21

15.8K 1K 382
                                    

Yabancı bir düşman, sizi bir yere kadar tanıyabilirdi bu yüzden hamleleri sınırlı olurdu. Herhangi bir dosttan oluşmuş düşmanın ise yapacaklarının sınırı yoktu. Çünkü siz ona bir kez kapılarınızı açmışsanız sadece bir sonraki hamleyi değil tüm hamlelerinizi tahmin edebilirdi.

Sanırım bunca yıl yaşadıklarımın kaynağı, sıradan bir düşman olsaydı beni bu kadar etkilemiş olamazdı.

Her insan babası konusunda şanslı olmayabiliyordu. Babama sonradan kavuşmama rağmen böyle bir babaya sahip olduğum için şükür duyuyordum. Yetimhanede bazen babamın nasıl biri olduğunu düşünürdüm. Benim babam hayal ettiklerimin de ötesindeydi.

Keşke her insan, mükemmel bir babaya sahip olabilseydi.

Keşke babam, onu hayal kırıklığına uğratmayacak bir babaya sahip olabilseydi.

Düşünürsem kafayı yiyeceğimi bildiğim hâlde düşünmeye devam ettim. Hangi insan, hangi nedenle kendinden olan bir cana bunu yapabilirdi? Ne mantığa ne de yüreğe sığmıyordu bu. Midemin bulandığını hissediyordum. Çok yakınımızda böyle biri olması tüylerimin ürpermesini sağlıyordu.

Babamı düşündüm. Onun ne hissettiğini düşünürken kalp atışlarımın hızlandığını duyabiliyordum. Kendi babamın beni çocuğumdan ayırdığını düşünmek bile tam şu an beni yıkabilirdi. O ne hissediyordu? Onun ne hissettiğini düşünmek bile benim canımı deli gibi yakıyorken o buna nasıl dayanıyordu?

Korku duygusu bedenimi sararken gözlerimi karşımda dikilen bedene diktim. "Mila, ne zamandır buradasın sen?" Karan abimin az önceye kıyasla sakinleşmiş sesini işitirken yalan söylemenin bana bir şey katmayacağının bilincinde olarak onu cevapladım.

"Duymamı istemeyeceğin şeyi söylediğin zamandan beri buradayım abi." Açık sözlülükle dile getirdiğim şeyler onu duraksatırken bakışlarını kaçırarak sıkıntılı bir nefes aldı.

"Bu kadar dürüst olmaman gerekirdi." Bakışlarıma alayı yerleştirirken bu işin peşini bırakacağımı düşünmesini istemedim.

Çünkü bu işin peşini bırakmayacaktım. Oturup onların bir şey yapmasını bekleyemezdim. Tabii ki onlardan ayrı iş yaparak sorun çıkartmak gibi aptallık yapmazdım ama ne olup bittiğini öğrenmeye hakkım olduğunu düşünüyordum.

Omuz silkerek konuştum. "Şu an konumuz bu değil. Ne yapmayı düşünüyorsunuz?" Konuya bodoslama atlamamla iyice şaşırırken bu sefer alayla gülen o oldu.

Yüzüme düşen saçı yavaşça çekerken çocuğa anlatır gibi konuşmasıyla sinirlenmeye başlıyordum. "Sen bu işlerin yakınından bile geçmeyeceksin yavrum. Hatta o adam, senin adım attığın sokaktan bile geçmeyecek."

Ona hak veriyordum, daha fazla zarar görmememi istiyordu. Durumun ciddiyetinin de farkındaydım ama merakıma engel olamıyordum.

Fazla merak.. kediyi öldürürmüş yani.

Onu cevapsız bırakırken herhalde onu onayladığımı düşünmüş olmalı ki konuyu değiştirdi. "Sen niye gelmiştin, bir sorun mu var?" Aklımdan tamamen çıkan şeyle kendime gelirken bir sorun olmadığını belirttim.

"Çınarla çalışacağım yere gitmeyi düşünüyorduk da babama haber vermek için gelmiştim. Miraç abim bırakır dedi ama ortalıkta görünmüyor, şirkette sanırım. Sen bırakır mısın bizi?" Konunun değişmesiyle memnun olurken beni onaylayıp on dakika içinde hazır olmamı söyledi.

Oradan ayrılıp odama çıkarken düşünceliydim. Her ne kadar o adamın yaptıklarının yanına kalmayacağını bilsem de kafamın içindeki sesleri susturamıyordum. Bize daha fazla zarar vereceği düşüncesi aklımdan çıkmazken tek temennim bu durumdan en az hasarla kurtulmamızdı.

Ben KimimWhere stories live. Discover now