabilmiştim. Yetimhanede de bugünler için bazen günü birlik çalışır, kenarda biriktirirdim paramı.

Derin bir nefes alıp yalnızlığıma yoldaş olsun diye şarkı dinlemeye başladım. Her gün olduğu gibi bugün de yaşama amacımın ne olduğunu aramaya başladım.

Sonuç başarısız.

On sekiz yaşındaydım ve çoğu yaşıtıma göre hâlâ ne için yaşadığımı bilmiyordum ya da kim için yaşadığımı mı demeliyim? Biliyorum, kendim için yaşamalıydım. Yaşadığım hiçbir şeyi hak etmemişken bir de hayatımın geri kalanını kendime zehir etmemeliydim. Toparlanmalı ve güçlü olmalıydım.

Lâkin ben de yorulmuştum.

Zihnimin içindeki arbede git gide beni daha çok boğarken yeni bir krizin önüne geçmek adına kısa bir süre düşüncelerime kilit vurmaya karar verip ayağa kalktım. Birkaç dakika içinde bana yetecek kadar makarna yapıp karnımı doyurmuştum. Günün yorgunluğunu üzerimden atmak için yavaşça küçük banyoma doğru yöneldim. Çok fazla oyalanmadan kabinden çıkıp saçlarımı kurutmak için aynanın karşısına geçtim. Saçlarımı kuruturken bir yandan da ifademi izliyordum.

Dışarıdan bakan insanların aksine ifademde ruhsuzluktan çok, hâlâ bir yerlere tutunmaya çalışan bir kız çocuğu görüyordum. Gözlerimdeki umut kırıntıları beni bozguna uğratmıştı.

Neyden umut bekliyordum ki? Nasıl bir şey beni hayata bağlayabilirdi. Hiçbir şey.

"Bıraksanıza şunu ya, annesi babası bile dayanamamış bırakmış bir de bize musallat olmasın." Geçmişin tozlu yapraklarından çıkan sesler, düşüncelerimi yeniden ziyaret ederken bu defa gerçekten ruhsuz bir şekilde gülümsedim.

"Kimsesiz." Dedim, kendi kendime. Ben buydum, umut etmeye hakkım yoktu. Her şeye rağmen hâlen içten içe umut taşımam, içimi öfkeyle doldurdu. Koyu yeşil gözlerimi son kez aynada gezdirip banyoyu terk ettim.

Üstümü giydikten sonra üzerime montumu geçirip her akşam rutinim hâline gelmiş akşam yürüyüşünü yapmak için evden ayrıldım. Kulaklıklarımı takıp kendimi yeniden ait olduğum evrende hissederken içim huzurla doldu. Bir süre daha aynı şekilde yürürken hafiften yorulduğum için yanından geçtiğim parka girip banka oturdum.

Biraz da akşamın sessizliğini dinlemeye karar verip kulaklığımı çıkarmışken bu defa kulağıma farklı sesler gelmeye başladı. Bakışlarımı ayakkabılarımdan çekip refleks olarak sesin geldiği yöne baktığımda parkın girişinde bir adamı çekiştiren küçük bir kız çocuğu gördüm.

Bakışlarımı çekmem gerektiğini düşünürken nedensizce kendimi onları izlerken bulmuştum.

"Bebeğim tamam bak, geldik. Düşüp bir yerlerini yaralayacaksın." Adamın sert görünüşüne tezat kıza karşı çıkan yumuşak sesiyle beraber küçük kız uysalca başını sallayıp kaydıraklara doğru yöneldi. Daha sonra adamın arkasından geldiğine eminmiş gibi arkasına dönme gereği bile duymadan ona seslendi. "Abi, yarın da geleceğiz değil mi? Bak söz vermiştin." Küçük kızın abisine karşı çıkan nazlı sesiyle dudaklarım kıvrılmak üzereydi.

Ben KimimWhere stories live. Discover now