16

17.8K 1.1K 249
                                    

Önümdeki kitapları rafa dizerken aklıma dolan fikirle gülümsedim.

Çınar kesinlikle bunu beğenirdi!

"Aa üstüme iyilik sağlık. Sen iyice kafayı yiyorsun Mila bebeğim, demedi deme." Deniz abinin kafasına elimdeki kitabı firlatırken ellerimi heyecanla çırptım.

Yarın Çınar'ın doğum günüydü ve ben sabahtan beri ona nasıl bir hediye vereceğimi düşünüyordum. Dün Sıraç'a abi dedikten sonra, her saat başı yanıma gelip abim olup olmadığını kontrol etmiş ve ben kimim diye sorup durmuştu. Bu şapşal hâli beni yine gülümsetirken aklıma Miraç'ın bana tavır yaptığı geldi.

E ona da deriz bir ara.

Karan ise geceden beri eve uğramamıştı. Sabah kahvaltıda Elif Hanımla dün geceyi biz yaşamamış gibi dedikodusunu yaparken yarın Çınar'ın doğum günü olduğunu ve küçük bir kafede kutlama yapacağımızı söylemişti.

Sanırım yıllar sonra ilk defa birinin doğum gününü kutlayacaktım ve bunun için heyecanlıydım.

Her geçen gün, soluk hayatımı renklendiren duygular katılıyordu ruhuma

Haftalar önce aynada gördüğüm kızı düşündüm. Şimdiki hâlimle o kadar farklıydı ki. Bir avuç insanın hayatıma bu kadar etki edeceğini tahmin bile edemezdim. Yıllardır tanıdığım o kızın gözlerindeki kötü ifadelerin hepsi birer birer silinmiş yerine yepyeni duygular yüklenmişti.

Çok mu hızlı ilerliyorum diye düşünmeden duramıyordum. Evet, yıllardır varlıklarını bile bilmediğim ailemin sevgisini tatmak benim için paha biçilemezdi lâkin fazlasıyla değer verdiğimiz şeylerin de yıkımı büyük olurdu. Sanırım beni de korkutan buydu.

Yıkımı büyük olacak diye değer vermekten vazgeçecek değildim ya. Bu şey gibi olurdu, birini kaybedeceğin için değer vermek istememek.

O ândan sonra ebediyen yalnız kalacağımı çünkü bunu hak ettiğimi düşünürdüm fakat sağlıklı düşünebildiğim zaman hiçbir şeyde suçumun olmadığını kavrayabiliyordum.

Ben yalnızca savunmasız, küçük bir kız çocuğuydum. Suçlu ben değildim; suçlu, kaderdi. Suçlu umutlarımı benden koparan o şerefsizdi.

"Ooo sen böyle iş yapacaksan, işimiz iş bizim. Söyle de başka çalışanlar alayım kızım ben. Hatta senin şu küçükken dediğin çocukları bulayım, onlar daha iyi taşır değil mi?" Beni düşüncelerimden Deniz abinin alaylı sesiyle ayırırken yeniden ona fırlatacak kitap aradım ama elim boş kalmıştı.

Kollarımı göğsümde birleştirip ateş saçan gözlerimi ona diktim. "Git bul o zaman, Deniz! Sonra arkamdan ağlama ama ben de senin abinim değil mi, Mila?" Son cümlemle onu taklit ederken sanki böyle yapan o değilmiş gibi şaşkın gözlerle beni izliyordu.

Yüzüne hınzır bir gülümseme yerleştirdi.
"Ben onu seni denemek için yapıyorum bebek. Zaten abinim senin, hem bana sinirlendiğinde adımla seslenmen dikkatimden kaçmıyor." Kısa bir süre duraksadıktan sonra şarkı mırıldanarak yanımdan ayrılışını izledim. "Adımla seslendi, nasıl ağrıma gitti. Nasıl kırgınım."

Kesinlikle bu adamın kafasının içinde yaşamak istiyordum.

Kapının açılıp kapanma sesiyle içeriye müşterinin girdiğini anladım. Kendime çeki düzen verip kasanın oraya gidiyordum ki gördüğüm yüzle duraksadım. Yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirerek yanına gittim.

Çağan'ı görünce bizim cv:

"Hoş geldin, bir şey mi oldu?" Buraya neden geldiğini sorgularken kaşlarını çatışını izledim.

Ben KimimDär berättelser lever. Upptäck nu