2

30.4K 1.6K 188
                                    

" Olacak iş değil. Hangi vicdansız böyle bir şeyi yapabilir, aklım almıyor. Düşmanının bile el kadar çocuğunu, ailesinden ayırmaya yüreğin el vermez yahu!"

Önümdeki kahveyi yudumlarken bir yandan da insanların hakkında çok fikrim olmadığı bir konu hakkında hararetli bir şekilde tartıştıklarını dinliyordum. Konuyu bilmiyordum lâkin az önceki amcanın dediğine bakacak olursam, bayağı derin bir konuydu.

"Kerim sesi aç oğlum, haberde Akyazılar var!" Garson çocuk adamın dediğini onaylayıp sesi açarken benim de bakışlarım televizyona kaymıştı.

" Kenan bey, yıllardır yasını tuttuğunuz kızınızın yaşıyor olduğu doğru mu, efendim?" Gazeteci mikrofonu dik duruşuna rağmen oldukça çökmüş adama tutmaya çalışırken adamın arkasından birkaç kişi daha gelip gazetecileri uzaklaştırmaya çalışıyordu.

Gazeteci adamdan ümidi kesmiş diğerlerine yönelmişti. " Aslan Bey, siz bu konu hakkında bir açıklama yapacak mısınız? Ölü bil-" Gazeteci sözlerini devam ettiremeden arkada bir kargaşa çıkmaya başladı. Oldukça sinirli görünen bir adam, bir tane gazeteciye kafa atarken şaşkınlık nidaları kopmaya başlamıştı. Yayın aniden kesildi.

"Acıları olan adamlara sorulacak sorular mı bunlar ulan." Kafede yeniden tartışma sesleri başlarken bakışlarımı televizyon ekranından çekip saate baktığımda öğle saatinin bitiyor olduğunu görüp kafeden ayrılmıştım.

Kitapçıdan içeri girdiğimde, Deniz abiyle Cihangir denen adamın derin bir konuşma içerisinde olduğunu gördüm. Montumu çıkarıp askılığa asarken yeni gelen kolilere yönelip kitapları çıkarmaya başladım.

"Sıraçlar nasıl?" Deniz abinin sorduğu soruyla can sıkıntısından onları dinlemeye başlamıştım.

"Nasıl olabilirler Deniz. Adamların yıllardır neler çektiğini az çok biliyoruz ve bizim bildiklerimiz onların çektikleri yanında koca bir hiç." Derin bir nefes aldı. Sırtımda bir çift göz hissederken konuşmaya devam etti. " Herkes harap olmuş durumda. Dün Karan gazetecilere saldırmış. Saçma sapan sorular sormuşlar."

" Arama işleri nasıl gidiyor peki, bizim yardım edebileceğimiz bir şey var mıymış?" Deniz abinin üzgün çıkan sesiyle aklım az önce kafede duyduğum konuşmalardaydı. Aynı aileden mi bahsediyorlardı?

"Sanmıyorum. Koskoca Aslan ve Kenan Akyazılar, biliyorsun yıllardır pes etmeden aramışlardı zaten. Şimdi ise yeniden gece gündüz aramaya devam ediyorlar. Her yere haber etmişler, yurt içi ve yurt dışı."

Onlar bir süre daha konuşurken önümdeki kolileri bitirmiş ve biraz kitap okumak için yukarı kata çıkmıştım. Kitaba odaklanamadığımı fark edince telefonumu elime alıp sabahtan beri zihnimi kurcalayan şeyi araştırmaya koyuldum.

Akyazılar kimdir?

Ne yapayım merak etmiştim..

Bulduğum ilk haber sitesine tıklayıp okumaya başlamıştım. Uzun uzun zenginlik ve ülkede ne kadar tanınıp köklü olduklarını bahsetmelerine karşın göz devirirken bakışlarım bir paragrafta takılı kaldı.

Kenan ve Elif Akyazılar'ın, 2003 tarihinde bir kız çocuğuna sahip olduğu haberi tüm aileyi sevinçle doldurup büyük bir beklentiye sokmuştu. Akyazılar ailesinde ilk kez bir kız çocuğu yer alacaktı. Haberi alan Aslan Akyazılar, küçük yeğeni için hazırlıklara herkesten önce başlamıştı. Aylar birbirini kovalarken tarih 27 Eylül 2003'ü gösterdiğinde tüm sülalenin ağzı kulaklarındaydı lâkin tüm bu bekleyişlerin sonu acı bir hüzünle sonuçlanmıştı.

Ben KimimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin