8

23.4K 1.3K 280
                                    

Derin bir nefes alarak kendime gaz vermeye çalışıyordum.

Evet yapabilirdim.

Hayır yapamazdım.

Kahvaltı yapılmış, herkes salona geçmişken içeriye girip kitapçıya gideceğimi söylemeye  çalışıyordum. Yani daha denememiştim ama en önemli aşaması buydu bir kere!

En önemli aşaması Karan knk, kandırma kendini.

Düşüncelerime göz devirirken bu gidişle hiçbir şey yapamayacağımı anlamıştım. Birden salona bodoslama dalarken az önce gelen muhabbet sesleri kesilmiş, bakışlar bana dönmüştü.

Onlara tebessüm etmeye çalışarak Kenan Bey'e döndüm. "Benim kitapçıya gitmem gerekiyor." Ondan izin alacak ya da soracak hâlim yoktu. Yalnızca haber veriyordum çünkü uzun zamandır orada çalışıyordum ve bana iyi geliyordu. Ne olursa olsun orayı bırakmak istemezdim.

Kenan Bey'den cevap beklerken her zamanki gibi ortaya atlayan Karanla ona döndüm.

"Ne yapacakmışsın ki kitapçıda." Çocuk gibi çıkan sesiyle elinden gelse oturup gitme diye omuz silkeceğini düşündüm.

Ona boş boş bakmakla yetinirken sözümün sahibi Kenan Bey'e döndüm. Olumlu bir şekilde başını sallarken onun da bu durumdan hoşnut olmadığını fark etmiştim.

Peki bu benim ne kadar umrumdaydı? Koca bir hiç.

"Pekâlâ seni bırakalım o zaman." Diyerek ayaklanırken odadaki herkesin ayaklanmasıyla onlara bakıyordum.

Umarım sülalecek beni kitapçıya bırakmaya gitmiyorduk.

Soran gözlerle onlara bakarken onlar da birbirlerine bakıyordu.

"Ben bırakırım." Hepsinin aynı anda konuşmasıyla kocaman olmuş gözlerimle onları izliyordum.

Yaklaşık on beş dakika, beni bırakmak için birbirleriyle tartışırken bıraksam bunun sonsuza kadar süreceğini anlayarak hiçbirini takmadan yanlarından ayrıldım. Arkamdan Miraç'ın 'kız gidiyor' şeklinde bağırtılarını takmazken ardımdan gelen adım sesleriyle gelen kişiye baktım.

Karan'dı.

Sol elimden nazikçe tutarak kenardaki siyah araca doğru beni ilerletirken uysal bir şekilde ona uyuyordum. Beni dikkatlice biraz yüksek olan aracına bindirip kemerimi taktıktan sonra sakin bir şekilde sürücü koltuğuna geçişini izledim. Bir an gözüme çok havalı gelmişti.

Yandan onu izlerken ne kadar yakışıklı olduğu düşüncesi zihnimi doldurmuştu. Sağ dudağının kenarı hafiften kıvrılırken bana kısa bir bakış atıp önüne döndü. Utanıp önüme dönerken uzamış tırnaklarımı izliyordum.

Derin bir nefes alma sesi gelirken yeniden ona baktım. "Rüya gibi." Diye fısıldadığını işittim.

"Ne zaman tanıştınız Denizle?" Deniz abininin adını sinirle demesiyle göz devirmemek için zor durdum.

"Altı yıl önce." Zihnime nasıl tanıştığımız dolduğunda yüzümde sahici bir tebessüm oluştu.

Her ne kadar ona karşı umursamaz davransam da Deniz abi benim şansımdı. Onun o gün, o sokakta bulunması benim hayatımın miladıydı.

Arabanın hızlanmasıyla Karan'a döndüm. Çatılı kaşlarıyla yolu izlerken sanki soruyu soran benmişim gibi davranıyordu. Bu adam ciddi anlamda yoruyordu.

"Artık çalışmanı istemiyorum." İtiraz istemez bir şekilde çıkan sesiyle hırsla ona döndüm.

Bu kadarı fazlaydı. "Pardon? Ben uzun zamandır orada çalışıyorum farkındaysan. Orası benim evim gibi üstelik bunu bekliyormuş gibi Deniz abiyi yalnız bırakamam." Sözümü keseceğini anlayınca izin vermeden devam ettim. "Hem sana neden açıklama yapıyorum ki! Bir de emir verir gibi konuşuyorsun, cidden seni anlayamıyorum." Ortam iyice gerginleşirken arabayı sağa çektiğini gördüm.

Ben KimimWhere stories live. Discover now